Tam da şu meşhur belgeselin izini sürmeye kaptırmışken kendimizi, tam da bizzat CHP'lilerin 'TRT'den alınmış görüntülerden ibaret' diye burun kıvırdığını söylediği ve TRT'nin 'Kimse bizden görüntü filan almadı, kullanılmışsa yasal değildir' diye açıklama yaptığı dönemde satıldı Kanaltürk... Müthiş bir meslekî başarı öyküsü aslında...
Meslekî derken gazetecilik anlamında kullanmıyorum bunu, ticari anlamda kullanıyorum. Yoksa Sayın Tuncay Özkan'ın (bakın nasıl korkarak dikkatli bir dil kullanıyorum, neme lazım İsmet Berkan'dan sonra bir de ben hakaret ve tehdit almayayım!) gazetecilikle ilgili geçmişi başarıdan çok tartışma içerecektir...
Daha meslekî tezinden başlar bu tartışma, sonra mesleğe başladığı ilk yıllardaki kaynak kullanımı ve içli dışlılığı, ardından Doğan Grubu'ndaki yükselişi (ki kendisi Aydın Doğan'a 'babam' derdi. Şimdi o babayı tekmelemekle meşgul) oradan Show TV'ye geçişi, akabinde çıtayı yükseğe koyup siyasi liderliğe soyunması filan... İç içe sarmalanmış bir medya-siyaset sarmaşığı... Hangi kol nereye uzanıyor belli değil... Özenilecek bir durum hiç değil...
Ki ticari anlamda da birçok söylenti gezinir durur yıllardan beri... Yok önce Uzan'a satmaya kalkıştı, ardından Murdock, sonra hizmetinde olduğu siyasi partinin kapısını zorladı, onlar sadece belgesel desteği verince Ciner'e gitti. Burada Fatih Altaylı faktörü önünü kesti, akabinde İlhan Abi'ye yaklaşma. Yalnız kaçın kurasıdır İlhan Abi, bilmediği için oradan da boşa ayrılış ve nihayet Koza Grubu. Bir kere Tuncay Özkan'ın öfkesini dindirip, gözyaşlarını silip kamuoyuna net ve doğru bilgi aktarması gerekiyor. Açıklama yaptığı akşam ekranda "25 milyon dolara sattık, borçlarımız da 20'nin üzerindeydi" cümlesi çok muğlak ve kafa karıştırıcı. Kuruluşundaki sermayesi gibi tıpkı. Hatırlarsınız; Özkan o dönemde de yok 'sünnet param', yok 'kitaptan kazandım', yok 'transfer param' gibi açıklamalarla zevahiri kurtarmaya kalkışmıştı. Oysa daha önceden 'beş kuruş' transfer parası almadığını yine kendisi söylemişti... Her neyse bizim derdimiz ne kadar transfer parası aldığı değil, anasının ak sütü gibi helali hoş olsun. Yalnız bir gün 'satıştan bir milyon dolar elimde kaldı' deyip ertesi gün Banaz'da 'bir buçuk milyon dolar kazandım' demesi hoş değildir... Kaldı ki Koza'nın açıklamaları ile Özkan'ın açıklamaları arasında minimum 5 milyon dolarlık bir fark var. Bu devirde az para değil bu!
Bir şey daha, ekrana çıkıp vergi borcunu mazlumiyetin göstergesi olarak sunmak nasıl bir iş ahlakıdır anlamış değilim. Parayı kazanıp, elemanı çalıştırıp vergiyi ödemeyeceksin, sonra bunu mağduriyet belgesi olarak sunacaksın! Bu nasıl bir mantıktır. Ben çok yakından takip etmedim ancak bir dostum farklı bir hesap çıkarmış. Diyor ki: 'Özkan ve iki arkadaşının bu işten kazandığı para 1 milyon dolar filan değil, çok daha fazladır...' Tabii benim için Özkan'ın açıklamaları esastır, ancak arkadaşımın dedikleri de yabana atılır şeyler değil: "Özkan 10 milyon dolar kadar borç ile boğuşuyordu. Koza'ya 30 milyon dolara sattı. Şu, bu filan derken elinde en az 10-12 milyon dolar parası vardır..."
Bir de, sitesinde "yeni kanal yolda" filan türü mesajları var Özkan'ın. Yalnız adama sorarlar: "Madem kanal açacaktın, bunu niye sattın? Açacağın yeni kanalın da borca girmeyeceği, vergileri yatıracağı nereden bellidir?"
Anlaşılan Özkan bu ticari çemberi tekrar çevirmeyi deneyecek. Belki bir siyasi mücadele, belki bir ticari heyecan adına bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey; mağdur olanın Tuncay ve yakın masabaşı arkadaşları olmadığıdır. O nedenle boşu boşuna gözyaşı dökmenin, dudak büzmenin anlamı yok! Andıç medyasının körüğüyle son dönemde Ankara'da yaşanan bir 'dinleme' olayı var. Kapatma Davası'nı etkiler filan tedirginliği ile yazmak istemiyorum. Lakin Ankara'da oluşan bu garip trafiğe de dikkat çekmek lazım. İktidar partisinden atılan bir vekil mekik diplomasisi yapıyor, mahkemenin sözcüsü ile aynı tenis kortunda bulunuyor, geçmişte evinde koalisyon kurduğunu ballandıra ballandıra anlatan bir gazeteci de tesadüfen orada oluyor. Ve Andıç Medyası cambazı gösteriyor bize!
Zaman gazetesi