Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, Erzurum ziyareti sırasında ağaca çıkarak eşinin suçsuzluğunu anlatan, Nazife Kayacı'nın hikâyesini değerlendirdi. Karaca, Erdoğan'ın "Baktıralım" sözlerini hatırlatarak, "Zira ne kadar masum ve gözlerimizi şaşırtan bir mutlu son olsa da, maalesef bu öykü ve akabinde gelen tahliye 'yargının hükümetin kontrolüne girdiği' eleştirilerini mahmuzlayan bir örnek teşkil ediyor" ifadesini kullandı.
Nihal Bengisu Karaca'nın bugünkü Habertürk’te (15 Ekim 2017) yayınlanan "Bir Haşdi Şabi Vardı Zulmeti Dilimizden Düşmeyen!" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
Haftanın en güzel mutlu son hikâyesini Nazife Kayacı yazdı. FETÖ’den tutuklu yarbay eşinin suçsuzluğunu anlatmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açılış yapacağı alana gidip başarılı bir plan yapan Nazife Kayacı. Daha önce ilettiği mektuba cevap gelmeyince yapacak başka hiçbir şey kalmadığını düşünerek korumaları atlatıp Erdoğan’ın oturacağı koltuğun yanındaki ağaca çıkan ve oradan Cumhurbaşkanı’na, “Yanınıza gelmek istiyorum” diye haykıran Nazife Kayacı.
Neyse ki, Cumhurbaşkanı Nazife Hanım’ın getirilmesi talimatını veriyor ve kadın kolları yara bere içinde Erdoğan’ın yanına giderek eşinin masum olduğunu anlatıp serbest bırakılması için yardım istiyor. Nazife Hanım’ın ağaca tırmanırken zedelenen kollarına bakıp “Kızım sen ne yaptın?” diyen Cumhurbaşkanı, bu canhıraş masumiyet savunması karşısında haliyle “Baktıralım” diyor. Nitekim ilgilenmiş olsa gerek, Nazife Kayacı’nın eşi 109’uncu Topçu Alayı 1’inci Topçu Tabur Komutanı Yarbay Ramazan Kayacı tahliye edildi.
Andersen masallarına benzer bir öykü böylece mutlu sonuna kavuşmuş oldu. Ama yanılmayalım: Ortada Nazife Kayacı için iyi, peri masalları için iyi, ama hükümet için tartışmalı bir adım var.
Neden mi?
Zira ne kadar masum ve gözlerimizi şaşırtan bir mutlu son olsa da, maalesef bu öykü ve akabinde gelen tahliye “yargının hükümetin kontrolüne girdiği” eleştirilerini mahmuzlayan bir örnek teşkil ediyor. Öte yandan bu masalla, eşinin ya da oğlunun haksız yere cezaevinde olduğunu düşünen tutuklu yakınlarına şöyle bir mesaj gitmiş oluyor: “Ağaca çıkın, suya atlayın, bir şeyler yapın, dikkat çekin, ki tutuklu yakınınızın masum olduğuna inanılsın.” Bu mesajı alanlar aynı mutlu sona kavuşmak amacıyla benzer hareketler gerçekleştirirse sonuç acaba nasıl olur? Aynı mutlu sonla ödüllendirilirlerse yargılama faaliyetine ne gerek kalır?
Andersen’in yoksul köylüleri, kimsesiz kadınları krallar karşısında eşitlemek için perilerden destek aldığı masalları, ders, mutluluk ya da ibret verseler de aslına yetersiz bir adalet sistemine ışık tutarlar. Modern hukuk devleti, dağıtmakla yükümlü olduğu adaletin mikyası konusunda peri masallarının istisnai olarak bahşettiği hayırlı kısmetlerin miktarıyla yetinemez.