HAKSÖZ-HABER
Bir süredir Suriye’nin farklı bölgelerinde sürmekte olan savaşı okuyucularımızla paylaşan Yılmaz Bilgen, Halep-Sahor doğumlu Ebu Hasan’la özel bir söyleşi gerçekleştirdi.
Ebu Hasan tüm olup bitenlerin ardından adeta mucize eseri hayatta kalan bir Suriyeli direnişçi.
Kendisiyle önemli bir operasyon dönüşü Halep’in ücra köylerinden birinde karşılaştığımız Ebu Hasan, 1979 doğumlu.
Olaylar başlamadan önce tekstil sektöründe baskı işiyle iştigal eden Ebu Hasan’ın gerçekten ibretlik bir yaşam öyküsü var.
Cuma eylemlerinin başladığı ilk günlerde Muhaberat tarafından gözaltına alınan Ebu Hasan, 3 aylık cezaevi sürecinde korkunç işkencelere maruz kalır. O günlere dair “İnsan şeref ve izzetini yok eden ne kadar rezalet varsa üzerimde denediler.” diyen Ebu Hasan’ın cezaevinden çıktıktan kısa süre sonra yaşadıkları da kâbus dolu günlerin devamı olur.
Sivil gösterilerin sürdüğü o günlerde asker olan kardeşinin birliğinden kaçma teşebbüsü Nusayriler tarafından haber alınınca evlerini arayan bir subay, annesine telefonda “Oğlun kendisine her şeyi veren devletine ve onun başkanı Esed’e ihanet etti. Biz de şimdi bu haini gebertiyoruz, onu şimdi cehenneme gönderiyoruz.” der ve 23 yaşında olan Abdullah’ı annesinin duyduğu silah sesiyle şehit eder...
Canlı Bomba Olmaya Karar Verir
Bu infazı takip eden günlerde Esed ordusundan subaylar Ebu Hasan’ın annesi ve kızkardeşlerini tacize devam ederler. “Öyle alçakca hakaretler ediyorlardı ki tahammül göstermek mümkün değildi.” diyor Ebu Hasan.
İşte tam bugünlerde hayatta kalan 2 erkek kardeşi ve 3 arkadaşıyla birlikte canlı bomba olup tacizlerine devam eden ve kardeşinin de katili olan birliği havaya uçurma planını uygulamaya koyarlar.
Ebu Hasan ve arkadaşları üzerlerine bağladıkları tahrip gücü yüksek bombalarla Halep merkezde bulunan Henanu askeri kışlasına kazdıkları bir tünel vasıtasıyla girerler.
Kararlaştırdıkları saatte topluca üzerlerindeki bombaları patlatmak üzere olan 6 kişilik istişhad timini şaşırtan bir gelişme olur. Tam kendilerini infilak ettirecekleri esnada kışlaya yönelik büyük bir muhalif operasyonunun başladığını gören grup, içeriden bu baskına destek verir ve gece boyu süren çatışmalar sonunda kışla tamamen muhaliflerce ele geçirilir.
Kardeşini şehit eden yüzbaşıyı ve birçok Baas askerini öldürdüklerini belirten Ebu Hasan şöyle diyor:
“Kişisel bir hırsla hareket etmedim. Annem dışında ailemde 3 kızkardeşim ve erkek kardeşlerim de dahil onuru çiğnenmeyen, tacize, işkenceye maruz kalmayan kimse kalmamıştı. Suriye halkını ve onların namusunu izzetini yok sayan bir yönetimi ancak bu yolla cezalandırabileceğimize inanmıştık. Son anda karşılaştığımız olay bugün bizim hayatta kalmamızı sağladı.
Bu kışlada kimsenin bilmediği bir de askeri cezaevi olduğunu öğrendik. Tam 360 esiri özgürlüğüne kavuşturduk. İşkencede öldürülmüş ve bedenleri parçalanmış onlarca esir ise hapishanenin farklı bölümlerinde öylece yatmaktaydı.
Kışla komutanı tüm esirleri öldürün talimatı verdi. Emri uygulamayan askerler arasında 13 Nusayri askeri de vardı ve hepsi bize teslim oldular... Kendimizi feda etmek üzere girdiğimiz kışladan uzun süreli çatışmanın ardından 360 esirin hayatını kurtararak çıktığımıza inanamıyorduk. Allahu Azimuşşan bize bunu yaşattı. Kurtulanların sevinci çok büyüktü. Çünkü hepsi işkence görmüşlerdi ve biliyorlardı ki oradan hiçbiri sağ çıkamayacaktı.”
Ebu Hasan herkesin istişhad (kendini feda etme eylemi) hakkında bir şeyler söylediğini ancak yaşadıklarının sonucunda önlerinde başka seçenek kalmayanların bu ve benzeri yollara itibar etmek zorunda bırakıldığını belirtiyor.
Ebu Hasan onlarca mücahit arasında sessiz ve derin düşünceler içerisinde vakarlı bir görüntü sunuyordu. Çektiği acıları yüzünden kolayca okuyabildiğimiz genç mücahidin içinde bulunduğu haleti ruhiye onu 50 kişilik grubun içerisinde hemen fark etmemizi sağlamıştı. Hikâyesini öğrenince de tahminimizde yanılmadığımızı anladık.
İçerisinde bulundukları durumla ilgili ise söyledikleri ise Esed’e ve işbirlikçilerine karşı verilen mücadeleyi anlamak adına büyük önem taşıyor:
“Biz Suriye halkı olarak dünyaya fazla meylettik ve Rabbimizden yüz çevirdik. Allah (cc) da aramızdan salihleri bu savaş vesilesiyle ayıklamayı murat etti diye düşünüyorum. Hiçbir yılgınlık göstermeden ölümü öldürerek zalimler defolup gidinceye ya da şehit oluncaya dek savaşımız sürecek. Ardımızda herhangi bir şey bırakma endişesi taşımıyoruz. Sadece Allah’ın şanını yüceltmek ve azgınların kahrolduğunu görmek için savaşıyoruz. Bizim davamız her halükarda galip gelecektir.”