Üniversite sınavlarının 2. etabı başladı..
Şimdi ben geriye gidip ilk sınavın sonuçlarına bakmak istiyorum. Bütün sorulara doğru cevap vererek birinciliği iki genç paylaşmıştı.. Biri Konya’dan, diğeri Osmaniye’den.. Osmaniyeli kız başörtülü, Konyalı delikanlının ailesi de başörtülüydü..
Medya, haberi “Yükseköğretime Giriş Sınavı’na ‘Anadolu’ damgasını vurdu. Birinciler Osmaniye ve Konya’dan çıktı. Osmaniye TOBB Fen Lisesi’nden başörtülü Sümeyye Nur Satin ile Konya Özel Merve Büyükkoyuncu Fen Lisesi’nden Abdullah Coşkun tüm puan türlerinde 500’er puan alarak birinci oldu” şeklinde duyurmuştu..
Biliyorsunuz, bu seneki birinci etap sınav sonuçları genel olarak berbattı.. Haberlere göre; “ÖSYM’den yapılan açıklamada, sınava 1 milyon 895 bin 476 aday başvurdu, bu adaylardan 57 bin 742’si sınava girmedi. Sınavı geçerli sayılan aday sayısı 1 milyon 837 bin 344 olarak belirlenirken, 50 bin 805 adayın ise puanları 0,5’ten küçük olduğu için hesaplanmadı. 2011-YGS’de ise 1 milyon 648 bin 240 adayın sınavı geçerli sayılırken, 38 bin 269’unun puanı hesaplanamadı; 2010-YGS’de ise sınavı geçerli olan 1 milyon 487 bin 493 adaydan 14 bin 156’sının puanı hesaplanamamıştı. Sınavda Türkçe testinde 40 sorunun tamamını doğru yanıtlayan 929, Sosyal Bilimler testinde 40 sorunun tamamını doğru yanıtlayan 56, Temel Matematik testinde 40 sorunun tamamını yanıtlayan 1.316, Fen Bilimleri testinde 40 sorunun tamamını doğru yanıtlayan 437 aday çıktı. Geçen sene testleri doğru yanıtlayan Türkçe’den 1.392, Sosyal Bilimler’den 5, Temel Matematik’ten 1.805, Fen Bilimleri’nden ise 407 aday çıkmıştı.”
Şimdi top MEB’de.. Bu sonuçlar, bakanlığa bu konunun üzerine gitmesi için ciddi bir fırsat sunuyor..
İki dindar ailenin çocuğunun sınavlarda birinci olması ilginç değil mi? “Dindar gençlik” bir adım öne çıkıyor.. Ve bunlar artık sadece İHL ile sınırlı da değil.. Bana kalırsa Türkiye’de “büyük bir değişim” yaşanıyor. Birileri bunu görmese de bu böyle..
Mesela önümüzdeki dönem için tercihe dayalı dinî dersler, benim açımdan adeta bir referandum anlamı taşıyacak.. Müthiş bir şey. Kaç aile bu dersleri seçecek ve bunların ülke geneline dağılımı ne olacak? Bunun cinsiyet, yaş, demografik dağılımı, okulun niteliği, semtine ve gelir durumlarına göre göstereceği farklılık, Türkiye’nin bir başka yüzünü de gösterecek..
Bu kadar çocuğa namaz kılmayı, namazın farz olduğunu öğreteceksiniz, sonra da namaz kılacak bir yer göstermeyeceksiniz..
Ya her okulun yanına bir cami yapacaksınız ya da okulun içinde mescit açacaksınız. Yahudi mahallesinde, Hıristiyan mahallesinde şapel ya da prayer room, her neyse..
Açmazsanız ne olur? Çocuklar merdiven altında, kendileri için namaz kılacak bir yer bulmaya çalışırlar. Kimi kâğıt, kimi tahta, kimi naylon torba, kimi boş sınıfta sıra üstünde namaz kılmaya çalışır..
Biz öyle yapardık..
Hani, hatırlayın.. Bir lisede çocuklar bodrum katında bir köşede namaz kılıyorlardı da, malum medyanın tetikçileri gizli kamera ile çekim yapıyorlar ve “laiklik elden gidiyor” diye ciyak ciyak bağırıyorlardı ya..
Türkiye nereden nereye geldi. “Az zamanda çok işler başarılmış” demek ki!
Şimdi de bir TV kanalı çıkıp bu defa sıra üstünde namaz kılan çocukları kameraya kaydederek, “Bu nasıl laiklik, inanç özgürlüğü yok mu, ibadet hürriyetini nasıl engellersiniz, bu çocuklara ibadet edecekleri bir mekân göstermek o kadar zor mu?” diye haber yapar mı?
Bu haber en çok da Doğan medyaya yakışır.. Hani geçmişin kötü izlerini silmek ve değişime ayak uydurduğunu göstermek için..
Evet, birileri istemese de bu ülkede bir gün insanlar inandıkları gibi yaşayacak ve düşündüklerini özgürce ifade edecekler.. Buna karşı çıkanlar ise tasfiye olacaklar.. Belki birileri artık bu ülkede yaşamak istemeyecek ama, bu böyle.. Bu ülkede adalet olacak, barış ve özgürlük hayat bulacak..
Okula da, kışlaya da din girecek.. Beyni ve kalbi olan her insanın girdiği yere din de girecek! Laikliği, “dine karşı bir din” olarak görenler de yanlış yaptıklarını anlayacaklar bir gün.. “Türk’ün dini kemalizmdir” diyenler de, “dinde reform” hesapları yapanlar da bunu anlayacaklar..
Bakalım; CHP bu konuda nereye kadar direnecek, göreceğiz.. Hele şu 28 Şubat davası bir açılsın, İslâm’a irtica, Müslümanlara mürteci diyenler ve bize karşı “topyekün bir savaş” ilan edenler kimlermiş bir görelim, ondan sonrası daha kolay olacak inşallah..
Ne o and kalacak, ne kravat takma mecburiyeti ne de resmi tarihin, resmi ideolojinin sistematik geri zekâlı ve biyonik robot haline getirdiği “tek tip insan” kalacak.. Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşamanın bir yolunu bulacağız, aynı ülkeninin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretmeye çalışanlara inat.
Selâm ve dua ile..
YENİ AKİT