Mustafa Siel’in yazısında bir bölüm:
Osmanlı’nın Derdi Kimleri Gerdi?
Doğrusu Osmanlı deyince İslamcıyım iddiasında olan birilerinin tüylerinin diken diken olmasını anlamak mümkün değil. Hadi Avrupalıları anladık, onların tarihten kalma kötü hatıraları var. İçimizdeki batıcılara, İrancı ve Arapçılara da bir şey söyleyemeyiz. Alevilerin, Kemalistlerin ve Apoistlerin Osmanlı düşmanlığını ve Yeni Osmanlıcılığa itirazlarını anlamak mümkün, ama bizim kesimin itirazlarına ne demeli?
Batılıların ve içimizdeki batı aşıklarının ve Alevilerin konumları gereği Osmanlıyı eleştirmekten de öte adeta küfretmesi gayet normal. Ama bizim kesimden birilerinin zaman zaman küfre kadar varan aşırı Osmanlı eleştirisi oldukça anormal. Bu durum bizlerin henüz rüşdümüzü kazanadığımızın, topluma önderlik edecek kıvama gelemediğimizin de en önemli göstergelerinden bence.
Osmanlı’yı Yeniden Düşünmek
Her hususta bardağın dolu ve boş kısımlarını beraber görmek esas olmalıdır. Zira o bardak hiçbir zaman dolmaz. Osmanlı elbette peygamber devleti yada kamil manada bir İslam devleti değildi, ama Muaviye ve Yezid devleti de değildi. Esasen peygamberimizin devletinde bile pek çok sorun yaşandığı ve idarecilerin hataları olduğu Kur’an ayetleri ve siyerle sabitken, Osmanlı’dan püri pak olmasını beklemek ne derece makul, oda ayrı bir konu.
Üstelik Osmanlıyı kuranlar Muaviye ve Yezid gibi, çok iyi vakıf oldukları İslam’ı münafıkça hevalarına alet ederek saltanat sistemini kurmadılar. Kendileri gelen tasavvufi karışımlar içeren İslam anlayışını, o gün cari devlet sistemi içinde anlayabildikleri nisbette yaşamaya ve yaşatmaya çalıştılar.
Osmanlı elbette sütten çıkmış ak kaşık değildi, ama dönemindeki diğer devletler kıyaslanamayacak derece de İslami, insani ve adildi. Elbette hataları ve suçları vardı, ama sömürgeci batı gibi hırsız, vahşi ve gaddar da değildi. Üstelik özellikle son dönemlerinde adeta Ümmetin son ümidi, son kalesi konumunda idi ki, bu tespit bizim ümniyemiz değil, tarihi bir realitedir.
Osmanlı’yı Anlayabilmek Sorunu
Osmanlıyı iyi anlamamız gerekiyor. Öncelikle Osmanlı terimini tarihte ve bu gün ifade ettiği anlam açısından iyi tahlil etmek şart. Osmanlı bir kavim değildi, bir ırk değildi, bir hanedan değildi, bir coğrafya değildi. Kurucu öğe olan Türk ismini ön plana çıkarmayan ve devlet ismi bile nötr olan, 1923’te hanedan kovulunca bile ruhunu kaybetmeyen bir özdü Osmanlılık. Nitekim bu gün hanedandan kalanların varlığı bile belirsiz ama, hala Osmanlı ruhu dolaşıyor ortalarda.
Ne kadar eleştirirsek eleştirelim, bizler ve ümmetin diğer evlatları Osmanlıyı mumla aramıyor muyuz, dün Osmanlı’ya sömürgeci diyen pek çok Arap aydını bu gün günah çıkarmıyor mu? (…)