Namık Kemal’in düşünceleri ve tartışmalı etkisi

Osmanlı’nın çöküşüne şahit olan yazar-mütefekkirler içerisinde en öne çıkan isimlerden birisi Namık Kemal’dir. Kemal, yıllar önce bugün vefat etti.

Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER

Namık Kemal’in eklektik düşünceleri ve tartışmalı etkisi

Edebiyatçı, şair, piyes yazarı, düşünür vb. birçok sıfat ekleyebileceğiniz debdebeli bir zamanda, hareketli bir hayat yaşamış olan Namık Kemal, İslam coğrafyası açısından trajik olayların başladığı bir zamanda yaşadı. Bu yönüyle Namık Kemal ve onun dönemi düşünürler üzerine kafa yormak bugünkü sorunlarımızı çözmek adına faydalı olabilir.

21 Aralık 1840’ta Tekirdağ’da dünyaya gelen Namık Kemal’in babası Osmanlı sarayında müneccimbaşıydı. Annesini küçük yaşta kaybeden Namık Kemal’in gezgin hayatı dedesi Abdüllatif Paşa’nın verasetinde bu yaşlarda başladı. “Ben anamdan doğdum doğalı gezmeye alıştım” diyerek bu durumu özetleyen Kemal sürgünlerle dolu hayat yaşadı. Dedesinin sayesinde Mevlevilikle ilişki kurdu. Afyon, Kütahya, Trabzon, Kars, Sofya, İstanbul, Kıbrıs gibi birçok memleketi dedesinin görevi gereği çocukluk yaşlarında gördü. Eğitim süreci de çok sık görev değişiminden dolayı kesintilerle dolu oldu. Bu yerlerden onu en çok etkileyen ise Kars ve Sofya oldu. Sofya’da 'yenilikçi' düşünceler taşıyan şairlerle tanıştı. Kars ise edebiyat eserlerinde –Cezmi ve Vatan Yahut Silistre gibi- ciddi etkiler barındıran bir yerdir.

1861 yılında Tasvir-i Efkâr gazetesini çıkartan Şinasi ile tanışan Namık Kemal, ondan Batı edebiyatını öğrenmeye başlar. Batıdan ilk edebiyat çevirisini yapan kişi Şinasi’dir. Fenelon’un Telemak isimli kitabı entresan bir şekilde Mısır’da da Batı edebiyatından yapılan ilk çeviri olma özelliğine sahiptir. Şinasi ile yakın ilişki içinde olan Namık Kemal 1863’te Tercüme Odası’na girer. Burada amacı Fransızcasını ilerletmek ve Avrupa’daki gelişmeleri yakından takip etmektir. Fransız Devrimi ve buradan neşet eden milliyetçi düşüncelerden bu dönemde etkilenir. Bu etki hayatı boyunca devam edecektir. 1865’te Şinasi’den Tasvir-i Efkar’ın yönetimini alır ancak gazete kapatılır. Namık Kemal’de Erzurum’a vali yardımcısı olarak atanarak merkezden uzaklaştırılır. Ancak o bu görevi kabul etmeyerek Ziya Paşa ile birlikte Fransa’ya kaçar. Oradan Londra’ya geçerek Genç Osmanlılar tarafından finanse edilen Muhbir dergisini Ali Suavi ile birlikte çıkartır ama Suavi ile anlaşamayan Namık Kemal yollarını ayırmayı tercih eder. Bu tarz anlaşmazlıklar sonucunda yaşadığı hayal kırıklığı sebebiyle kendi Avrupa sürgününü sonlandırarak İstanbul’a döner.

Dersaadet’teki gazete çıkarma denemeleri başarısız olur. Merkezden tekrar uzaklaştırılması gereken Namık Kemal Gelibo'ya gönderilir. Orada Vatan Yahut Silistre’yi yazar. Halk nezdinde oldukça fazla karşılık bulan bu eserden dolayı Magosa’ya sürgün edilir. 1876’da tekrar İstanbul’a döner. Meşrutiyet ilan edilmiştir. Namık Kemal dönemin Danıştay'ına denk olan kurumda görev alarak Kanuni Esasi’nin hazırlanmasında yer alır. Meclis-i Mebusan kapatılıp meşrutiyet son bulunca Midilli’ye sürdün edilir. Midilli’de sancak yöneticiliği yapan Namık Kemal burada Müslüman halkın sorunlarıyla yakında ilgilenir. Cami, okul, hastane inşa eden Namık Kemal’e buradaki çabalarından dolayı 2. Abdülhamid tarafından devlet nişanı verilir. Yakalandığı akciğer hastalığına dayanamayıp bir sene sonra 2 Aralık 1888 tarihinde vefat eder. Cenazesi Bolayır’a getirilir. Oğlu Ali Ekrem’de buradan hareketle olsa gerek soyadı kanundan sonra "Bolayır" soyadını alır.

Namık Kemal’in tesiri

Osmanlı’nın oldukça hareketli bir döneminde yaşadığını söylediğimiz Namık Kemal, hareketliliğin kendisinden etkilenmiş bir düşünce dünyasına sahiptir. Namık Kemal’in tutarsız gibi görünecek yaklaşımlarına karşı insaflı olmak gerekebilir. Zira belirttiğimiz üzere yaşadığı zaman dilimi Osmanlı’nın büyük dönüşümler geçirdiği bir dönemdi. Ancak mazur görülemeyecek bir şey varsa o da Namık Kemal’e fazlasıyla anlam yükleyen ve onun tutarsızlıklarından hikmetler devşirmeye çalışan bakış açısıdır.

Namık Kemal dönemi içinde Osmanlıcı, milliyetçi, batıcı ve hatta İslamcı tezleri farklı zamanlarda ön plana çıkartmıştır denilebilir. Bu sebeple bir tarih okuma perspektifine ihtiyaç vardır. Parçacı değil bütüncül bir şekilde tarih-toplum değerlendirilmesinin yapılması gerekmektedir. Eğer ki buradan bakılırsa Namık Kemal’in eklektik düşünce dünyası da daha rahat anlaşılacaktır.

Batı dünyasında yaşanan siyasi gelişmeleri bizzat yerinde takip etme imkânı bulan Namık Kemal’in Osmanlı’nın çöküşüne karşı kendi zaviyesinden getirdiği çözümlerin kaynağı da yine Batı olmuştur. Türkiye’de düşüncenin edebiyatçı ve şairler eliyle yürütülüyor olması birçok problemin kaynağını teşkil etmektedir. Modernleşmenin getirisi olan hususları edebiyatçıların siyasi bilinç noktasındaki zaaflı yaklaşımlarıyla yorumlayarak bugüne gelen toplumumuzun bu meselelerden hala ne anladığı büyük bir sorunsaldır. Bizce Said Halim Paşa’nın çok önemli tespitleri bir yana bırakılırsa modernleşme meselesinin mahiyeti hakkında yapılan tartışmalar oldukça sığ bir düzlemde ilerlemiştir.

Mesele yalnızca teknik hususular etrafında tartışılmış ve o zaviyeden cevaplar üretilmeye çalışılmıştır. Bu bakımdan yanlış sorulara doğru cevaplar verilemeyeceği açıktır. Ancak Namık Kemal’in yanlış sorular etrafında düşünce faaliyeti yürüttüğü tespitini yapmak mümkün gözüküyor. Onun yaklaşımında Batı felsefesi ile İslamiyet’i bir araya getirme çabası oldukça baskındır. Müspet şeylermiş gibi kullanılan "vatan ve hürriyet şairi" sıfatına bir de o günden bakmak lazımdır. İstibdata karşı çıkış anlaşılabilir bir şeyken hürriyetçilik meselesi sadece 'özgürlük' bağlamında ele alınamayacak bir konudur. Fransız Devrimi’nin ideolojik çerçevesinde şekillenen kavramsallaştırmaların Namık Kemal tarafından olduğu gibi sahiplenildiğini söylemek mümkündür. Durum buyken mukaddesatçı diyebileceğimiz birkaç şiir veya piyesten harekete geçerek Namık Kemal’i büyük düşünürler arasına dahil etmek çok mantıklı bir iş olmaz.

Namık Kemal’de ağır basan hususların başında İslamileştirme çabası gelmektedir. Batılı değer yargılarını İslami bir formda sunmak eklektikliğin ötesinde oldukça çapraşık bir bakış açısıdır. İslamileştirme çabasının Batı merkezli bir eylem olduğu da atlanmamalıdır. Batıdan hareketle uyarlama mantığının ortaya çıkartacağı şey ne idüğü belirsiz, mahiyeti tartışmalı bir bakış açısı olacaktır. Sorunları çözmek adına yapılan bu iş daha büyük sorunları beraberinde getirecektir ki bugün hala bu meselenin üstünden gelinebilmiş midir orası da ayrı bir muammadır.

Ancak Türkiye’de safsatanın alıcısı çoktur ne yazık ki. Namık Kemal’in İslamcılığın kurucu babası(!) olduğu yönündeki zorlama iddialar akademi başta olmak üzere çok fazla zeminde dile getirilir. İçki ve sefahate düşkünlüğü1 gizlenmeyen bir adamın duygusal ve oldukça heyecanlı yaklaşımlarından yola çıkarak Ümmetçi siyaset perspektifine yakın gösterilmesi oldukça iddialı ve bir yönüyle art niyetli bir yaklaşım biçimidir. Renan Müdafaası bu heyecanlı yaklaşımların bir özeti niteliğindedir. Batıdan gelen bir eleştiri karşısında “İslam’ın terakkiye mani olmadığı” savunusuna girişen Namık Kemal apolojist bir tarz içinde elinde geleni yapmaktadır. İyi niyetli görülebilecek bu yaklaşımın gelecek kuşak İslamcıları arasında ne kadar karşılık bulduğu şüphelidir. Ancak Mustafa Kemal’in de içerisinde yer aldığı milliyetçi-batıcı hareket üzerinde Namık Kemal’in etkili olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Namık Kemal’in savunmacı tarzı o dönem Batı'ya cevap vermeye çalışan birçok kimse için de geçerlidir ne yazık ki.

Hulasası Namık Kemal zor zamanlarda yaşamış ve bu zorluğun içerisinde düşünce üretmeye çalışmış bir isimdir. Onu olduğundan daha fazla veya eksik göstermeye çalışmak başta ona ve tarihe haksızlık yapmak anlamına gelir. Namık Kemal’den İslamcı olmayacağı gibi onu tahkir veya tahfif eden yaklaşımlar da sağlıklı bir okuma biçimini ortaya koymuyor.

 

[1] 5. Murad’ı içkiye alıştıranın Namık Kemal olduğu çok fazla kaynakta geçmektedir. Rus Harbi sonrasında “teselli” için kendini verdiği içki gecelerinden birinde “Vatan Mersiyesi” şiirini yazmıştır.

Bu kısa çalışmada İslam Ansiklopedisi'nin ve İslam Düşünce Atlası'nın Namık Kemal maddelerinden oldukça istifa ettik. Aynı şekilde Ali Emre'nin "Büyük Doğu’nun 'Edebiyat Mahkemeleri': Necip Fazıl’ın Gözünden Edebiyatçılarımız" başlıklı yazısından faydalandık.

Biyografiler Haberleri

"Afiye Sıddıki'ye yönelik Amerikan zulmü sürüyor"
İşgal rejimi Gazze kuzeyinde 20 günde 770 kişiyi katletti
Türkiye Yazarlar Birliği Kurucu Başkanı Mehmet Doğan vefat etti
İşgalci İsrail’in kabusu Yahya Sinvar kimdir?
Filistin cihadına adanmış bir ömür: İsmail Heniyye