Sabah; sersem ve sepelek uyandım. Daha doğrusu uyanamadım. Bütün gece Ahmet Kaya’nın Öldürülüşüyle çalkalanmıştı, anlaşılan ruhum.
Pazar gecesi zıplarken kanallar arasında İbo Şov’da Hadise’yle birlikte Serdar Ortaç’ı gördüm.
İbo Şov; nerdeyse Zoraki Yer Hareketleriyle, MilliÇapkınımız bayrağını (kendi kendine çektiği) direkten indirmeme keşliği/gayretkeşliğiyle, mütemadiyen Hadise’ye asılır gibi yapıyor.Du.
Hakiki değil! Biz onun Asena’yla vs.
ne cilveleşmelerini biliriz: hevesi kaçmış bir libido. Karşılıksızlıkta.
Ama Serdar Ortaç bitmiş tükenmiş bir halde; kendi taklidiyle, Serdar Ortaç kırıntılarıyla idare etmeye çalışıyor.Du.
BİR ZAMANLAR şarkılarını onca bize has ve feci eğlenceli/oyuncaklı/caklı bulduğum Serdar Ortaç: bitmiş bir çocukadam şimdi.
En azından: benim indimde. Bitti. Tamamiyle.
Tam Serdar Ortaç İbo Şov’da zorlar ve zorlanırken; CNN Türk’te (hayret! herhalde Taha Akyol yoksunluğu sayesinde) Ahmet Kaya Belgeseli gösterilmekte.
10 Şubat 99’daki geceyi bize hep sansürleyerek ‘sundular.’ Magazin Hanzolarımızın cümleten Ahmet Kaya’yı linç ettikleri geceyi. Hani.
Eminim, daha ellerinde, ellerde NE ‘footage’lar var. Ama bu defa Serdar Ortaç’ın Ahmet Kaya’nın katlindeki ‘rolünü’ açık seçik izleme imkânı tanınıyor bizlere, CNN Türk ekranında.
Ahmet Kaya, yakında Kürtçe BİR ŞARKI okuyacağını ve bunun klibini çekeceğini söyleyip yürekli bir TV’cinin bunu göstereceğini ümit ettiğini söylüyor.
Ödül töreninde.
Sahnede! HEPSİ BU.
1 Kadın KörükFitne bağırıp çağırmaya başlıyor “Yürekli bir televizyoncu, BU vatan hainine cevap versin!” diye.
Sonra duvara yakın bir masaya sinmiş otururlarken dehşet ve şaşkınlık içinde Gülten-Ahmet Kaya çifti; tam ortalık durulmuşken, Faşizan Çocuklar Sirki olayı unutmaya yüz tutmuşken-
Serdar Ortaç sahnede meşhuuur ‘Padişah’ şarkısının sözlerini: “Bu devirde kimse sultan değil, hükümdar değil, padişah değil/Atatürk yolunda tüm Türkiye/Bu vatan bizim, ellerin değil” diye değiştirerek okumaya başlıyor.
Yaratıcı Yumurcak! Faşizan Hezeyanlarının dinmemesi için, bu yaratıcılığı fırsat biliyor Magazin Faşoları- azıp kuduruyorlar. Anında.
Çatal bıçak fırlatmalar Kaya çiftine!
Bağrış çağrış: binbir iğrençlik! Gülten Kaya’nın alnına bir çatal isabet ediyor.
Ahmet Kaya çok kötü oluyor; neye uğradığını şaşırıyor, eşinin DE maruz kaldığı bu sözel ve fiziksel Grup Tacizi karşısında.
Görüntülerde ‘sakınılıyor’; ancak Meşhuuur ZırvalamaÇapası Reha Muhtar, herkesi marş söylemeye davet ediyor. Sahnede BoruÇocuk Serdar Ortaç mikrofondan bangırdatırken, hep bir ağızdan 10. Yıl Marşı’nı söylemeye başlıyor Magazin Hanzoları.
Garsonlar bedenlerini Ahmet ve Gülten Kaya’ya siper ediyorlar. Gülten Kaya anlatıyor: Çok az sayıda kişi yardımlarına koşuyor. Diyelim: Mehmet Aslantuğ. Yatıştırmaya çalışıyor ortalığı. Yalnızca bir-iki kişi. Diğer Magazin Canavarları tek yürek, bu linci gerçekleştiriyorlar.
Sırf bu şövalyeliği yaptığı/yapabildiği için, ömrümün sonuna kadar hürmetle anacağım artık yeminle Aslantuğ’un adını. Ortaç’la Muhtar’ı hayatımın sonuna kadar Kara Birer Ruhsal Leke olarak aynen, göreceğim gibi. Gördüğüm gibi.
Sıradan Faşizmin Yağ Lekeleri.
TARAF TUTMAMIZ LÂZIM!
Sonra salondan/otelden kaçış/kaçırılış sahneleri var. Ahmet Kaya’nın ellerini kaldırıp HİÇBİR ŞEY DEMEDEN “Ben hep sizin AYNI Ahmet KAya’nızım gözüm” diyen yüz ifadesi+beden dili var.
Bindirildiği takside yüzünde aynı şaşkın ifade var: Kötülüklerin Dağından ansızın inenler tarafından, bağından tekme tokat KOVULAN adamın ifadesi. Yüreği, toprakları için sevgiden çatlayan adamın daha o saniye başlayan acısının, sıla hasretinin ifadesi Aynen Hrant’ınki gibi.
Amma çok Bu Topraklar’ı sevdi bu iki adam. Birini öldürdük acısından, birini öldürttük.
Bu ‘meşum’ geceden dört gün sonra Resmi Büyük Gastemiz ‘Ayıp ettin gözüm’ manşetiyle çıkıyor. Meğer 93’te Berlin’de Kürdistan toprakları haritası arkasında konsere çıkmışmış Ahmet Kaya!
Bu ‘fotoğrafı’ hiçbir zaman mahkemeye teslim etmiyor Büyük Gaste. Ne gerek var? ‘The damage is done.’
Paris’te kalbi kırıklıktan öldürdüğümüzde Ahmet Kaya’yı; kaç yaşındaymış biliyor musunuz? 43! KIRK ÜÇ yaşındaymış memleketinden bir nevi Linç Kampanyasıyla atılmış bulunan Ahmet Kaya!
Buraları sevmek bir ‘zaruret’; buralar bizi sevmese de. Bitmeyen bir ev ödevi.
Sabah andı.
Ben mesela; Serdar Ortaç’ın kiç zırvası şarkılarını DAHİ artık sevemeyeceğim için, buraları onlar kadar: Hrant kadar, Ahmet Kaya kadar sevmiyorum. ‘Düzelinceye’ kadar da sevemeyeceğim. Af buyurun.
Birileri bana; kızımın başına, Ahmet Kaya’nın kızının başına gelenlerin gelmeyeceğinin teminatını verinceye kadar.
Ahmet Kaya’nın kızı, bizleri bağışlayıncaya kadar. Hrant Dink’in oğlu yurdunda sıkıştırılmayıncaya kadar.
Gülten Kaya’nın, Rakel Dink’in içlerine akıttıkları artık; gözyaşları dininceye kadar.
Ahmet Kaya Heykeli Beşiktaş meydanına, Hrant Dink Anıtı Şişli’ye dikilinceye kadar. Suçumuzu kabul edinceye kadar. Suçluları teslim edinceye kadar, kayıtsız şartsız, hakikatin zindanlarına.
Yazının başlığı ‘Başım Belada’ şarkısından Ahmet Kaya’nın. ‘Kirli sakalıyla’ sözlerini onun, ‘kirli saçlarıyla’ sözleriyle değiştirerek; a-ha buraya alıntılıyorum:
“Fişlenmişim adım eşgalim bilinmekte
Üstelik göğsümde: yani tam şuramda
Kirli saçlarıyla bir eşkıya gezinmekte.”
RADİKAL