Netflix abonelerine yalnızca eğlence değil "politik görüşlerini" de satıyor

Dr. Muhammed Ersin Toy, Netflix'in Filistin ile alakalı içerikleri kaldırmasının sebeplerini inceliyor.

Medya stratejisti ve yazar Dr. Muhammed Ersin Toy, son dönemde Netflix'te Filistin ile ilgili içeriklerin yayından kaldırılmasının ve İsrail'i öne çıkaran yapımların popüler yayınlar listesine alınmasının, Filistin'e yönelik dijital sansürün bir parçası olduğunu belirtti.

"Netflix ve Türkiye" kitabının yazarı Toy, AA muhabirine, dijital içerik platformu Netflix'in "Filistin Hikayeleri" başlığı altında sunduğu 32 filmden 30'unu yayından kaldırması ve platformun yayın politikasıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Toy, Netflix'in 1997'de bir DVD kiralama servisi olarak kurulduğunu hatırlatarak, bugün "küresel internet televizyonu" olarak tanımlanan platformun 190'dan fazla ülkede 270 milyondan fazla kullanıcıya hitap ettiğini söyledi.

Yenilikçi bir anlayışa sahip olmasının Netflix'i sektörün öncülerinden biri haline getirdiğini, ancak bugün platformun bu gücünü, algı, manipülasyon ve kitleleri yönlendirmek için kullandığını ifade eden Toy, "Kendini küresel internet televizyonu olarak tanımlayan Netflix, abonelerine yalnızca eğlence sunmakla kalmıyor, aynı zamanda belirli bir algı, yaşam tarzı ve siyasi bakış açısını şekillendirecek politik görüşleri de sunuyor." dedi.

Netflix'te Filistin'le ilgili içeriklerin kaldırılması, belli siyasi çizgileri desteklediği eleştirilerini güçlendiriyor

Toy, geçen hafta "Filistin Hikayeleri" başlığı altında sunulan 32 filmden 30'unun yayından kaldırılmasının, platforma yönelik siyasi yönlendirme eleştirilerini yeniden gündeme getirdiğini belirtti. Toy, Netflix'in söz konusu yapımları "lisans sürelerinin dolduğu gerekçesiyle yayından kaldırıldığı" açıklamasını ise samimi ve tatmin edici bulmadığını ifade etti.

Abonelere lisans süresi dolmak üzere olan pek çok yapım için "izlemek için son şans" gibi uyarılar yapıldığını, ancak söz konusu filmlerin herhangi bir bildirim olmadan yayından kaldırıldığını aktaran Toy, şu ifadeleri kullandı:

"Belli yapımlara yönelik sansür iddiaları, Netflix'in siyasi ve ideolojik duruşunu gözler önüne seriyor. İsrail'in Filistin'deki politikalarını meşrulaştıran içerikler üretmesi ve Filistin halkının günlük yaşamını konu alan 30 yapımı kütüphanesinden kaldırması, Netflix'in belirli siyasi çizgileri desteklediği yönündeki eleştirileri güçlendiriyor."

Toy, platformda "Fauda" ve "Ahit Musa'nın Hikayesi" gibi yapımların popüler filmler listelerine alınıp önerilerde üst sıralarda çıktığına işaret ederek, şunları dile getirdi:

"Netflix'te yayınlanan Fauda dizisi, İsrail'in Filistin'deki güvenlik operasyonlarını dramatize ederken, Filistinli direnişçileri terörist olarak gösteriyor. Bu anlatı, İsrail'in saldırılarının izleyicilerce meşru bir savunma olarak algılanmasına neden oluyor. Benzer şekilde, Netflix'te yayınlanan Ahit Musa'nın Hikayesi, Yahudi halkının tarihsel mağduriyetini öne çıkararak, İsrail'in modern politikalarını meşrulaştıran bir perspektif sunuyor. Bu yapımlar, ABD'nin İsrail'e verdiği desteği kültürel ve tarihsel bağlamda haklı çıkarırken, Filistin halkının maruz kaldığı zulmü arka plana itiyor. ABD, yıllardır Hollywood'un terör tehdidini Batı demokrasisine yönelik tehlike olarak sunan anlatılarını, bugün dijital platformlar aracılığıyla daha sofistike bir biçimde sürdürüyor. Dijital platformlar, İsrail'in Filistin'deki saldırılarını haklı gösteren yapımlarla ABD ve İsrail arasındaki stratejik ittifakı pekiştiriyor."

Netflix artık yalnızca bir eğlence platformu değil, algı şekillendiren güçlü bir etki aracı

Toy, dijital platformun, 7 Ekim 2023'ten önce de siyasi çıkarlarını destekleyen stratejiler geliştirdiğini ancak bu uygulamaların artık daha belirgin hale geldiğini vurgulayarak, şu değerlendirmede bulundu:

"Netflix, artık yalnızca bir eğlence platformu değil, izleyici algılarını şekillendiren, toplumsal ve siyasi mesajlar ileten güçlü bir etki aracı olarak küresel medya düzeninde varlığını sürdürüyor. Özellikle Türkiye ve Orta Doğu'ya yönelik içeriklerinde yer alan dezenformasyon iddiaları, Netflix'in siyasi ve ideolojik duruşunu gözler önüne seriyor. 2012'den itibaren orijinal yapımlara odaklanan platform, ABD ve İsrail'in küresel algısını siyasi, kültürel ve ticari olarak güçlendiren içerikler sunarken, bu ülkelerle karşıt konumda olan ülkelere yönelik çarpıtma, dezenformasyon veya sansür uyguladığı eleştirileriyle de gündeme geliyor."

Türkiye'nin Kıbrıs Harekatı'nı tamamen çarpıtarak kurgulayan "Famagusta" dizisinin buna örnek gösterilebileceğini belirten Toy, "Rum tezleri doğrultusunda anlatılan Kıbrıs olaylarında, Türk askerleri 'sivil halka ateş açan işgalci güçler' olarak tasvir ediliyor. Kıbrıslı Türklere yönelik katliamlar ise tamamen göz ardı ediliyor. Bu tür içerikler, Netflix'in belirli politik çıkarlar doğrultusunda hareket ettiği yönündeki kanıyı kuvvetlendiriyor." değerlendirmesini yaptı.

Toy, Filistin'in uluslararası çıkarlar için bir engel olarak görülmesi nedeniyle hedef alındığının altını çizerek, benzer bir durumun Türkiye için de söz konusu olması halinde, Filistin'e yapılanların katbekat fazlasının Türkiye'ye de uygulanabileceğini kaydetti. Toy sözlerini, "'Dijital vatan' kavramını yalnızca terör ve güvenlikle sınırlandırmak büyük bir hata olur. Kültürel ve sanatsal üretimler de doğru bilgi ve veriyle bu alanın bir parçasıdır. Bu alanlar kontrolsüz ve denetimsiz bırakılırsa, milli güvenlik ve toplumsal yapı açısından ciddi tehditler ortaya çıkabilir." şeklinde tamamladı.

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"