Nedim Şener'in Bahsettiği Darbe Şakşakçısı “Liberal Yazar” Kim?

Ahmet Kekeç, Nedim Şener ile bir Fransız gazeteci arasında geçen darbe muhabbetine değindiği yazısında Türkiye’de darbe olacağı fısıltısını yayan “liberal yazar”ın kimliğini sorguluyor.

Ahmet Kekeç’in konuyla ilgili yazısı şöyle:

Fransızlara ‘Darbe Olacak’ Diyen Liberal Yazar Kim?

Nedim Şener bir televizyon programında anlattı. Yanlış aklımda kalmadıysa, Mart yahut Nisan ayında, konuştuğu Fransız gazetecilerden biri, Nedim’e “Yılsonuna doğru ülkenizde darbe olacak” demiş.

Bu iddiasını da, bir Türk liberal yazarın sözlerine dayandırmış.

Liberal yazarın kimliğini açıklamadı Nedim.

Bildiğimiz, yakıdan tanıdığımız isimlerden biriymiş.

Nedim açıklamadı ama ben “galiba” biliyorum.

Esasında hepiniz biliyorsunuz.

Son birkaç yılın “liberal yazarlar dökümüne” bakarsanız, o şahsın kimliği kabak gibi çıkacaktır ortaya.

İsterseniz, önce “liberal tutumlara” ilişkin bazı örnekler sunalım. Oradan birini (daha doğrusu, beyan sahiplerinden birini) seçip alın. Bakalım, Nedim Şener’in ihsas ettiği kişiye ne kadar benziyor.

Hemen bir hatırlatma yapalım:

Bu yazıda ismi geçen eşhas “liberal” tanımına ne kadar uyuyor? Emin değilim. Çünkü aralarında sosyalistler de var. Ama “liberal” dendiğinde pek itiraz etmiyorlar. Yakın durdukları düşünce “siyasal liberalizm” olduğu için, biz de onları “liberal” kabul ediyoruz.

Nedim Şener’in Mart yahut Nisan ayında duyduklarını teyiden, bu satırların yazarı 5 Mart 2016 tarihinde bir yazı kaleme almış, darbe düşüncesine yakın duran liberalleri teşhir etmişti.

O yazıyı (yani bazı liberal tutumları) hatırlayalım; Fransız gazetecilere “Yılsonuna doğru ülkenizde darbe olacak” diye fısıldayan liberal yazar kimmiş, görelim.

Buyurun:

Kelimelere dans ettirme becerisine sahip Ahmet Altan, Türkiye’nin kurtuluşunun, ancak, “darbe” ve “iç savaş” gibi büyük bir altüst oluşla mümkün olabileceğini söylüyordu.

Kardeşi de (ikinci cumhuriyetçi, liberal ve darbe karşıtı geçinen Mehmet Altan da) fırsat buldukça “benzeri düşünceleri” dile getirdi. Doğrudan “darbe”yi ima etmedi ama daha kötüsünü, “iç savaşın kanlı cehennemini” önerdi. Mesele Erdoğan’dan kurtulmaksa, en ehven yolun bir iç savaş olduğunu ima eden, hatta bunu özendiren yazılar yazdı.

Başka?

Bizi sürekli “militarizmlerin” yaydığı tehlikelere karşı uyaran karşılaştırmalı edebiyat uzmanı Profesör Murat Belge de, “Bir darbeyi istemem ama...” şerhini düşerek, en ehven yolun darbe olabileceğini düşünmemizi sağlayacak çıkışlar yaptı.

Murat Belge’nin ötekilerden farkı şu:

Darbeyi hiç istemiyor... Temenni etmiyor... Ama “güvence” olarak görüyor. Neyin güvencesi? “Şeriat devleti tehlikesi”nin güvencesi... Laikliğin tehlikede olduğunu düşünenlere de sürekli bunu hatırlatıyor: “Ordu izin vermez...”

Bitmedi...

Murat Belge’nin “temenni etmem ama” ifadesiyle kararttığı en önemli düşüncesi de (dileği de) şu: “27 Mayıs benzeri bir müdahale olabilir...”

Önce “olabilir”, sonra “Erdoğan otoriterleşmesini sürdürürse böyle bir müdahale kaçınılmaz olarak gündeme gelebilir...”

Bu arada bir “özel bilgi”yi paylaşayım:

Darbeyi hiç temenni etmeyen Murat Belge, Erdoğan ismini duyduğunda hafakanlar geçiriyor. Öğrencileri, “Çıldırmış durumda” diyorlar, “Murat hocayı hiç böyle görmedik. Erdoğan’ı assalar bile içi soğumayacak...”

İçi soğumayan, soğumayacak darbe karşıtlarından biri de, Murat Belge’nin çok değer verdiği bir isim: Birikim dergisinin entelektüel genel yayın yönetmeni Ömer Laçiner...

Laçiner, 7 Haziran seçiminden önce, paralel cenahın televizyon kanalına çıkmış, “Erdoğan’ın, demokrasi dışı yollarla da olsa, mutlaka indirilmesi gerektiğini” söylemişti.

Bir örnek de, Wolfowitz’in arkadaşı olmakla övünen Cengiz Çandar’dan sunalım.

Cizre’yi, Rus birliklerinin harabeye çevirdiği Dresden’e benzeten ve “Bu görüntülerin sorumlularının sadece ‘sandıkta mı hesap vereceğini’ zannediyorsunuz?” diyerek işi tehdide döken Cengiz Çandar, ötekiler gibi kıvırmıyor. “Bodoslamadan” dalıyor ve darbe dışında bir seçenek kalmadığını (artık bu yola girmiş bulunduğumuzu) söylüyor.

Kendisi anlatsın: “(Elde) kala kala, bir TSK, bir de Anayasa Mahkemesi kalmıştı. TSK, kurumsal olarak, siyasi iktidar bakımından ‘özerk’ konumunu her şeye rağmen koruyor olsa da, son yıllarda yaşanan gelişmelerden ötürü ‘checks and balances’ rolünü bugüne dek uyguladığı biçimde, şu sırada oynamayacak durumda. (Oynayamayacak demiyoruz, ‘şu sırada oynamayacak’ diyoruz.) Bu rolü, artık, bir kez oynayabilir. Düdüğü çalar. Oyunu durdurur. İlerde olur mu olmaz mı, bilemeyiz. Ama buna imkân veren bir yola girilmiş olduğunu görebiliyoruz.”

Beyleri dinlediniz...

Erdoğan’dan kurtulmak için “darbe” dışında bir yol görünmediğini söylüyorlar.

Problem, her şeye rağmen özerk konumunu koruyan TSK’nın, kendisinden beklenen rolü “şu sıra” oynamak istememesi.

HAMİŞ:

TSK, kendisinden beklenen rolü “emir-komuta” düzeni içinde oynamadı ama bağrından “Fetullahçı” bir “cunta” çıkardı. Nedim Şener’in ima ettiği liberal yazar kim olabilir? Bir de bu bilgilerin ışığında tahmin yürütelim.

Kaynak: Star

Medya Haberleri

Facebook, Filistinli haber kaynaklarını yüzde 77 kısıtladı
İsmail Saymaz sen tam bir yalan makinesisin!
Yeni Akit bu saçmalıklara yer vermek zorunda mı?
Milyonların katili Esed'in Halk Tv’de CHP’ye teşekkürünü unuttunuz mu?
Nagehan Alçı’nın başörtülü yayın performansı: Suriye Devrimi’ni DAEŞ’le aynı kefeye koyma çabası