1954 yılında gazetelerde şöyle bir haber çıktı: “Napoli’deki NATO karargâhında vazifeli bulunan Yüzbaşı Turan Çağlar’ın bir kızı dünyaya gelmiş ve NATO adı konmuştur. NATO, Napoli’deki NATO karargâhında doğan ilk çocuktur”.
Sadece gazete kupürlerini arka arkaya eklediğinizde bile karşınıza Oscar’a aday olan John Le Carré’nin eserinden uyarlanan Köstebek’e tur bindirecek bir casusluk hikayesi bu.
1942 yılında Harp Okulu’ndan mezun olan Nato’nun babası, Hava Muhabere Yüzbaşı Turan Çağlar Manastırlı bir aileden geliyor. Herhalde adını Türkiye’deki tüm darbe ve darbe girişimlerine yazdırmış tek isim o.
Yarbay rütbesiyle dahil olduğu 27 Mayıs darbesi onu en kritik görevlerden biri olan İstanbul Radyoevi Müdürlüğü’ne getirmiştir. Çağlar, ihtilalin şahin kanadındandır. 1961 seçimlerinden Demokrat Parti’nin devamı olan Adalet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi zaferle çıkınca ihtilal için 21 Ekim Protokolü’nü imzalayan Silahlı Kuvvetler Birliği üyesi 38 subaydan biridir o.
O protokolden darbe çıkmaz ama Kurmay Albay Çağlar darbecilikten vazgeçmez. Hem 1962’de hem 1963’teki Talat Aydemir darbe girişimlerinde yer alır, yargılanır. Aydemir onun için “Arkama dönüp baktığımda Turan Çağlar yoktu” diyecektir.
1965’te emekli olduktan sonra MİT’le irtibata geçer. MİT’teki görevi resmi değil, “görüş liderliği” denen bir pozisyondur. Ama MİT’in yönetimiyle sürekli irtibat halindedir. Aynı zamanda İstanbul sermayesiyle de ilişkiye geçmiştir. Odalar Birliği‘nin İstanbul’daki Özel Sektör Enformasyon Bürosu’nda çalışmaya başlar. Sabancı Holding’te görev alır, Akbank’ta müdürlük yapar.
Kızına Nato adını koyan Çağlar’ın adının Baas tipi bir darbe yapmaya çalışan Doğan Avcıoğlu, Altan Öymen’in de içinde olduğu 9 Martçılarla birlikte geçtiğine artık şaşırmıyoruz. Çağlar, 12 Mart muhtırası sırasında da Doğan Avcıoğlu ve Cumhuriyet gazetesiyle birlikte hareket eder.
Hem işadamlarıyla hem o işadamlarını kamulaştırmayı düşünen Kemalist-sol darbecilerle ilişki içindedir. Gazete arşivlerindeki bir taramada adına 1971’de işadamı Mete Has’ın kaçırılması sırasında olayı polisten gizleyen ailenin bir yakını olarak kaçırılmayı polise ihbar eden kişi olarak bile rastlanıyor.
25 Aralık 1977 günü MİT İstihbarat Başkan Yardımcısı Sabahattin Savaşman CIA adına casusluk yapmak suçundan yakalandı. Şüpheli hareketleri yüzünden takibe alınan Savaşman’a, Ankara Nene Hatun Caddesi üzerinde CIA Ankara Şefi William Philips’e MİT ve orduyla ilgili bilgileri satarken suçüstü baskın yapılır. Baskını yapan isimler arasında dönemin MİT yöneticileri Mehmet Eymür ve Hiram Abas da vardır.
Kısa bir süre sonra Doğu Perinçek’in Aydınlık Gazetesi “Kontrgerilla’yı Açıklıyoruz” başlığı altında bir yazı dizisine başlar. MİT görevlilerinin adlarının açıklandığı yazı dizinde esas hedefler 12 Mart’ta işkencecilikle suçlanan Mehmet Eymür ve Hiram Abas’tır. (MİT içinde CIA için casusluk yaparken yakalanan ilk isim Sabahattin Savaşman kendisini savunduğu bir kitap yazar. Kitabını çok ilginç bir yayınevine gönderir. Perinçek grubunun Kaynak Yayınları’na. Kitap “MİT-CİA ilişkisi” adıyla yayınlanır)
Bu arada Çağlar 1942 yılında Harp Okulu’nda birlikte mezun oldukları 12 Eylül darbesinin beyni Orgeneral Haydar Saltık’la da çok yakındır. Yine darbecilerle birlikte hareket etmektedir. Darbenin haberini İstanbul’da Aydınlık gazetesinden Doğan Yurdakul’a bildirir. (Aydınlık, Moskova’ya karşıtı bir hareket olarak darbeyi en başta selamlamış, hatta darbeden kısa bir süre sonra çıkarılan Ufuklar Dergisi’nde darbeyi destekleyen yayınlar yapılmıştır. Aydınlık’ın Bürksel temsilcisiyken darbe haberini alınca darbe karşıtı bir bildiriyi yayınlayan Hadi Uluengin’i Doğan Yurdakul arayıp sert sözlerle uyarmıştır.)
Ve 1983 yılı. Ankara’daki CIA casuslarını dinleyen MİT, bir telefon görüşmesinde kendisini “John” diye tanıtan bir Türk’ü yakın takibe alır. John, Turan Çağlar’dan başkası değildir. Çağlar, Her ayın ilk ve ikinci çarşambası Amerikalılarla buluşmaktadır. MİT’teki askeri kanadı ikna edebilmek için Çağlar’ın bütün temasları fotoğraflarla belgelenir. Ailesine göre “bir gün evden çağırılan”, MİT’çilere göre “suçüstü yapılan” Çağlar sorgusunda 15 yıl boyunca Amerikan istihbaratına Türk ordusuyla ilgili bilgi ve belge verdiğini itiraf eder. Kendini şöyle savunur: “Zaten bütün hükümetler, Genelkurmay başkanları Amerikan hesabına çalışıyor, ben yapınca mı suç oldu.” Genelkurmay Askeri Mahkemesi’nde yargılanmak üzere Ankara’ya gönderilir. Casusluktan 15 yıl hapsi istenmektedir. Mamak Cezaevine konur. Hürriyet gazetesine “Casus değil, Amerikan sempatizanıyım, fakat bu husus hiçbir zaman memleket sevgisi üzerine çıkamaz, çıkmamıştır” açıklamasını yaptığı 29 Temmuz 1983 günü akşamında cezaevinde hayatını kaybeder. GATA otopsi raporuna göre, ölüm nedeni enfaktüstür. Nuri Gündeş’e yazdığı mektuba göre ise alması gereken ilaçları almayarak bir çeşit intihar etmiştir. Ölümüyle ilgili şüphe ortadan kalkmaz. Davasına yayın yasağı konduğu için kimse olayın üstüne gitmez.
MİT’in tarihindeki iki CIA casusunun adı yıllar sonra Ergenekon davasıyla yeniden gündeme geldi. Geçen yaz Ergenekon Davası’na bakan mahkeme avukatların ya da savcılığın böyle bir talebi yokken ilginç bir şekilde Genelkurmay’dan ve MİT’ten gizlilik kararı olan Sabahattin Savaşman ve Turan Çağlar’ın dosyasını istedi.
Dosya adresine ulaştı mı bilmiyoruz. Ama eğer ulaştıysa bugün yanlış yerlerden konuşulan MİT’in karanlık tarihi hakkında çok şey öğreneceğiz.
Çocuğuna Nato adını koyan bir subayın Perinçek’in haber kaynağı haline nasıl geldiğinin hikayesi Türkiye tarihi hakkında bize çok şey söyleyecek.
Bu arada neyse ki o kız çocuğu gazetelere haber olan adını değil Lale adını kullandı, büyüdü, Barış Manço ile evlendi ve biz onu bugün Lale Manço diye tanıyoruz.
TARAF