Yeni yılla birlikte TRT'nin Kürtçe TV kanalı yayına başlıyor. Bu, hem Kürt meselesinin halli yolunda önemli bir adımdır hem televizyon yayıncılığı açısından.
Kürt meselesi aynı zamanda Kürtçe meselesidir. Yıllardır bir yandan Kürt milliyetçileri, diğer milliyetçilikler gibi 'dil'i politikleştirmiş, öte yandan da devlet Kürt sorununu bastırmak için Kürtçeyi sindirmeye kalkışmıştır. Kürtçe şarkılar yasaklanmış, aileler çocuklarına Kürtçe isimler verememiş, Kürtçe kitaplar, gazeteler yayınlanamamıştır. Hatta 12 Eylül darbe rejimi Kürtlerin dillerini kendi aralarında bile konuşmasına yasak getirmiştir. İnsanların anadili böylece 'politikleşmiştir'.
Dolayısıyla Kürt meslesinin çözümünde Kürtçe hem Kürtler hem de devlet için psikolojik bir bariyer haline gelmiştir. TRT'nin kesintisiz Kürtçe yayına başlayacak olması bu psikolojik engelin aşılmasına çok büyük bir katkı sunabilir. TRT yayınları, Kürtçeyi kendi başına politik bir mesaj olmaktan çıkarıp, onu kendi insani, doğal, normal ve işlevsel özüne dönüştürebilir. Kürtçenin 'normalleşmesi'yle bütün Türkiye anlayacaktır ki bu dil teröristlerin dili değildir, bir halkın dilidir, bu ülkede yaşayan milyonlarca yurttaşın, kardeşlerimizin dilidir, yani 'milli bir dil'dir.
Öte yandan TRT, Kürtçe yayıncılık açısından da büyük bir başarıya imza atabilir bu projesiyle. Yayıncılık tecrübesi, teknolojisi, maddi ve insan kaynaklarıyla 'TRT Kürtçe TV' bölgedeki bütün Kürtler tarafından izlenen bir televizyon kanalı olabilir.
Bunun için önce bu işin sahiplerinin rahat olmaları gerek. Yayıncılar kendilerini kasmadan, üzerlerine yönelecek psikolojik baskıya prim vermeden vizyonlarını ortaya koymalılar. Yaptıkları, 'yasadışı' yayın değil, bu ülkede Kürtçe konuşan vatandaşlarla gecikmeli bir kucaklaşma. Siyasi bir misyonları yok mu? Var elbet; Kürtçeyi normalleştirmek, Kürtçe üzerindeki siyasi ipoteği kaldırmak.Bunu yaparken kaçınılması gerekenleri sıralarsak: Kürtçe TV'yi, TRT GAP haline getirmemek, Kürtçe müzik yayınları yapan bir kanal veya suya sabuna dokunmayan belgeseller yayınlayan bir Kürtçe National Geographic kanalına da dönüştürmemek, ayrıca TRT 2 ciddiyetinden kaçınmak.
Yani Türkçe 'prime time' televizyonculuğu nasıl yapılıyorsa, son dönemde TRT 1 nasıl her kesim tarafından izlenilir bir televizyon kanalı yapılmaya çalışılıyorsa benzer bir çabanın ve vizyonun Kürtçe TV için de olması gerek. Malum TV kanalları birbirleriyle 'yerli dizi'ler üzerinden rekabet ediyor şu günlerde. Merak ediyorum, örneğin TRT'nin elinde iddialı bir Kürtçe yerli dizi hazırlığı var mı? Mevcut 'dizi film endüstrisi'yle çok iddialı Kürtçe dizi film prodüksiyonları yapılabilir. Güneydoğu zaten bu tür dizilerin ilham kaynağı.
Böyle bir anlayışla TRT Kürtçe TV devletin değil halkın yayın kuruluşu olarak görülecek, bu da kanalın Kürtler arasında izlenirliğini artıracaktır.
İddia ediyorum; iyi tasarlanmış, iletişim stratejisi iyi çizilmiş bir TRT Kürtçe TV ile Kürtçe yayın yapan (uydudan, Kuzey Irak'tan vs.) hiçbir televizyon kanalı yarışamaz. Üstelik böyle bir televizyon kanalı piyasayı da harekete geçirecektir. Yakınlarda özel televizyonların da Kürtçe yayın yapan TV kurmak için kolları sıvadığını gördüğünde kimse şaşırmasın. Bölgede 30 milyon Kürt halkına ulaşmak imkânını kimse tepmeyecektir. TRT Kürtçe TV'de büyük Türk şirketlerinin Kürtçe reklamları dönmeye başlayınca özel televizyonların iştahı daha da kabaracak. Kısaca, TRT Kürtçe TV, 1990'ların başında televizyon yayıncılığında devrim yapan Star gibi olacak.
Ama bütün bunları başarmanın yolu Kürtçe TV'yi politik bir mesaj için kullanmaya kalkışmamaktan geçiyor; yani TRT bu projeyi 'apolitik' tutabilmeli. Devletin Kürt vatandaşlara 'propaganda yaptığı' bir televizyon imajı bu projeyi baştan batırır.
ZAMAN