Namuslu bir biçimde!

Etyen Mahçupyan

'Bizim mahalle' ile ilgili yazıların yeterli olduğunu düşünmüştüm ama değilmiş. Herkül Millas'ın çarşamba günkü makalesinden anladığıma göre, galiba kendi bakışımı anlatmakta yetersiz kalmışım. Herkül'ün yazısının başlığı 'Kavgamı nasıl etmeliyim?' idi... Benim başlığım, o sorunun cevabı...

Ele alacağım ilk nokta şu alıntıda özetleniyor: "Zanlıların gerçekten ne yaptıklarıyla hukuk sürecinin nasıl yürüdüğü' neden iki ayrı yön sayılsın? Hukuk doğru yürümezse varılacak gerçek ne kadar gerçek sayılacak?" Herkül bu soruları sorarken, 'doğru' yürüyen bir hukukun 'gerçekleri' ortaya çıkaracağını ima ediyor. Ancak 'doğru' yürüyen bir hukukun ne olduğunu söylemek zor, çünkü hiçbir nesnellik seviyesi ideolojik olarak bölünmüş bir dünyada karşı kampı tatmin edemeyebilir. Ayrıca 'gerçeklik' alanında da herkesi kuşatan bir nesnellik algısından söz etmek mümkün değil. Öte yandan felsefeden uzaklaşmak da sorunu çözmeyip, derinleştiriyor: Hukuk yasalar üzerinden işliyor ve bunlar 'bizim mahalleye' ve bana göre de demokratik yasalar değil. Diğer bir deyişle bu yasalarla işleyen bir hukuk, ne denli titiz ve nesnel davranırsa davransın, ideolojik açıdan yanlış bir suç değerlendirmesinde bulunabilecektir. Buna savcı ve yargıçların alışkanlıklarını da eklediğimizde, varılacak hukuksal sonucun 'bizi' tatmin etmesi epeyce zor.

Dikkat edilirse bu noktaya kadar benim 'bizim mahalle'nin yaklaşımından farklı bir bakışım yok. Ben de, Herkül'den alıntılarsak, "hukukun işlemesinde aksaklıklar" görüyorum. Ayrışma ise suçlanan kişilerin 'gerçekten' ne yaptıkları sorusuna ilişkin olarak ortaya çıkıyor... Çünkü 'bizim mahalle'deki arkadaşlar Herkül'ün ima ettiği üzere, 'bakalım hukuk nasıl bir gerçekliği aydınlatacak' diye bakmıyorlar. Onlar Şık ve Şener'in 'siyaseten' de suçsuz olduklarını, yani Ergenekon ağının yönlendirmesi altında bir kitap yazmadıklarını söylüyorlar. Ben ise bunu 'bilmediğimizi' söylüyorum ve 'mahallenin' bu duruşa bile tahammülü yok. Bu aklama operasyonunun ardındaki gerekçe ise 'bunların iyi çocuklar' olması... Kısacası 'mahalle' Şık ve Şener'in siyasetine kefil olurken, bundan kuşku duyanları da itibarsızlaştırmak istiyor.

Bu sadece entelektüel bir ayrışma değil. Geçenlerde bazı medya mensuplarının bir araya geldiği bir toplantı yapılmış... Ve orada bundan böyle TESEV'in faaliyetlerinin 'görülmemesi' tartışılmış. Sebep ise bu kurumun danışmanı olan benim Şık konusundaki tavrımmış. Nitekim son iki TESEV etkinliği örneğin Radikal tarafından hiç görülmedi...

Hafta içinde yeni kitaplarının tanıtımı sırasında Alper Görmüş şöyle demişti: "Ergenekon süreci o kadar ağır biçimde üzerlerine çöktü ki, meslektaşlarım günlüklere verdikleri tepkileri bile veremediler... Ben bu arkadaşların samimiyetine asla inanmıyorum. Bu yazıların belirli bir andan sonra yazıldığı gibi bir durum var. Türkan Saylan'dan sonra, Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutuklanmasından sonra ortaya çıkan bir grup var." Ben de bu gruptan söz ediyorum... Laik asabiye üzerinden sol siyaset aktivizmi kotarmaya çalışan bir gruptan... Namuslu olmakta epeyce zorlanan bir gruptan...

Herkül 'niyet okumanın' tartışmaları kişiselleştirip, amacından uzaklaştırdığını söylüyor. Katılıyorum... Bu nedenle de savcının niyetinden hareketle analiz yapmanın pek de namusluca olmadığını düşünüyorum. Aksine elimizdeki sınırlı bilgiyle geçici kanaatler oluşturabileceğimizi, ancak o sınırlı bilgileri yok sayan kanaatlerin de yine pek namusluca olmayacağını söylüyorum.

Ama bu işin kolay olmadığının da farkındayım. 'Niyet okumanın' zararına değinen Herkül bile, sadece beş satır aşağıda şunu diyebiliyor: "Bence bir ömür boyu darbeler ve darbecilere karşı çıkmış olanlar hiçbir şeyi gizlemeye çalışmıyor. Zor dönemlerde kendilerini kanıtlamış insanlar bugün de aynı şeyi yapmaya çalışıyor." Yani Herkül'e göre bunlar 'iyi çocuklar'... Şimdiye kadar yaptıkları, şu anki duruşlarının esasta doğru olduğunun da teminatı. Bu 'iyi çocuklar' da aynı gerekçeyle Şener ve Şık'ın 'iyi çocuk' olduğunu söylüyor ve bunlar tabii ki 'niyet okuması' sayılmıyor. Çünkü 'bizim mahalle' yaptığında, temelsiz siyasi aklamalara 'niyet okuması' denmiyor...

Tabii 'o halde hukuka ne gerek var ki zaten?' diye sorabilirsiniz. Nitekim hukuk süreci sadece zaaflarıyla ele alınıyor ve bir ideolojik zemin gibi kullanılıyor. 'Bizim mahalle' de bu zemin üzerinde 'siyaset' yapıyor...

Ancak bir de şu 'namuslu davranma' meselesi var... Faillerin gerçekten de acaba bu kitapları niçin ve nasıl yazdıklarını sormayı gerektiriyor. Ama tam da cemaati ayağa kaldırmışken, bu tatsız konuya niye bakılsın ki...

ZAMAN