Çok İlginç Gelişmeler Yaşanıyor Son Günlerde!
Son günlerde çok enteresan gelişmeler yaşanıyor bölgemizde. İran can düşmanı ABD ile nükleer anlaşma imzalıyor, ABD PKK’nın Suriye kolunu destekleyerek Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt koridoru açtırmaya uğraşıyor, Türkiye’nin sert tepkisi ve İncirlik Üssü konusundaki tavizleri üzerine, beklenmeyen bir şekilde (sonraki gelişmelerden anlaşıldığı kadarıyla göstermelik olarak) geri adım atıyor.
Ardından IŞİD’in Suruç ve Gaziantep Kilis sınırındaki saldırıları ile PKK’ın Suruç saldırısını bahane ederek evlerinde uyumakta olan iki polisi infaz etmesi üzerine Türkiye eşzamanlı olarak IŞİD ve PKK üzerine saldırıya geçiyor.
ABD ve başta Almanya olmak üzere batılı devletler, PKK’yı terör örgütü olarak gördüklerini ve saldırılarını kınadıklarını bildirerek, Türkiye’nin PKK’ya yaptığı saldırılara onay veriyorlar gibi görünseler de; bu saldırılardan son derece rahatsız olduklarını çeşitli vesilelerle dolaylı olarak, bazen de açıkça belli ediyorlar.
ABD Atme’ye Niye Saldırdı?
IŞİD üzerinden Türkiye’yi sıkıştırarak İncirlik Üssünü kullanmak üzere onay alan ABD’nin, İncirlikten saldırmamakla beraber başka yerlerden Türkiye sınırına yakın olan ve fiili olarak güvenli bölge durumundaki Atme’de konuşlu bulunan, Türkiye’ye yakın ve batı tarafından da terörist sayılmayan muhaliflere saldırması ve saldırılarda sivillerinde katledilmesi de çok ilginç bir gelişme. Üstelik Türkiye’nin Suriye’de güvenli bölge oluşturmaya çalıştığı ve ABD’nin de bu duruma (muhtemelen zoraki) onay verdiği bir durumda oluyor bu saldırı?
Atme saldırısının ardından ABD ve Almanya’nın Türkiye’deki Petroit birliklerini çekmeye dair kararları ile, (ABD tarafından yalanlanmakla beraber doğruluğundan herkesin emin olduğu) Kandil baronlarının ABD ile gizlice görüştüklerine dair basına yansıyan iddialar bir gerçeği ortaya koyuyor.
ABD Ve Batı Türkiye’nin PKK’ya Saldırılarından Aşırı Rahatsız
ABD ve diğer batılı devletler her ne kadar PKK terör örgütüdür, Türkiye’nin savunma hakkı vardır gibi diplomatik gevelemelerle zevahiri kurtarmaya çalışsalar da, görebilen gözler için perde gerisinde çok açık bir durum görünmekte.
Son yıllarda yaşanan gelişmelerin ortaya koyduğu üzere, ABD ve başta Almanya olmak üzere Batı Erdoğan’ın dış politika çizgisinden (özellikle Ortadoğu politikasından) aşırı rahatsız ve (Gezi ve Paralel taifesinin başarısızlığı üzerine) PKK’yı Erdoğan’ı durduracak son imkan - partner olarak görmekte ve bu nedenle son saldırılarla ciddi zarar görmesinden aşırı rahatsız olmaktadır. (Bu aşırı rahatsızlık, son saldırıların PKK’ya hayati zararlar verdiğinin de bir delili gibi).
ABD Ve Almanya Petroitleri Niye Çekiyor?
Bu rahatsızlıklarını bazı söz oyunlarıyla belli etmeye çalıştılar önce. Kanaatimce Atme saldırısı PKK ile mücadele politikasından vaz geçmesi için Türkiye’ye dolaylı bir göz dağı olduğu gibi, Petroitlerin geri çekilmesi de Türkiye’ye dolaylı bir ihtar gibi görünmektedir.
Son gelişmelerden de anlaşılacağı üzere, ABD ve Batı bölgede PKK ve zihniyetinin güdümünde İslam düşmanı bir Kürdistan rejimi arzusu duymakta, bu gerçekleşmese bile PKK’nın Irak, Suriye, Irak ve İran’ı istedikleri şekilde yönlendirmelerine elverişli bir sopa olarak varlığını ve gücünü devam ettirmesini istemektedirler.
Bu realite ve son günlerde yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin PKK’ya yönelik geliştirdiği son politikaların doğruluğunun ve saldırıların ciddi başarı sağladığının bir sağlaması niteliğinde aslında. Bu nedenle bu politikadan asla taviz verilmeden sürdürülmeli, PKK’nın askeri ve sivil etkinliği ne pahasına olursa olsun tamamen ve mutlaka kırılmalıdır.
Devlet Devlet Gibi Davranmalıdır!
PKK yada diğer terör örgütlerinin silahlı ve silahsız kanatlarıyla mücadele kesin sonuç alınana kadar gevşetilmeksizin ve etkin bir şekilde sürdürülmeli, lakin bu mücadele de kesinlikle hukuk dışına çıkılmamalıdır. PKK ve diğer terör örgütleri nasıl davranırlarsa davransınlar, devlet devlet gibi davranmalı, hukuk içinde kalarak mücadelesini sürdürmelidir. Aksi halde sadece birilerine zulmedilmiş olmaz, aynı zamanda yaptığı mücadele haklı bile olsa haksız konuma düşer.
Geçen hafta bir kadın teröristin cesedinin soyulup sürüklendiği ve çıplak fotoğraflarının internet üzerinden yayınlandığı (bazı kaynaklara göre işkence yapıldığı) haberleri yansıdı medyaya. Resmi makamlarca da doğrulanan bu haberlerdeki iddialar gerçekten tam bir faciadır.
Bu nedenle haberde bahsedilen alçaklıkları yapanlar (ve eğer varsa buna benzer hukuksuzluklara tevessül edenler) tespit edilip, hak ettikleri ceza mutlaka verilmelidir. Kimse terörle mücadele, vatan bölünmesin gibi argümanlarla bu tür hukuk ve insanlık dışı uygulamaları savunmamalıdır.
Öncelikle bu tür uygulamalar ahlaki bir sorun olup, başka hiçbir zararı olmasa bile hiçbir gerekçeyle savunulamaz. Üstelik terörün beslenme kaynaklarının en önemlilerini oluştururlar bu türlü hukuksuz uygulamalar ve gerek 12 Eylül döneminde ve gerekse 1990 sonrasında bölgedeki hukuksuz uygulamaların PKK’nın bu kadar palazlanması ve İslam düşmanı bir örgüt olmasına rağmen dindar Kürtlerin önemli bir kısmının desteğini sağlamasındaki en önemli unsur olduğu unutulmamalıdır.
Can Düşmanları Meğer Can Dostlarmış
Yıllardır ABD ve İsrail düşmanlığı pazarlayan İran rejiminin foyası zaten Irak’ın işgali sonrası ve özellikle 5 yılını yaşayan Suriye intifadası sürecinde ayan beyan ortaya çıkmışken, nükleer anlaşma bunun hukuki teyidi mahiyeti oldu sadece.
Yıllardır ABD düşmanlığı yapan bizim Türkçü ve Kürtçü Ulusolcularımıza ne demeli peki? Şimdi ABD’nin Erdoğan’a vuracağı dolaylı ve direk darbeleri, ağızları iştahla açılmış bir şekilde bekliyorlar nedense.
Yıllardır bağımsız dış politika diyenler, Erdoğan liderliğindeki bağımsızlık çabasını görünce kırmızı görmüş boğaya döndüler ve son çare olarak PKK terörü ile ABD’ye döndüler yüzlerini, kurtar bizi Sam Baba diye çırpınıyorlar adeta. Erdoğan liderliğinde bir bağımsızlıktansa, ABD’ye gönüllü köle olmaya razı görünüyorlar.
Aslında bunların ABD ve emperyalizm düşmanlığı da, bağımsız dış politika iddiaları da birer palavra. Batı aşkıyla gönüllü uşaklığa soyunmuş bu kesimler de tıpkı İran gibi yıllardır ABD ve batı emperyalizmi pazarlayarak gönüllü uşaklıklarından duydukları aşağılık kompleksini örtmeye ve kendilerine meşruiyet kazandırmaya gayret ediyorlarmış, son gelişmeler bu gerçeğin net olarak ortaya çıkmasını sağladı.
Batının Füze Rampaları Kalkıyor, Anticilerin Maskeleri Düşüyor
Petroitlere batının füze rampası, İran’ı vurmak için Türkiye’ye yerleştirildi diyenler; İran’ın batıyla nükleer anlaşması ve ABD’nin IŞİD bahanesiyle Suriyeli muhalifleri ve sivil halkı vurması karşısında hiç seslerini çıkarmadılar nedense. Bırakın ılımlı muhaliflerin ve sivillerin vurulması, ABD’nin IŞİD’i vurmasını bile protesto etmeli değil miydi bu anti emperyalistçiler, tutarlılık bunu gerektirmez miydi?
Ya anti emperyalist PKK zihniyetine ne demeli? Emperyalizmin babası ABD ve anası Almanya ile aynı yatağa girmekten zerrece gocunmadan, hatta son derece mutlu bir aile görüntüsü veriyorlar objektiflere, hem de hiç çekinmeden.
Batıcıların zıt kardeşi İslamcı! İran bunu yaptıktan sonra ne diyebiliriz ki liberallerin zıt kardeşi olmakla beraber aslen batıcı olan Ulusolcu Türkçü ve Kürtçülere? Bu nasıl Ulusalcılık ve Solculuksa, Emperyalizmin baş aktörü ABD ile iş tutmaktan, ona karşı kafa tutan Erdoğan’a karşı ABD ile beraber vurmaktan hiç gocunmuyorlar.
Peki siz bu konularda ne buyurursunuz ey antikapitalist ve dahi anti emperyalist İslamcılarımız? İşte batının füze rampası dediğiniz Petriotlar gidiyor memnun musunuz, şimdi sorunlar çözüldü mü? Biz Petroitlerin gitmesinden son derece memnun olduğumuz gibi, darısı İncirlikteki ABD kuvvetlerinin başına diyoruz, ya siz?
Maskeler Tek Tek Düşerken Hala Gerçeği Görememekte Israr Edenler
5 yıl önce başlayan Ortadoğu intifadası neredeyse tüm maskeleri düşürdü düşürmesine ama, hala bizim cenahtan bazıları gerçekleri görmektense, görmek istediklerini gerçek sanmak konusundaki tutumlarına inatla devam ediyorlar.
Ulusolcu Kürtçüsünden Türkçüsüne, eski liberal ve İslamcı abi bozuntularından la deyipte illa’ya gelemeyen radikal İslamcılarımıza kadar çok geniş bir kesimde bir Erdoğan düşmanlığı, bir sultan ve saray güzellemesidir almış başını gidiyor.
Bu koronun arkasındaki görünmez elin ABD, İran ve batı olduğu son günlerdeki ilginç gelişmelerle daha bir görünür hale gelmeye başladı. Gezi’de meselenin ağaç olmadığı, 17/25 Aralıkta meselenin yolsuzluk olmadığı sonraki gelişmelerle net olarak ortaya çıktığı gibi, asıl meselenin Erdoğan’da olmadığı gün gibi ortaya çıkmakta her geçen gün.
Mesele Erdoğan Değilmiş
Elbette tescilli İslam düşmanlarının Erdoğan maskeli İslam’a karşı mücadeleleri gayet normal ve varlıklarının gereği. Peki sizler ne yapıyorsunuz, neye kime ne adına mücadele veriyorsunuz ey bazı İslamcı ve Ümmetçiler?
ABD’den Almanya’ya, Eset’ten PKK’ya tüm İslam düşmanları tek saf olmuş, gizli ve açık yollarla Ümmetin yeşermeye çalışan ümitlerini boğmaya çalışırken, böyle bir niyetiniz olmasa bile dolaylı olarak onlara destek olduğunuzun farkında mısınız?
İran rejimi ve paralel gibi mezheplerini ve meşreplerini din edinerek Ümmete ihanet edenler, tescilli iç ve dış İslam düşmanlarının değirmenine aşk ve şevk ile su taşımakla meşguller bu günlerde. Sizlerde gafletle bile olsa bu değirmene su taşınmasına yardımcı olduğunuzun farkına ne zaman varacaksınız?
Gezinin çiçek çocukları ile 17/25 Aralık’ın terbiyeli çocuklarından sonra Kürdistan dağlarının cici çocuklarının sırtları sıvazlanıyor batılılar ve içimizdeki batı aşıklarınca ve son gelişmeler bir kez daha net olarak ortaya koyuyor ki, mesele Erdoğan meselesi değil Batının, İslam düşmanlığı ve batı aşkıyla gözleri körleşmiş gönüllü uşaklarını kullanarak İslam dünyasındaki hegemonyasını sürdürmesi meselesi.