Bir gariplik var bu işte..Ergenekoncular, 28 Şubatçılar iktidara yükleniyor, tamam bunu anlıyorum da, bizimkilere ne oluyor.. Hani şu bizim muhafazakarlar, şu bizim islamcılardan söz ediyorum. Biri çıkıyor Suriye’yi İran’a veriyor. Aramızda Esedçilik yapanlar bile çıktı! Biri çıkıyor Koç’a yapılan mali denetimi, 28 Şubat’la kıyaslıyor. Biri çıkıyor, iktidarı diktatörlükle suçluyor.
Devlet’in başı gezinin ilk 3 günü ile gurur duyuyor. Ya hu, bu aylar önceden yapılan bir plan değil mi? Birileri Gezi’dekilere kötü muamele yapan polisleri deşifre etmek için arşivleri tarıyor. Tamam, yanlış yapan kimse cezalandırılsın. Öte yandan o kadar araç yakıldı, otobüs durağı yıkıldı, vitrinler kırıldı, bunları yapanlarla ilgili olarak ne yapıldı bu güne kadar?
Dün bir çok camide “7 yaşındayım, namaza başlıyorum” eylemi vardı.Fatih Camii’nde de anneler çocuklarının elinden tutmuş camiye gelmişlerdi. Caminin içi dışı ana-baba günüydü. Fatih Camii’nde camide çocuk buluşmasının hemen ardından “Darbeye Karşı Meşruiyeti Koruma Platformu” tarafından düzenlenen 'Mısır halkına destek' eylemi vardı.
Cami avlusu büyük ölçüde dolmuştu, dolmasına da, çok daha büyük bir kalabalık beklerdim ben.
Bir de, Fatih gibi bir yerde bir çok vakıf, dernek ve cemaat mensubunun bulunduğu bir yerde kanaat önderleri dediğimiz insanlar neredeydi. Hemen hemen hiç biri yoktu. Bizim yazarlarımız nerede idi. Onlar da yoktu.. “Haberleri olmayabilir mi?” diye sorabilirsiniz! Haber vermeleri gerekenlerin de haberleri yoksa. SMS ler, Twitterler, internet! Varsayalım haberleri yoktu. Kendilerinin arayıp sorması gerekmez mi idi? “Ne yapıyoruz, ne oluyor” diye!
“Ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyoruz” diyen Ahmet Yasin’i hatırlıyorum!
“Herşeyden haberleri olan şeyh efendilerin bu işlerden haberdar olmamaları” garip değil mi?
Birileri de onlardan işaret bekliyor. Onlardan işaret gelmeyince de kimse kılını kıpırdatmıyor, ya da kıpırdatamıyor!
Sizi, Allah’a (cc), Resul’üne (sav) ve Kitab’a, ümmetin bütünlüğüne çağıranlara sahip çıkın; sizi kendine çağırıp, bunlardan uzaklaştıranlardan siz de uzaklaşın! Unutmayın, Aynı Allah’a, Kitab’a ve Resul’e iman edenler tek bir cemaattir, kim ki ikinci bir cemaatten söz ediyorsa, onlar ya kendilerine yeni bir ilah, ya yeni bir resul, ya da yeni bir kitap bulmuşlardır. Biz, aynı kıbleye yönelenler, aynı değerler etrafında CEM olduk!
Geçen gün bir Anadolu ilinde konferansım vardı. Konu Mısır ve Suriye. Şehirde iki ayrı dini gruba ait iki büyük yurt var! Her ikisinden de öğrencilerin yurttan ayrılmasına izin verilmemiş.
Bir belediyeden sözettiler. İl başkanı, belediye başkanı, bir kaç işadamı, Ankara’daki aileleri birlik oluyor ve kendi “encümeni daniş”lerini kuruyorlar. Şehirle ilgili her iş onların iradesi ile oluyor. Şehirde yaşayan dindar bir arkadaş anlatıyor olup biteni. Olacak şey değil!
Kimi STK’larımız, birbirinden pozisyon çalmaya çalışıyor. Ne oluyorsunuz beyler! Ayıptır, günahtır ya hu! Birbirinize bile güvenmiyorsanız, başkalarına nasıl güven vereceksiniz.
İşte o zaman birileri de bu gibi ortamlarda çıkıp, 28 Şubat’ta MÜSİADçılara yapılanı, Koç’a yapılan mali denetimle kıyaslamaya kalkmaz mı?
Evet herkese karşı adil olalım. Bu kararlılığımız yanlışın üzerine gidilmemesi anlamında yorumlanamaz..Koç’a dokunacak olursan önüne bizden birileri çıkarsa, o zaman bu işin içinde iş var demektir. Bize yapılan haksızlığı biz başkasına yapmayalım. Tamam! Ama yanlış yapan yeşil de olsa, mor da olsa yakasına yapışalım. Sonra, Gezi parkı yanında otel garajına yığılan sedyelerde yaralılar taşınmaya başlandığında bazı gerçekleri anlamak için çok geç kalınmış olur!
Gezi aylar önceden planlanmış bir darbe girişimi idi ve bu kirli oyun iyi maskelenmişti. Tam da “Ağuyu altın tas içre sunarlar, bal da onun suç ortağı” ifadesindeki gibi. Zehir dolu altın kasenin altın işlemelerini övmek ya da içindeki baldan sözetmek, ne kadar akıllıca bir iştir bilmiyorum. Tamam! “Ortam gergin, biraz yumuşatalım”, “bu oyuna katılmış, iyi niyet kurbanı bizim çocukları ayrı tutalım” endişesini anlarım da, bu işin tekrar tekrar söylenmesi karşısında “cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir bazan” sözünü hatırlamadan edemiyorum. Bir de “içimizdeki akılsızların işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım” diye bir uyarı var , biliyorsunuz! Bir de, sözlerimizin “efradına cami, ağyarına mani” olması gerekmez mi!
Politikacılar, kanaat önderleri sözlerine dikkat etmeli. Bizim ne dediğimiz kadar birilerinin bundan ne anladığı da önemli. Ya da bu sözlerin nasıl kullanılacağını da düşünmemiz gerekir. Birileri benim bu sözlerimden bizim kendi içimizdeki örtülü bir hesaplaşma yorumu da çıkartacak biliyorum. Ama söylemeden de edemiyorum. Yoksa bu tartışma Malatyalılar, Kayserililer, Adıyamanlılar, Trabzonlular, Konyalılar, Karamanlılar, Adana ekibi, İstanbul ekibi diye sürüp gidecek. Bu böyle olmuyor..
Bazı yorumlar, bazı çevrelerce içeride bir iktidar hesaplaşmasının aracı olarak kullanılıyor. Ya da ilk üç günü ile övünürseniz polis o ilk 3 güne ilişkin nasıl soruşturma yapacak! Ya da bulunan belge ve bilgiler, ortaya atılan iddialar ne anlama gelecek! Evet, o günlerde iyi niyetliler bir miktar vardı. Ama çekirdek kadro yine aynı idi. Oltadaki yem’e övgü yağdırırsanız, balıkları kandırmış olursunuz! Tepedeki böyle derse, aşağıdakine nasıl laf anlatacağım ben! Bu konuların tartışıldığı meclislerde kimler için hangi yorumların yapıldığının da farkında olmayı gerektirir feraset!
Kadın, para ilişkileri, makam için kimlerin neler yaptığı ortada.. Tekrar hatırlatayım: İhtirasla istediğiniz her şey sizin için dua ile istenen belaya dönüşecek.. Hem dünyanızı, hem de ahiretinizi kaybedeceksiniz işin için nefsinizi katarsanız. Ve Allah (cc) herşeyi görüp, duymaktadır ve bilmektedir. Kim ne yaparsa yapsın, kendine yapar.
Bu ümmetin katetmesi gereken daha uzun bir yol var. Küçük hesaplarla, bu imkanı heder etmeyin! Yazıktır, günahtır, ayıptır ya hu! İktidar ve servet olarak daha katedilmesi gereken çok yol var. Ama daha bugünden servet ve iktidarımız aklımızdan ve imanımızdan büyük biliyor musunuz? Öfkemiz ve ihtiraslarımız da aklımızdan büyük.
Birbirimizi hakka çağıralım. Birbirimizi ikaz edelim ve birbirimize dua edelim. İşi ehline verelim. Tarikat, hemşehricilik ve fırka milliyetçiliğinden Allah’a sığınalım. Selam ve dua ile…
YENİ AKİT