Ahmet Varol / Yeni Akit
Netanyahu’nun iftira bombaları
Siyonist işgal rejimi Filistin halkına ve direnişine yönelik olarak çok yönlü bir savaş yürütüyor. Bu savaşta herhangi bir ahlaki ve hukuki ölçüye bağlı kalma ihtiyacı duymadığından mümkün olan her şeyi yapabileceğini ve hatta yapması gerektiğini düşünüyor. Meşruiyet zemininde kalma gibi bir duyarlılığı zaten yok. Ama en azından iddialarının inandırıcı olabilmesi için makul olanı arama duyarlılığı da göstermiyor. Çünkü zamanla yarışması gerektiğine ve bu kadar hızlı bir koşuda ne kadar çok bomba atarsa o kadar kârlı çıkacağına inanıyor. İşte bunu yalan ve iftira bombaları açısından da geçerli bir yaklaşım tarzı olarak benimsemiş durumda. Sürekli yeni yalan bombalarıyla insanların zihinlerini bulandırmak ve böylece kitleler halinde katlettiği insanları suçlu, kendisini haklı göstermek istiyor.
Unutmamak gerekir ki zihinlerin yalan ve iftira bombardımanına maruz kalması ve atılan bombalardan çok hızlı bir şekilde etkilenmesi belki evlerin, şehirlerin bombalanmasından daha tehlikelidir. Çünkü bu bombaların tesiriyle birileri hakkında haksız bir suçlamada bulunur, zulmü aklamaya çalışanlarla birlikte hareket etmeye kalkışırsak zulmedenlerle birlikte olma gibi ağır bir suç işlemiş olabiliriz.
Filistin’deki İslami Direniş Hareketi (Hamas) elindeki sivil kadın esirlerin tümünü serbest bıraktığını açıkladı. Her ne kadar işgal rejimi Hamas’ın elinde hâlen kadın “rehineler” bulunduğunu iddia etse de, Kassam Tugayları teslim etmediği kadınların sivil olmadığını, onların hepsinin askeri organlardan ve görevlerinin başında oldukları sırada esir alındıklarını dile getirdi.
Esir takası günlerinde Kassam Tugayları’nın elindeki kadın esirleri serbest bırakması esnasında sergilediği muameleye, kadın esirlerin de ayrılırken gösterdikleri sıcak ilgiye ve vedalaşma manzaralarına bütün dünya şahit oldu. Bu manzaraların dünya kamuoyunda oluşturduğu olumlu yaklaşım siyonist işgal rejiminin lideri Netanyahu’yu ciddi şekilde rahatsız etti. Sonra serbest bırakılan kadınları kenara çekip onların basın mensuplarıyla rahatça görüşmelerini engelledi ve bizzat kendisi, Hamas tarafından esir tutulan kadınlara cinsel taciz ve tecavüzde bulunulduğunu ileri sürdü. ABD Başkanı Joe Biden da onun uzaktan kumandalı bir kuklası görevi gördüğünden ve kara propaganda savaşının iftira bombalarının geniş çerçevede etkili olmasına katkıda bulunmak istediğinden, iddianın araştırılmasını bir yana koyun ne derece doğru olabileceği konusunda kafa yürütme ihtiyacı bile duymadan aynı yalanları tekrar etti. Hatırlanacağı üzere Biden daha önce kırk bebeğin kafasının kesildiği yalanını da tekrar etmiş, sonra bunun iftira olduğunun ortaya çıkması üzerine sadece yanıldığını itiraf etmekle yetinmiş böylesine çirkin bir yalana alet olmaktan dolayı insanlıktan özür dileme ihtiyacı duymamıştı. Tabii insanlıktan özür dileyecek bir duyarlılık göstermek için kendisinin de insanlıktan biraz nasibinin olması gerekir.
Bir Müslümana atılabilecek en çirkin, en iğrenç iftiralardan biri kadına tecavüz iftirasıdır. Netanyahu da bunu çok iyi bildiğinden böyle bir iftirayı özellikle tercih etti. Dolayısıyla böyle bir iftiranın fabrika gibi yalan üreten ırkçı siyonist politikacıların zırvalarıyla geçerlilik kazanması mümkün değildir. Zaten aklı başında birinin böyle bir yalan ve iftirayı nazarı itibare alacağını sanmıyoruz. Siyonist işgalci katillerin bu tür iftiraları piyasaya sürerek zihinleri meşgul etmekteki asıl amaçları kendilerinin Gazze’de gerçekleştirdikleri korkunç katliamların, sergiledikleri vahşetin ve canavarlıkların gölgede kalmasını sağlamak ve tabii bu arada bu vahşette kendilerini haklı göstermek amacıyla birtakım malzemeler üretmektir.
Doğrular işgal rejiminin Filistin direnişine karşı yürüttüğü propaganda savaşında işine yaramadığından böyle iftira bombalarına sarılma ihtiyacı duyuyor. Ancak vicdan sahiplerinin siyonist katillere bu konuda da fırsat vermemeleri ve onun bütün bu iftira bombalarını kendi yüzlerine çarpmaları gerekir.