'Ne Kemikleri Kırılsın Ne Yüreğimiz'

Çocuklarının PKK tarafından dağa götürüldüğünü söyleyerek Diyarbakır Belediyesi önünde oturma eylemi yapan aileler, eylemlerini büyütmeye hazırlanıyor.

"Altını ıslatan çocuktan militan olur mu evladım?" Belediyenin, güneşi tüm yakıcılığıyla yansıtan beyaz taşlarının üzerine serili kilimde oturan kadın belki de evladını utandıracak bu sırrı ilk kez bir yabancıyla paylaşıyor. Çünkü çaresiz ve evladını getirecek her şeyi söylemeye hazır. 

Sekiz gün önce iki aileyle başlayan eyleme katılım arttıkça Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin önündeki kalabalık da büyüyor. Genellikle BDP'lilerin eylemlerine ev sahipliği yapan mekanda BDP ve PKK karşıtı eylemcilerin bulunmasının yarattığı rahatsızlık belediye binasına girip çıkanların en azından bir bölümünün yüzünden rahatça okunabiliyor.

 

Rahatsızlık kimi zaman bakışlarla da kalmıyor. BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile görüşen annelerin belediye çıkışında açıklama yaptığı sırada belediyeye girenlerden biri annelere 'provokatör' diye sesleniyor. Annelerden cevap yok, günlerdir dert anlatmaktan fazlasıyla yorgunlar. 

Oğlumun kemikleri camdan

"Evlat fıstıktır, torun fıstık içi." Bölgede evlada ve onların evlatlarına dair kullanılan bu deyiş normal şartlarda çekişme halinde olmaları beklenen dünürleri de belediyenin önündeki iki plastik sandalyede bir araya getirmiş. PKK tarafından dağa götürüldüğü söylenen 15 yaşındaki Fırat Aydın Eren’in babaannesi Leman Eren ve anneannesi Hanım Yiğitalp torunları için belki de ilk kez bu kadar yakın ve omuz omuzalar. 

 

Ailesi Fırat'ın çok başarılı bir öğrenci olduğunu anlatıyor. Tunceli Fen Lisesi’ni kazanıp gittikten sonra annesi hasretine dayanamamış. Diyarbakır Anadolu Lisesi’ne aldırmışlar kaydını. Her sene takdir belgesi ile ailesini sevindirirken anneannesinin anlattıklarına göre bir gün ayağı takılıp yere düşünce bir elinin parmakları kırılmış. Hanım Yiğitalp’in söylediğine göre Fırat cam kemik hastası.

 

"Çocukluğundan beri bir gözü iyi görmüyor. Cam kemik hastası. Gözümüzden sakındık hep. Yere düşse biraz zorlasa kemikleri kırılıyor. Çok arkadaş canlısı ve çok saf bir oğlandı. Zaten bu nedenle gitmiş. Kristal bir vazo gibi ne yapacak o dağlarda, dönsün gelsin ne onun camdan kemikleri kırılsın ne de bizim yüreğimiz."

 

Gözyaşlarına boğulan Hanım Yiğitalp’e önce dünürü ardından diğer anneler ve akrabalar katılıyor. Herkes tetikte ve gözyaşının suya atılan taş etkisi var belediyenin önünde. 

İş için gitti dönmedi

Muhsine Uçakan kızı Sultan için eyleme katılıyor. Kocası yatalak olduğu için kızının okulunu bırakıp iş aradığını ve tesadüfen gittiği bir dernekten 23 Nisan’da dağa gönderildiğini anlatıyor.

 

"Kızım sara hastası ve bel fıtığı var. BDP’nin bir derneği var Ofis semtinde. Oraya birini arıyorlarmış. Kızım okulunu bıraktı bizim için. Başvuru yapmaya gitti. Sonra bir daha haber alamadık."


Gittikten dört ay sonra televizyonda gördüm

 

Saniye Tokay’ın oğlu üç yıldan beri dağda. 1996 doğumlu Mehmet lise bir sınıf öğrencisiyken bir sabah kahvaltıdan sonra çıkıp bir daha gelmemiş. Anne Saniye Tokay ancak komşularının uyarısıyla izlediği PKK’nın kanalı Roj TV’de görmüş oğlunu.

 

"Evladım daha altını ıslatan bir çocuktu. Benden bir lira istediğinde vermeyince kendini yere atar ağlardı. Bu çocuk ne yapacak dağlarda. Gidişinin üzerinden dört ay geçmişti. Bir komşum oğlumu televizyonda gördüğünü söyledi. 24 saat ekranın başından ayrılmadım. Bir de baktım ki yeni militanlar için yapılan yemin töreninde oğlum diğerleriyle birlikte yemin ediyor."

Keçiler geldi oğlum gelmedi

Fatma Tufan, Bingöl’ün Genç ilçesine bağlı Burgul köyünden. Belediyenin önündeki eylemcilerin şanslılarından o. Çünkü oğlu götürüldüğünde bir ata atlayıp militanların elinden almış.

 

"Eşimin akrabalarıyla bir husumetimiz var. Benim erkek kardeşim ailelerinden kız kaçırmış. Bunlar da beni PKK’ya şikayet etmişler ve 'bu kadın MİT'e çalışıyor' demişler. Evladım keçilerimizin önünde dağlara çıkardı. Bir gün yedi kişi gelip bunu almışlar. Ellerini bağlayıp götürmüşler. Akşama doğru keçiler geldi oğlum yok. Bir at bulup başladım köy köy gezmeye. Herkese soruyorum evladımı gördünüz mü kimse görmemiş. Keçileri otlattığı yerlere gidince gördüm bunları. Yalvarıp yakardım geri verdiler oğlumu."

Oğlum gelmezse kendimi asarım

 

Hediye Yıldız oğlu Yunus için dört yıldan bu yana mücadele veriyor. Ancak karşılaşacağı tepkiler ve 'hain' ilan edilmekten korktuğu için gizlice aramış oğlunu. Belediyenin önündeki eylemler başlayınca aralarına katılmış. Hediye Yıldız dört yıldan bu yana gözyaşlarının kurumadığını yine gözyaşları içinde anlatıyor.

 

"Bir kardeşim dağda öldü, oğlumun ölmemesi için mücadele ediyorum. Dört sene önce gittiğinde Yunus 17 yaşındaydı. Bir daha haber alamadım. Bazen geceleri uyanıp kendimi asmak istiyorum ama bir kızım dermansız bir hastalıkla yatıyor ve vicdanım kabul etmiyor onu sahipsiz bırakmaya. Yoksa bu acıya daha fazla dayanamıyorum. Yalvarıyorum oğlumu geri verin."

 

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin önündeki ailelerin tamamı evlatlarına kavuşmak için seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Sesleri duyulana ve karşılık bulana kadar da vazgeçmeyecekler. Belediyeye yaklaşık 3 yüz metre uzaklıktaki Dağkapı'da bulunan Selahattin Eyyubi Yeraltı Çarşısı'nın üzerinde de aynı kararlılıkta aileler var. Diğer ailelerin aksine eylemlerini ‘BDP’nin belediyesi’ olduğu için tepki gösterip Dağkapı’da sürdürecekler. 

 

Biz otururken onlar türkü söylüyordu

 

Dağkapı’da oğlu Özgür ve oğlunun kuzeni Berat Çetiner için oturan Halime Çetiner çok kırgın. Geçtiğimiz pazartesi günü BDP Diyarbakır İl Binası’na gidip bir yetkili ile görüşmek istemeleriyle yaşananlar kendi ifadesiyle gönlünü kırmış.

 

"Oğlum kronik astım hastası. Berat da böbreklerinden rahatsız. BDP’ye gidip bir yetkili ile görüşmek istedik. Bize kimseye ulaşamadıklarını söylediler. Biz de oturduk. Sabaha kadar biz otururken onlar türkü söylüyorlardı. Sabah yine görüşmek için kapıda toplandık. Bizi görüştürmediler, içlerinden biri 'Lice orada alabiliyorsanız gidip alın bakalım çocuğunuzu' dedi. Berat'ın babası elindeki pankartla öne çıkınca iki kişi demir çubuk ve tahta sopayla içeriden çıkıp saldırdı. Berat'ın babasının kafası yarıldı üç dikiş attılar."

Cuma Anneleri

 

Halime Çetiner kendilerine yapılan muameleden çok rahatsız. BDP’nin önünde kendilerine 'işbirlikçi ve hain' dediklerini belirterek "evladı için mücadele eden anne ve babaya nasıl böyle şey söylenir" diyor. 

 

"Cumartesi anneleri de anne. Hep üzüldük destek olduk, yanlarında durmaya çalıştık. Kimse bizim mücadeleyi bırakacağımızı düşünmesin. Gelip öldürseler bile asla buradan kalkmayacak ve evlatlarımız gelinceye kadar oturmaya mücadelemizi farklı şekillerde sürdürmeye devam edeceğiz."

 

Halime Çetiner’in bahsettiği bu eylem biçimlerinden birisi de 'Cuma Anneleri'. Çetiner, kayıp evlatlarının peşinde her cumartesi günü oturan anneler gibi kendilerinin de 'Cuma Anneleri' olarak oturup evlatlarının geri gelmesi için eylem yapmayı düşündüklerini, genel kabul gördüğü takdirde eylemlere başlayacaklarını söylüyor. 

 

Büyükşehir Belediyesi ve Dağkapı’da eylem yapan ailelerin sayısı 23’e çıktı. Eylem diğer annelere cesaret veriyor ve seslerini yükseltmeye başlıyorlar. Güneydoğu'da 1,5 yıl öncesine kadar süren şiddetin en büyük kaybedeni anneler.

 

'Cuma yada Cumartesi' herkesin evladına kavuşmasını hakkettiğini belirten eylemci annelerden biri 1995’teki Manisa Davası'nda çocuğu tutuklu bir annenin ring aracının arkasından koşturarak bağırmasını 19 yıl sonra bir mikrofona tekrarlıyor gözyaşları içinde; "Onlar daha çocuk."

 

Al Jazeera Türk

 

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu