İstanbul’daki evinde AFP muhabiri Philippe Alfroy’u ağırlayan Orhan Pamuk verdiği röportajda AKP’yi zehir zemberek eleştirmiş. Pamuk, bir yıl kaldığı Amerika’dan geriye döndüğü Türkiye’de insanların fısıldayarak konuştuğunu müşahede etmiş. Üstelik AKP’nin kuvvetler dengesini yerle bir ettiği teşhis etmiş ve hâkim olan ‘korku iklimi’ni derinden hissetmiş. Nobel ödüllü yazar şöyle bir trajik manzara görmüş Türkiye’de: “Otoriter askerler gönderildi, onların yerini otoriter ve İslamcı hükümet aldı”.
Malum “Türkiye otoriter bir yönetime doğru hızla yol alıyor” söylemi birkaç ay öncesinde kaldı. Stratejik analizlere, sosyolojik raporlara, uluslararası gözlemcilere ve seküler iktidar sınıflarına bakılırsa Türkiye’de otoriter ve totaliter yönetim 3. AKP Hükümeti marifetiyle resmen egemen olmuş. Ancak Türkiye ‘İsrailleşme’ ve ‘Kuzey Koreleşme’ tercihlerinden hangisinde karar kılacağını henüz netleştirememiş durumda. İranlaşma, Cezayirleşme ve Malezyalaşma gibi korkuların modası geçtiği için şimdi bu ikisi revaçta.
Kriz Döneminde ‘Tek Yol’ İttifaktır
Seçim yaklaşıyor fakat ‘halk düşmanı AKP’ hiç mi hiç keyfini bozmuyor. Ama ufukta beliren seçim sandığı vesilesiyle halkın gerçek temsilcilerinde bir telaş bir telaş ki sormayın gitsin. Halkın sesi-soluğu, vicdanı, adalet ve toplumsal barışın teminatı aydınlar, gazeteciler, sendikalar, platformlar ve elbette ki siyasi partiler tam da bu dönemde çok önemli bir ortak paydaya dikkat çekiyorlar. Mesela Taraf Gazetesi, yazarı Murat Belge’nin ‘AKP’nin yarattığı krizden çıkış’ için çözüm önerisini son derece çarpıcı bulmuş olmalı ki manşetine şöyle taşımış: ‘AKP’ye karşı çare yan yana durmak’.
Belge, son derece hassas bir ayar veriyor AKP karşıtı muhataplarına. AKP’ye karşı oluşturulmak istenen “CHP+HDP+Sosyalistler bloğu” gibi bir önerinin hayata geçirilemeyeceğini çoktan ve net olarak görmüş. HDP’nin parti olarak seçimlere girmesini Belge de ‘yanlış hesap’ olarak niteliyor.
Eldeki mevcut imkânlara bakarak Belge, sol’u liberal demokrasi ortak paydasında mücadeleye destek vermekten başka çaresi olmadığı hususunda şöyle ikna etmeye çalışıyor. “Birleşme gibi bir şey değil ama en azından yan yana durma gibi bir şeyin gerekliliği ortaya çıkıyor. Zaten sayımız az, bir sürü dezavantajımız var. Öyle görünüyor ki, CHP ile yan yana duracağız.” Sol’u ve diğer bütün kesimleri AK Parti iktidarından kurtarmak için önce liberal demokrasiye sonra da CHP’nin çatısı altında mücadele etmeye davet etmek gibi bir çelişkiyi temsil ederken kritik bir ikazda bulunmayı da ihmal etmiyor: “Kemalizm’e saplanıp dine savaş açmakla bir yere varamazsınız.”
İyice belirginleşen seçim atmosferi eski usul İttihatçı-Kemalist seçeneklerin yetersiz kalmasıyla CHP ve benzeri seküler-sol siyasi aktörler rotayı şuraya çevirdi: Tam yol ittifak için ileri! Kılıçdaroğlu’nun belki bindelik diliminde bir şeyler ifade edebilecek Birleşik Haziran Hareketi’nden sonra yüzdelik dilimden geriye düşmemek için çırpınan DSP’ye birleşme çağrısı yapması bu çerçevede anlamlı bir teşebbüsü işaretliyor. Birleşme çağrısını “liderimiz Ecevit ve (Altı Ok+Beyaz Güvercin) parti amblemi” jestleri eşliğinde sergilerken daha ötede ve geniş bir taban bulmaktan son derece ümitsiz bir ruh halini yansıtmaktadır aslında.
Halkın Yolu, Solun Sonu!
Bütün bu gelişmeler karşısında Murat Belge CHP’nin yanı sıra sol ve liberal kesimler açısından da şu acı gerçeği yine itiraf etmeye mecbur kalıyor: “CHP’nin bugün olduğundan iki santim daha fazla boy atmasının imkânı yok. Kemalist solculuk yok olmaya yüz tutmuş bir ideoloji… Kılıçdaroğlu bunu görüyor ve bununla ilgili bir şey yapmaya çalışıyor.”
Peki, Belge’nin de arkasında durduğu hangi işi yapmaya çalışıyor Kılıçdaroğlu? Elbette ki, Fethullah Gülen çevresi ve benzeri ittifaklarla ‘sağa açılma’ siyaseti. Çünkü AK Parti’nin tabanın oluşturan dindar kesimleri seyreltmekten başka çıkar yolları olmadığını gayet iyi biliyor.
Seçim ittifakları gündemi halkın hakiki temsilcisi Kemalist-sol çevreler gibi yine bir diğer halkın öz temsilcisi Saadet Partisi’ni de tatlı bir telaşa sokmuş durumda. Bir taraftan Suriye meselesinde takındığı tavırla İran ve muhiplerinin diğer taraftan AK Parti’ye karşı sergilediği ölçüsüz ve dengesiz muhalefet dolayısıyla Fethullah Gülen medyasının gözbebeği olan SP ve lideri Mustafa Kamalak da Haziran seçimleri için ittifak arayışını ilan etmiş durumda.
Her zaman olduğu gibi “ülkemizin birliğe ve bütünlüğe ihtiyacı”nı gözeterek “herkesle görüşebilecekleri”ni vurgulayan SP lideri Kamalak “siyasi partilerden teklifler geliyor, ölçülerimiz içinde değerlendireceğiz” pozisyonu aldığını deklare ediyor. ‘Halkı canından bezdiren AKP’yi tek başına yıkmak varken niçin böyle bir arayışa ihtiyaç duydular acaba?
İki noktayı çok merak ediyorum: 1- Bakalım “açlık sınırının altında yaşam savaşı veren milyonlar” hangi ittifakla AKP iktidarını devirmeyi tercih edecekler. 2- AFP muhabiri Philippe Alfroy Haziran seçimleri sonrasında Orhan Pamuk ile “korku iklimi” içinde gerçekleşen seçim sonuçlarını değerlendirmek üzere bir röportaj yapabilecek mi?