Selahaddin E. Çakırgil, gündemi değerlendiriyor:
Önce bir ayrı konuya değinelim:
Cumh. gazetesinin Gen. Yy. Md. olan kişi ile, gazetenin Ankara temsilcisi, 26 / 27 Kasım gecesi tutuklanmış.. Bu kişilere yüklenen suçlama, kısaca, MİT’e aid ve Suriye’ye gitmekte olduğu ileri sürülen araçlarla ilgili olduğu bildirilen fotoğrafları yayınlamaları ve ülkenin gizli sırlarını ifşa etmeleri, terör örgütüne aid haberlerin propaganda mahiyetinde yayınlanmasına yardımcı olmaları, Hükûmeti çalışamaz hâle getirmek gibi neticeler doğuracak fiillere teşebbüs etmeleri.. vs..
Hukukî suçlama gerçi böyle değil, ama, onlar için ileri sürülen suçlamanın anlaşılması açısından, böyle bir türkçeden türkçeye tercüme faydalı olabilir.
Bu kişileri, tarafdarları kahraman gibi gösteriyorlar, gösterebilirler. Ama, bu suçlamaların basın özgürlüğüyle ne gibi bir ilgisi vardır?
Benzer suçlamalar, onların karşı oldukları kesimlerden birileri için ileri sürülseydi, ne yaparlardı, hangi ağır suçlamalarla hainlik manzumeleri döktürürlerdi, tasavvur edebilirsiniz..
Medyada, böyle bir tarafgirliğin varlığını reddetmek mümkün değildir..
Bu kişilerin tutuklanmasıyla ne elde edilecek gibi vs. gibi sualler sorulabilir elbette..
Ama, şu kadarını hehâlde bir ön kabul hâlinde bilmek gerekir ki, her devletin birtakım gizli alanlarının, istihbarat bilgi ve kaynakları ve sırlarının olduğu gerçeğiyle birlikte değerlendirmek gerekir.
İlginç olan, bu fotoğrafların yayınlanması üzerinden aylar geçtiği hâlde, yargının ancak aylar sonra harekete geçmiş olması.. Tutuklama, bir tehlikenin ve yanlışın yolunun kesilmesi için tedbir mahiyetinde ise, niye bu kadar geç? Bu tutuklama, bir cezalandırma kurumu mahiyetinde ise.. O da bir ayrı yanlış..
*
Ama, daha ilginç olanı, bu tutuklamalar karşısında Amerikan Hükûmet Sözcüsü’nün de devreye girip, konuyu ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğüne aykırı görmesi..
(...)