Nereye kadar?

Abdurrahman Dilipak

Nereye kadar direnebileceklerini sanıyorlar ki? Köprünün altında çok sular aktı.

Geri dönüş yok.. Direnerek aslında bu sonucu daha da kökleştiriyorlar.. Kendilerine kötülük ediyorlar.
Garip bir ruh hali.. Küçük, mevzi kazanımlarla mutlu oluyorlar..
İşsizlik ve esnafın bu dönüşüm ve global krizin etkileri ile sıkıntıya düşüp isyan etmesine umutlarını bağlamış durumdalar.. Tekel işçileri can simidi etkisi yaptı ama, hepsi o kadar..
Halbuki, vitrinlerine CHP’yi yerleştirdikten sonra esnaftan bir destek almaları mümkün değil.. Esnaf öyle kolay kolay da sokağa çıkmaz. Hele CHP’nin peşine hiç mi hiç takılmazlar..
İşçiler de, herkes gibi oynanmak istenen oyunun farkında artık.. Ergenekon, darbe planları filan herkesin gözünü açtı..
Şu son oylama krizi AK Parti’nden çok CHP, BDP, MHP’yi yaralamıştır.. CHP açıkça harakiri yapıyor. Ya da kendini uçurumdan atıyor. CHP’nin avukatlığını yaptığı sisteme derin bağlarla bağlı olan, ANAP’ın eski genel başkanı Mesut Yılmaz da, aynı uçurumdan atladı sanki.
Sonunda ne oldu? AYM’nin yapısını değiştiren madde kabul edildi. HSYK ile ilgili düzenleme de..
Kala kala Anayasa değişiklik paketinin tümü üzerindeki oylama kaldı..
Siyasi Partilerin kapatılması ile ilgili düzenlemenin zaten tekrar gözden geçirilmesi gerekiyordu, bu anlamda bir fırsat doğdu. Tek maddelik böyle bir değişiklik konusunda herhalde bu şartlarda meclisten fazla da bir karşı ses çıkmayacaktır, bu saatten sonra...
Bu oylama aslında CHP’nin, MHP’nin BDP’nin öteki yüzünü gösterdi.
AK Parti’nin hiçbir teklifine olumlu cevap vermediler. Yani “Ben güzele güzel demem, güzel benim olmayınca” mantığı ile hareket ettiler.
Böyle siyaset olmaz.. Hani uzlaşı/mutabakat diyordunuz. Tamam kabul etmediğinize karşı çıkın ama doğruya niye evet demiyorsunuz.
Siz nasıl Müslümansınız böyle. Hani “Onlar sözü dinler, doğrusuna katılır, yanlışına karşı çıkarlar”dı. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun mazlumdan yana, zalime karşı olurlardı.
Siyasi ahlak diye bir şey var!
Birçok milletvekili oylamaya bile katılmadı.. Kendilerine güvenleri, özgüvenleri olmadığı gibi, parti yönetimi de kendilerine güvenmiyordu. Kafalarını kiraya veren ya da beyinlere ipotek koyan parti liderleri meclis iradesini baskı altına alıyordu.. Vatandaş tepki vermeli. Media tartışmalı, ama bu iş despotizme varmamalı..
Benim canımı sıkan tek nokta, diğer partilerdeki bu hukuk mücadelesine destek vereceğini umduğum insanların, AK Parti içinde gönlü Ergenekona meyledenler kadar cesur olmaması idi. Yoksa bu bir cesaret değil, korku mu idi. Tehdidin büyüklüğü mü onları böyle davranmaya zorladı..
Ötekilerin vicdanlarının sesi çok mu cılızdı, ya da Haktan korkup halktan utanmıyorlar mı idi hiç!
Namuslu insanlar namussuzlar, darbeciler, katiller kadar cesur olmazsa; bu işler böyle gider.
Neyse maddelerin biri hariç hepsi geçti.
Maddelerin tümü üzerindeki oylamadan sonra yeni bir süreç başlayacak.
CHP’nin iptal girişiminin, referandumun sonuçları üzerinde pozitif bir etki meydana getireceği muhakkak. Dahası halkoylamasının sonu AK Parti için milli bir mutabakat anlamı taşırken, CHP-MHP, koalisyonu için bu aynı anlama gelmeyecek..
CHP’nin AYM’ye itirazı da aslında referandum sonuçlarına pozitif bir etki yapacak. Yüksek Yargı ve darbe muhibleri açısından da referandum sonuçları yön gösterici olacak.
CHP’nin, AK Parti’nin her teklifine “Hayır” diyen yaklaşımı sayesinde halk “CHP ve MHP”nin her yaklaşımına “Hayır” noktasına geldi. Yani bu oyun geri tepti..
HSYK konusunda da sonuç belli. Şimdi geriye tümü üzerinde oylama kaldı.. Bir sürpriz beklenmiyor.. Kaldı ki, bir sürpriz olsa bile bunun faturası öbür taraf için çok daha ağır olacaktır. Belki reformlar gecikebilir ama buna sebeb olanlar için dramatik bir final sözkonusu olur o zaman..
Bu değişimi millet istiyor ve milletle inatlaşılamaz. Bu anlamda bunu AK Parti ve Erdoğan başlatmadı. İstese de bu süreci engelleyemezdi.. Bundan sonra da istese de bu süreci engelleyemez..
Bana kalırsa Baykal’ın sıkıntısı, “niye bu işler oluyor” değil, “niye benimle/bizimle yapmıyorsunuz” şeklindeki bir sıkıntı. Bir de “Siz bu dincileri bilmiyorsunuz, bunlar özgür bırakılırsa, servet ve makama sahip olurlarsa, bizim de, sizin de çıkarlarınız bundan zarar görür. Bırakın demokrasiyi biz bunları kontrol altında tutalım biraz” şeklinde bir itirazları var.. Kendilerine karşı “dinciler”in tercih edilmesinden rahatsızlık duyuyorlar ve bunların güç sahibi olmaları halinden kendilerinden hesap sorulması, intikam alınmasından korkuyorlar.. Yoksa bu memlekete komünizm de gelecekse, şeriat da gelecekse her görevi yapmaya hazırlar..
Bunlar faşist bile değil. Tufeyli, yağmacı, oportünist bir topluluk.. Yiyici takımından birileri işte.. Bizim bazı AK Partili belediyelerde de birileri daha süt dişleri çıkmadan takma dişle ısırmaya başladılar bile.. Bana kalırsa beni rahatsız eden asıl büyük tehlike bu.. Kendi mafialarını kurmaya, derin pazarlıklara girmeye başladılar bile sanki, boylarına bakmadan..
Mübtezel adamlar bunlar. Babaları sakallı, karılarının başları örtülü, o kadar.. Herkesi haraca bağlıyorlar.. Bir gün kusturulurlar.. Kiramen katibinin kaydından, telefon dinlemesi kadar korkmuyorlar aslında ama birileri hem bu dünyada, hem de ahrette kayıtlarını tutuyor bunların.. Varacakları yer ne kötü bir yerdir..
Keşke Başbakan, Milli Güvenlik Müsteşarlığı bünyesinde, bir birim oluşturarak, öncelikle İstanbul’dan başlayarak, belediyeleri, kendi bürokrasisini, rüşvet ve yolsuzluk iddiaları, mafialaşma ve çeteleşme ile ilgili olarak yakın takibe alsa.. Kendi teşkilatında, kendi yakın çevresindeki, kişiler ne işler çeviriyorlar.. Çınarı içinden kemiren, bu, yetim hakkı yiyen omurgasız kurtçukların tehlikeli ilişkilerinin deşifre edilmesi gerekir.. Kendi parti örgütü içinde sızan enteljansyaya, menfaat grublarına, derin kişilere, çetelere dikkat.. Yarın çok geç olabilir. Bu haram yiyenler, hani doymak da bilmiyorlar. Bunların sağı-solu da yoktur.
İçerideki bu sapkınlıklarla mücadele, muhalefetin rahatsız edici saldırılarından daha elzem ve daha zor bir meseledir.
Selâm ve dua ile..
NOT: Bu yazımı yazarken 312 General davası ile ilgili karar geldi.. Bugün olayı siz manşetten okuyacaksınız, ben yarın o konuyu yazacağım inşallah.. Hani tam da anayasa ve yargı reformunun tartışıldığı böyle bir zamanda “muhteşem” bir gelişme.. Bugün söyleyeceğim bir cümle şu: Yaşasın tam bağımsız Türk yargısı!

VAKİT