Neo-Nazi ve Gezi Ruhu Akrabalığı

Yıldıray Oğur bugünkü yazısında Danimarka seçimlerinde aşırı sağın kazanmasını değerlendiriyor. Yalnız bu aşırı sağ bir yerlerden tanıdık.

HAKSÖZ-HABER

Avrupa’da son yapılan seçimlerden sonra tartışmalar alevlendi. Birçok yerde aşırı sağ adayların sandıklardan çıkması Avrupa Birliği projesi çatırdıyor mu sorularını gündeme getirtti. Yıldıray Oğur bugünkü yazısında Danimarka seçimlerinde de aşırı sağın kazanmasını değerlendiriyor. Yalnız bu aşırı sağ bir yerlerden tanıdık…

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde birinci olan ırkçı siyasetçi Morten Messerschmidt geçtiğimiz yıl Gezi Parkı eylemlerinde de rol oynamış birisi. Messerschmidt, Gezi olayları sırasında destek olmak ve TV programı yapmak için İstanbul’a kadar geliyor. Hatta "Türk polisi kimyasal kullanıyor, az kalsın gözlerimi kaybediyordum!" demesiyle Türkiye medyasına haber bile oldu. Esas derdi ise Türkiye’nin İslami köktenciliğe doğru yol aldığı yönünde; sıkı bir Atatürk hayranı yani.

Yıldıray Oğur’un Türkiye gazetesinde yayınlanan bugünkü yazısı:

***

Bu aşırı sağ bir yerlerden tanıdık ama…

Morten Messerschmidt 34 yaşında Danimarka’nın en popüler politikacılarından biri. Önceki gün pop şarkıcısı genç sevgilisi Dot Wessmann’a sarılmış olarak Danimarka Parlamentosu’nda çekilmiş zafer fotoğraflarını geçti ajanslar

Kutlamakta haklı. Çünkü partisi Danimarka Halk Partisi, Avrupa Parlamentosu seçimlerinden yüzde 27 ile birinci çıktı. Messerschmidt ve üç FolkePartili daha Brüksel’de Avrupa siyasetine yön verecek.

1995’te kurulmuş partinin en büyük derdi göçmenlerle. Daha doğrusu Batılı olmayan, en doğrusu ise Müslüman göçmenlerle. En son parti kendisini açıkça İslam karşıtı bir parti olarak tanımlamaktan çekinmedi ve Müslüman göçmenlerin ülkeye girişinin yasaklanmasını istedi.

Komşu Norveç’te hapiste günlerini playstation oynayarak geçiren Breivik gibi onlar da çokkültürlülükten nefret ediyorlar. Onun dışında kalan beyaz tenli, çağdaş, Batılı herkese karşı son derece demokrat, liberal ve hoşgörülüler.

Partinin gelecekteki muhtemel lideri Morten Messerschmidt’in siyasi kariyeri 24 yaşında girdiği parlamentodaki ikinci yılında az kalsın bitiyordu. 2007 yılında Kopenhag’da bir lokantada biraz da içkiyi kaçırıp Nazi marşları söyleyince… Daha önce de ırkçı propagandadan 14 gün hapis cezası almış genç politikacı durumu inkâr ederek toparlayabildi. Nazi marşları değil belki ama “Müslüman toplumu kayıp bir toplum” gibi açıklamaları ise ona oy olarak döndü. 2009 seçimlerinde 280 bin şahsi oy toplayarak rekor kırdı.

Messerschmidt, aslında öyle bütün Müslümanlardan nefret etmiyor. Öyle olsa geçen yıl Gezi olayları sırasında destek olmak ve TV programı yapmak için İstanbul’a kadar gelmezdi.  Sadece gelmekle kalmadı, gaz da yedi. Hatta "Türk polisi kimyasal kullanıyor, az kalsın gözlerimi kaybediyordum" diye Türk medyasına haber bile oldu. Tabii sonunu esas derdine bağlayarak: “Türkiye Erdoğan yönetimi ile AB’ye üye olacak bir ülke değildir.”

Irkçı vekilin Erdoğan muhalifi laik-Türklere sevgisi yeni de değil. 2008’de AK Parti başörtüsü yasağını kaldırma girişimine karşı epey tanıdık bir üslupla karşı çıkmıştı: “Hızla şeriat yönetimine doğru yol alan Türkiye'nin AB adaylığı askıya alınmalı.”

Şu cümleler de Sözcü’deki bir köşe yazısından değil yine ondan: "Türkiye oldukça belirgin bir şekilde İslami köktenciliğe doğru yol almaktadır. Atatürk'ten beri uygulanmakta olan ve siyasi elitler ile askerler tarafından korunan demokrasi ince bir cilaymış."

Bir hafta önce Ebola virüsüyle göçmen sorununu nihai çözüme kavuşturmayı öneren baba Le Pen de sıkı bir Atatürk hayranıydı. Politik vârisi kızı ise Ulusal Cephe’yi Fransa’da Avrupa Seçimleri’nde birinci parti yaptı. Muhtemelen ilk cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Elysee Sarayı’nın en güçlü adayı o.

Bu sonuca göre 24 Fransız ırkçısı Brüksel’deki parlamentoda oturacak. Yalnız da değiller. “Kim Romanyalı komşu ister, diyen karizmatik hatip Nigel Farage’ın liderliğini yaptığı göçmen düşmanı UKIP de İngiltere’de seçimi birinci bitirip AP’ye 24 vekil göndermeyi başardı. Yan sıralarda resmî selamları "Nazi selamı" olan Yunan ırkçıları Altın Şafak’tan üç, İsveç Demokratları’ndan iki vekil oturacak. Hitler’in memleketi Avusturya’nın ırkçıları Özgürlük Partisi de vekillerini ikiye katlayıp dörde çıkardı. Naziler sadece selamla değil, bizzat kendileri de Brüksel’de temsil edilecek ilk kez. Çünkü Alman Nazi Partisi NPD’den bir vekil Brüksel biletini kaptı. AP’deki ilk Nazi vekil Udo Voigt’ın ilk açıklaması beklendiği gibi: “Avrupa Beyaz insanların kıtasıdır.”

Neyse ki buradaki beyazın tanımı bu kez o kadar dar değil. Irki değil kültürel bir beyazlık kastedilen. Asimile olmuş beyazlaşmış, modern Doğulular, Müslümanlar da o tanıma dahiller.

Yine de Nazi klişeleriyle anlaşılmayacak bir aşırı sağcılık bu.

Bizdeki aşırı sağla bir ilgisi ise hiç yok durumun. Avrupa Birliği fikrine soğuk ama üstün Batı medeniyetinin ateşli savunucusu bu partiler. Göçmen karşıtı ama yerliler için ekonomik olarak liberteryen, yüksek vergi karşıtı, devlet müdahaleciliğini reddetmekteler. En önemli ortak özellikleri ise hadi tam adını koyalım İslamofobik olmaları. Bu aşırı sağın ötekisi açık ki Müslümanlar…

Garip bir ideolojik karmadan bahsediyoruz. Özgürlük, demokrasi, kadın hakları gibi kavramları keşfeden Batılı adamın bütün bunların olmadığı karanlık, geri, ilkel Doğulu adama üstünlüğü anlamında bir Batı milliyetçiliği…

O yüzden de Norveçli katil Anders Behring Breivik’in kendisine ait olduğu iddia edilen twitter hesabındaki ilk ve son mesajında, biraz değiştirip “Tek bir inançlı insan 100.000 çıkarcı insana bedeldir”e çevirdiği aforizmanın sahibinin özgürlük felsefesinin en önde gelen isimlerden John Stuart Mill olmasına şaşırmamak gerekir.

Tekrardan sırayla; İslamafobiklik, göçmen karşıtlığı, çok kültürlülüğe tahammülsüzlük, başörtüsü/çarşaf/burka yasakçılığı, Batı’nın üstünlüğüne iman, oryantalizm, modernizm…

Bir yerlerden tanıdık geliyor ama…

Bu aşırı sağın Türkiye’deki karşılığının kim ve kimler olduğunu tahmin etmek artık size kaldı. Bulduysanız, yükselen bu aşırı sağdan korkanlardan mısınız yoksa onların korkularını anlayanlardan mı karar vermek de...

***

Yurt gazetesinin o dönemki haberi:

 

 

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm