Nebi, resul ve peygamber

Faruk Beşer yazısında, Kur'an'da zikredilen nebi ve resul kelimelerini tahlil ediyor.

Yeni Şafak / Faruk Beşer

Nebi, resul ve peygamber

‘Resul’ ve ‘nebi’ kelimeleri arasında fark var mıdır?

Bizim kulaktan dolma öğrendiğimiz şu idi: Yeni bir kitapla ve yeni bir şeriatla gelmiş olan peygamber resuldür. Böyle olmayıp önceki bir resulün kitabını ve şeriatını anlatan ve uygulayan peygamber ise nebidir. Yani daha büyük ve önemli olan resuldür.

İşin içine girince bu tanımlamanın kitabi bir tanımlama olmadığını, hatta üzerinde bir ittifak bulunmadığını, her nasılsa böyle söyleyen birisini, sonra gelenlerin aynen tekrarladıklarını, bununla birlikte başka şeyler söyleyenlerin de olduğunu gördük. Sanıyorum bazı alimleri böyle düşünmeye sevk eden sebeplerden biri şu hadistir: ‘Ebu Zer Resulüllah’a nebilerin sayısını sordu. ‘Yüz yirmi dört bindir’ buyurdu, resullerin sayısını sordu. ‘Üç yüz on beştir’ dedi’. Oysa bu hadis, üzerine böyle bir kabulün oturtulamayacağı kadar zayıftır, sahih olan hadisi şerif ise şöyledir: ‘Bir adam, ey Allah’ın resulü, âdem nebi midir diye sordu. ‘Evet, Allah’ın konuştuğu ve öğrettiği bir nebidir’ buyurdu… Peki, kaç tane resul vardır diye sordu, ‘üç yüz on beş’ buyurdu. Yani bu hadislerden sözü edilen sonuçlar çıkmaz. O halde fark için başka deliller aramamız gerekir. Sahih olan hadisi şerifteki ‘kaç tane resul vardır’ sözü, ‘böyle Âdem gibi ‘gönderilmiş’ kaç tane peygamber vardır’ diye anlaşılmalıdır.

‘Resul’ de ‘nebi’ de Kuranıkerim’de, hatta bazen beraberce kullanıldığına göre aralarında elbette fark olmalıdır. Ancak bu farkın ne olduğu naslarla bildirilmemiştir. O zaman bir ucu gayb olan böyle konularda akılla bir sonuca varılamaz, sadece ayetlerden ve varsa hadisi şeriflerden işaretlerle bir şey söylenebilir. İlgili hadisi şeriften söz ettik. O halde bu iki kavramın Kuranıkerim’deki kullanışlarına bakarak aralarındaki farkı bulmaya çalışacağız.

Kelime anlamı itibariyle resul, özel bir görevle ‘gönderilen’ demektir. Nebi de iki farklı kökten (nebe’ ya da nebve) olması hesaba katıldığında haber getiren ya da şanı ve kadri yüce olan demektir. Her iki kelimenin de Türkçe’ye ‘peygamber’ diye çevrilmesi doğrudur. Ancak Türkçe’deki Peygamber’in aslı Farsça haber getiren anlamında ‘peyâm-ber’dir ve bu nebi kelimesine daha uygundur. Sonuçta nebi ve resul kelimelerinin ortak paydası Allah’tan haber getiren elçi olmalarıdır.

Kuranıkerim’de zikredildikleri yerlerde şu özelliklerle anıldıklarını görürüz:

Resul (ç: Rusül ya da mürselîn): İnsanlara Allah’ın ayetlerini okuyan, onları tezkiye eden/eğiten, onlara kitabı, hikmeti ve bilmedikleri başka şeyleri öğreten 2/151, kendisine iman ve itaat edilmesi gereken 3/32, ona itaatin Allah’a itaat sayıldığı 4/80, kendisine kitap indirile 4/136, gayb bildirilen 3/179 eyçidir.

Muhammed (sa) bir resuldür 3/144, İsa 5/75. Nuh 7/61, Musa 7/104, Harun 20/47, Lût 26/162, Yunus 37/139 da resuldür. Bunların pek çoğu aynı zamanda ‘nebi’ olarak da nitelenmiştir. Mesela Muhammed’e (sa) hem resul hem nebi denmiştir 7/157.

Resulün haramı helali belirleme yetkisi vardır 9/27. Hidayeti ve hak dini getirendir 9/33. Her ümmete resul gönderilmiştir 10/47. Resuller bazı özellikleriyle birbirinden üstün olabilirler 2/253. Kıyamette şahit olarak toplanacaklar 9/109, ve onlara görevlerini ne kadar ifa ettikleri sorulacak 7/6. Ulü’l-azm olanları 46/35 vardır. Kuranıkerim’de ‘resul’ için söz konusu edilen özelliklerin başlıcaları bunlardır.

Peygamberlerden başka kralın elçisi için 12/50, Melekler için 6/61, 19/19, Cibril için 69/40 ve Sebe’ Kraliçesi’nin elçisi için de 27/35 ‘resul’ kelimesi kullanılmıştır.

Nebi’ye (ç: Enbiya, nebiyyûn) gelince:

Onlara da vahiy 2/136, 46, kitap ve hüküm verilmiştir 2/213; 19/30. Onlara iman ve itaat edenler öbür dünyada nebilerle sıddıklarla şüheda ile beraber olacaklardır 4/69, 2/77. Demek ki orada nebilik öne çıkmaktadır. Bazı nebiler de bazısından üstündür 17/55. Resulüllah hatemü’l-enbiya/nebilerin sonuncusudur 33/40. Kıyamette nebiler getirilecek ve görevlerini ne kadar ifa ettikleri onlara da sorulacaktır Zümer/39 69. Ayrıca tazim ve tebcil sadedinde ‘biz ona nübüvvet verdik’ denir 6/89, ama ‘risalet verdik’ denmez. Kuranıkerim’de pek çok yerde kâfirler tarafından öldürüldüğü söylenenler istisnasız hep nebilerdir 2/91.

İbrahim 19/41, Musa 19/51 ve Muhammed (sa) ‘nebi’dirler, ama aynı zamanda ‘resul’dürler. (Hepsine selam olsun).

İslam Düşüncesi Haberleri

Felah; fıtrat ve vahiyle yeniden buluşmamızda!...
Diyanetten hatırlatma: Tüm kumarlar haramdır!
Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı