Son olarak Gezi Parkı’nda geniş kapsamlı bir devrim tatbikatı yapan Mustafa Kemal’in Askerleri AB ve ABD’den sonra NATO’dan gelen destek ile büyük bir moral kazanmışlardı.
NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen geçtiğimiz hafta, Türkiye’de hükümet aleyhine yapılan protestolara Hükümetin müdahale biçimine ilişkin sert bir açıklama yaparak AKP hükümetine temel haklara riayet etmesi çağrısında bulunmuştu. Rasmussen Gezi Parkı protestolarına orantısız güç kullanılarak müdahale edilmesini eleştirmişti.
Fakat AKP diktası NATO’dan gelen bu demokratik tepkiyi bir türlü sindiremedi ve Gezi eylemcilerine yaptığı gibi NATO Genel SekreteriAnders Fogh Rasmussen’e de orantısız bir tepki verdi. Bu duruma içerleyen Kemalist cuntanın yayın organı Cumhuriyet bugün “NATO’yla da Kavga” manşetiyle tepkisini ortaya koydu.
“NATO’yla da Kavga” manşet haberini hazırlayan isim Silivri’deki Mustafa Balbay’ın halefi (yani gazetenin Ankara temsilcisi) ve Beşşar Esed’in özel konuğu (embetted/akredite) Utku Çakırözer’den başkası değildi elbet. Çakırözer, AKP diktasının Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosu’ndan sonra NATO’ya da kırıcı ve üzücü bir tepki vermesi karşısında Anders Fogh Rasmussen’in “Ben fazla bir şey söylemedim ki! Ne var benim söylediklerimde? Bunu büyütmeye gerek yok” yanıtını verdiği ileri sürerek yaşanan büyük hayal kırıklığına dikkat çekti.
Avrupa Parlamentosu, AB gibi kuruluşlardan gelen eleştirileri “Tanımıyoruz, iade ediyoruz!”, “Böyle davranırsanız ileride balık tutarsınız!” gibi seçmen tabanını tatmine yönelik açıklamalarla sert bir şekilde savuşturma yoluna giden AKP diktasının neden NATO’ya daha diplomatik ve sessiz bir tepki göstererek ayrıcalık yaptığına bir türlü anlam veremeyen Çakırözer, meseleyi manidar diyerek okuyucunun takdirine bırakmayı tercih etti.
AKP’nin ‘Hangi yetkiyle yaptınız?’ diyerek NATO Genel Sekreteri Rasmussen’e diklenmesinin ardından daha bir küstahlaşarak verdiği mesajın özetiyse şuymuş:
“Açıklama yaptığınız konu, NATO’nun üzerinde konuşup karar aldığı bir konu değil. Genel sekreter olarak tabii ki resen yapabileceğiniz açıklamalar vardır. Ama bunlar hiçbir zaman üye ülkelerin iç işleriyle ilgili olamaz. Bu tür bir açıklama yapmadan önce konuyu Türkiye’nin daimi temsilciliği ile görüşmeniz gerekirdi. Bilgi vermeden, onayımızı almadan yaptığınız açıklama hoş olmadı.” Ne kadar kaba, ne kadar ilkel bir tepki değil mi? Cehaletin tüm cüretiyle boy gösterdiği bu kabalıkla medenileşmek ne mümkün!
Elbette Mustafa Kemal’in Askerleri anti-emperyalist ve de anti-kapitalisttir ama her durumda centilmen ve çağdaş dünyanın tüm değerleriyle barışıktır. Emperyalist NATO’ya karşı olmak demek NATO’nun temsil ettiği modern değerlere karşı olmak demek değildir. Hele hele o çağdaş değerlerle AKP gericiliğine karşı işbirliği ve dayanışma söz konusu ise.
Gerici-yobaz dış politikası sebebiyle her geçen gün AB, ABD, NATO, Avrupa Parlamentosu gibi küresel teşkilatlar tarafından eleştiriliyor. Aynı zamanda TÜSİAD, DİSK, KESK, LGBT, İP, CHP, TKP gibi ulusal örgütler tarafından da AKP diktasının ne kadar anti-demokratik ve halk düşmanı olduğu rapor ediliyor. Bu gidişle küresel ve ulusal ittifak AKP’ye karşı kartları daha açık oynayacak gibi. Tıpkı bugün Cumhuriyet’in manşetinde olduğu gibi.
Utku Çakırözer’in ilgili yazısının tamamı aşağıdadır:
NATO'ya da Gezi Ayarı
Utku Çakırözer
NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in, Gezi Parkı protestolarına orantısız güç kullanarak yanıt veren Türkiye’ye yönelik eleştirileri, Ankara ile ittifak arasında diplomatik krize neden oldu.
Geçen hafta AB dışişleri bakanlarının Lüksemburg’da yaptığı toplantıya katılan Anders Fogh Rasmussen, Türkiye’de hükümet aleyhine yapılan protestolara ilişkin bir açıklama yaparak AKP hükümetine temel haklara riayet etmesi çağrısında bulunmuş ve “Doğal olarak tüm NATO üyesi ülkelerin temel demokrasi ilkelerine göre yaşadığını kabul ediyoruz” diye konuşmuştu. Rasmussen, bunun ‘barışçıl gösterilere izin verilmesi’ ve ‘siyasi düşüncelerin özgürce ifade edilmesi’ ilkelerini de içerdiğini ifade etmişti.
Rasmussen’in açıklaması Ankara’da soğuk duş etkisi yarattı. Çünkü Ankara’yı eleştiren Avrupa Birliği ve Avrupa Parlamentosu’ndan farklı biçimde NATO, Türkiye’nin veto hakkına sahip tam üyesi olduğu bir örgüt. NATO’da herhangi bir konuda karar alınabilmesi için üyelerin oybirliği gerekiyor. Genel Sekreter Rasmussen’in doğrudan Türkiye’yi hedef alan bu eleştirisine Ankara’nın onay vermiş olması imkânsızdı.
Bu durumda geriye tek olasılık kalıyordu: Rasmussen tamamen kendi inisiyatifiyle bu açıklamayı yapmıştı!
NATO’yu temsil eden en üst yetkili sıfatını taşıyan genel sekreter, ittifakın tarihinde belki de ilk kez bir üye ülkenin iç işleri konusunda NATO Konseyi ya da o ülkenin onayını almadan açıklama yapıyordu.
Rasmussen’in normalde yapmaması gereken bu davranışı aslında, Gezi Parkı protestosunun AKP hükümetini en güçlü olduğu uluslararası platformlarda bile zor duruma düşürdüğünün kanıtıydı.
‘Hangi yetkiyle yaptınız?’
Ankara dışarıya yansıtmamakla birlikte bu açıklamadan son derece rahatsız olmuş.
Türkiye’nin NATO karargâhındaki daimi temsilciliği aracılığıyla Rasmussen’e açıklamasından hemen sonra oldukça sert bir tepki gösterilmiş. Mesajın özü şu:
“Açıklama yaptığınız konu, NATO’nun üzerinde konuşup karar aldığı bir konu değil. Genel sekreter olarak tabii ki resen yapabileceğiniz açıklamalar vardır. Ama bunlar hiçbir zaman üye ülkelerin iç işleriyle ilgili olamaz. Bu tür bir açıklama yapmadan önce konuyu Türkiye’nin daimi temsilciliği ile görüşmeniz gerekirdi. Bilgi vermeden, onayımızı almadan yaptığınız açıklama hoş olmadı.”
Rasmussen: O sözlerde ne var ki
Brüksel’deki kaynaklar NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in, Türkiye’nin sert tepkisi karşısında şaşırdığını ve kendisiyle görüşen Türkiye’nin NATO’daki daimi temsilcisine “Ben fazla bir şey söylemedim ki! Ne var benim söylediklerimde? Bunu büyütmeye gerek yok” yanıtını verdiği ileri sürüldü.
Yorum hazır: Koltuk için yapmış!
Gezi Parkı protestolarını ‘iç ve dış güçlerin komplosu’ olarak görmekte ısrarcı olan hükümet, Rasmussen’in kendi inisiyatifiyle yaptığı açıklamalar için de kılıfı hazırlamış bile. Ankara’nın yorumuna göre, NATO’daki görev süresi gelecek yıl tamamlanacak olan Rasmussen, ‘AB içinde boşalacak koltuklara talip olduğu için’ Türkiye’yi hedef alan bu açıklamayı yapmış! Ankara’nın yaklaşımı şöyle:
“Rasmussen gibi geçmişte başbakanlık yapmış birinin, planlamadan böylesine büyük bir gaf yapması mümkün değil. Bunun örneği de yok NATO içinde. Rasmussen’in NATO’daki görev süresi gelecek yıl doluyor. AB’nin Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton da görevinden ayrılacak. Çok büyük olasılıkla Rasmussen onun yerine oynuyor. AB içinde Almanya gibi ülkelerin desteğini almak için de Türkiye karşıtlığını göstermeye çalışıyor.”
***
Gezi Parkı olayları sonrasında AKP hükümeti, Türkiye’nin üye olmadığı Avrupa Parlamentosu, AB gibi kuruluşlardan gelen eleştirileri “Tanımıyoruz, iade ediyoruz!”, “Böyle davranırsanız ileride balık tutarsınız!” gibi seçmen tabanını tatmine yönelik açıklamalarla savuşturma yoluna gitti.
Avrupa’nın diğer kurum ve liderlerine bu ‘popülist’ tepkiler verilirken, Rasmussen’e ‘sessizce’ tepki verilmiş olması manidar.
Galiba dışarıdan gelen eleştiriler arasında hükümetin sindirmekte en çok zorlandığı açıklama NATO’dan gelen olmuş. 60 yıldır veto hakkına sahip üyesi olduğumuz ve birçok tehlikeli misyonuna on binlerce askerle katıldığımız NATO’dan...
Hem de, seçilmesinde son sözü Başbakan Erdoğan’ın söylediği Rasmussen tarafından...