Nahda’nın darbe karşısındaki tutumu nasıl yorumlanıyor?

Tunus'ta Meclis Başkanı Gannuşi'nin lideri olduğu Nahda Hareketi, Cumhurbaşkanı Kays Said'in 25 Temmuz'da gerçekleştirdiği darbeye karşı sergilediği tutum farklı değerlendirmelere konu oldu.

Anadolu Ajansı’nın konuyla alakalı derlediği haberi aşağıda ilginize sunuyoruz:

TUNUS'TA NAHDA HAREKETİ, CUMHURBAŞKANI KARARLARI KARŞISINDA SÜKUNET YANLISI TUTUMUYLA ÖNE ÇIKIYOR

Tunus'ta Meclis Başkanı Raşid el-Gannuşi'nin, Cumhurbaşkanı Kays Said'in kararlarına karşı Meclis önünde eylem yapan yandaşlarını oradan ayrılmaya çağırması, Nahda'nın seçiminin, Müslüman Kardeşler Teşkilatının (İhvan) Mısır'da Muhammed Mursi'nin görevden alınmasından sonraki tavrı gibi benzer olayların ardından yaşananlardan farklı olduğunu ortaya koydu.

Uzmanlar ise Nahda'nın şu ana kadar sükuneti koruma yanlısı tavrının nedenlerine ilişkin farklı değerlendirmelerde bulundu.

Yaşanan siyasi krizin toplumsal bir soruna dönüşmesi engellendi

Tunus Üniversitesinde Sosyoloji Profesörü Mehdi Mebruk, Nahda'nın bu tavrının, olayların ve onların yansımalarının hızlı bir okumasından kaynaklandığını savundu.

Gerilimi tırmandırma ve sokağa inmenin, orduyu duruma müdahale etmeye zorlayacağını söyleyen Mebruk, "Sokağa inmek, Cumhurbaşkanı'nı destekleyen yeni bir toplumsal gücün doğmasına ve şiddete sebep olacak toplumsal bir çatlağın oluşmasına neden olabilir. Bunun öncüllerini Meclis binası önünde gördük." dedi.

Mebruk, "Nahda aldığı bu isabetli kararla, düşmanlık çağrıları yapanların altından halıyı çekti ve yaşanan anlaşmazlığı sokağa taşımak yerine siyaset dairesine geri döndürdü. Bu sayede Cumhurbaşkanı'nın sadece anayasayı değil demokratik geçiş tecrübesini de baltalayacak senaryolara müracaat etmesine engel oldu." diye konuştu.

Said'in kararlarını benimsemeyenler muhalif cephede birleşti

Mebruk, alınan kararlarla ilgili akademisyenlerin, "anayasaya aykırı olduğu ve Said'in yasama ve yürütme organlarını ele geçirmeye çalıştığı" şeklindeki yorumlarının, söz konusu cephenin oluştuğuna işaret ettiğini söyledi.

"Bu durum, Nahda'yı meşruiyetin tek sözcüsü olmaktan çıkarıp bunu tüm entelijansiyanın yer aldığı toplumsal bir mücadeleye dönüştürdü. Nahda bu muhalif cephenin liderliğinden uzaklaştıkça anayasa müdafileri kanadı daha da güçlendi." diyen Mebruk, şunları dile getirdi:

"Bu nedenle, Nahda ile aralarındaki radikal farklılığa rağmen Tunus İşçi Partisi ve benzeri pek çok kesimin, demokrasiyi popüler ve otoriter eğilimlerin dışında müdafaa etmek istediğini gördük. Burada da Nahda lider olarak değil diğerleri gibi bir aktör olarak yerini aldı. Nahda bu cepheye liderlik ederse cephe dağılır, Cumhurbaşkanı yeni istisnai kararlar alırsa da bu cephenin yelpazesi genişler."

Nahda sokağın desteğini alamadı

Siyasi analist Bulbabe Salim ise Nahda'nın sükunetten yana tavır almasının arkasında sadece gerilimi tırmandırmama ve tüm güçleri anayasayı müdafaa cephesine dahil etme isteği olmadığını savundu.

Salim, "Nahda, sokağın büyük kısmının kendisini desteklemediğini ve özellikle ekonomik, sosyal ve sağlık alanındaki krizlerin derinleştiği bir ortamda kendi yandaşlarını sokağa çıkarmanın da karşılık bulmayacağını biliyor." değerlendirmesinde bulundu.

Hükümetin özellikle sağlık alanında son dönemde aldığı kararların sorumluluğunun Nahda'ya yüklendiğini aktaran Salim, halkın Nahda'ya olan güveninin kırıldığını dile getirdi.

Nahda, yaşananları, "Said-Gannuşi savaşı" gibi göstermek istemiyor

Salim ayrıca "Nahda, yaşananları Gannuşi-Said ya da Nahda-Said savaşı gibi göstermek istemiyor. Bunun, anayasayı savunanların katılacağı bir savaş olmasını istiyor." diye konuştu.

Nahda'nın, herkesi demokrasiyi savunma cephesine dahil etmeyi istediğini kaydeden Salim, İşçi Partisi, Cumhuriyet Partisi, Emek ve Özgürlük için Demokratik Blok Partisi (Tekettül) ve Onur Koalisyonu gibi solcu partilerin, yeniden diktatörlüğe dönülmesine karşı çıktığını söyledi.

Salim, ülke içinden ve dışından gelen baskılarla herhangi bir diktatörlük kurma çabasının da dizginlendiğine işaret ederek, önceki cumhurbaşkanları Habib Burgiba ve Zeynel Abidin bin Ali dönemlerinden bu yana ülkede diktatörlük karşıtlığıyla bilinen şahsiyetler olduğunu, bu kişilerin Nahda'yı değil, demokrasiyi savunduğunu vurguladı.

Özellikle Avrupa Birliği (AB) ve ABD'nin "Tunus'taki demokrasiyi" destekleyen mesajlarının da önemine işaret eden Salim, "ABD, ilk defa, Tunus gibi küçük bir ülke için 2 açıklama yaptı. ABD Dışişleri Bakanı, Cumhurbaşkanı Said'i telefonla aradı. Dış güçlerin bu yöndeki çabası nedeniyle sosyal medyada gördüğümüzün aksine durum yumuşama seyrine girdi." dedi.

Sükunet hali sürmeyebilir

Gannuşi'nin Siyasi Danışmanı Riyad eş-Şuaybi ise Nahda'nın, siyasi krizlerde izlediği geleneksel tutumunu takındığını ve tüm siyasi çevreleri diyalog masasına oturmaya çağırdığını söyledi.

Krizin diyalogla çözülebileceğine inandıklarını dile getiren Şuaybi, "Ancak bu tutum, nihai bir tutum değil. Durumda bir gelişme yaşanacak olursa büyük gösteriler düzenlenmesi çağrısında bulunabiliriz." dedi.

Şuaybi, "Başlangıçta Cumhurbaşkanı'nın anayasayı çiğneyen kararlarına tepki olarak sokağa indik ancak Said'in peş peşe geri adım atmasına olumlu karşılık verdik. Hala bekleme halindeyiz ve nihai tutumumuzu belirlemek için gelişmeleri izliyoruz." ifadelerini kullandı.

Tunus Haberleri

Tunus rejimi Filistin yanlısı aktivistlere baskıyı artırıyor
Tunus Cumhurbaşkanı Said, ikinci dönem cumhurbaşkanlığı için yemin etti
Tunus’ta yüzde 28 katılımın olduğu seçimleri darbeci kazandı(!)
Tunus siyasi mahkumlara yönelik kötü muamelelerle gündemde
Tunus'ta Nahda Hareketi üyesi onlarca kişi gözaltına alındı