Ülke TV’de “son dakika” anonsu ile verilen haber, şimdi yargısız infaz aracı oldu..
Deniz Feneri davası savcılarından Nadi Türkaslan’ın, CHP’li milletvekilleri ile yemek yediği aktarılmıştı ya..
Meğerse Nadi Bey o yemekte yokmuş.
Peki Nadi Bey’e benzetilen kimmiş?
CHP Milletvekili Emine Tarhan Hanım’ın eşi, M.Umur Tarhan..
Nadi Bey yerine, Umur Bey olunca, her şey güllük gülistanlık mı oluyor?
Sadece Emine Hanım ile baş başa olsalar, ne diyebiliriz ki?
Ama yanlarında CHP milletvekilleri Süheyl Batum.. İlhan Cihaner.. ve dahi Sinan Aygün..
Bakmayın siz, Emine Hanım’ın “Yaşananlar tam bir komedi. Komedi filminin ortasındayız sanki. Hukukçu arkadaşlarımızla birçok arkadaşımız Ankara Üniversitesi’nden mezun ve aynı dönemlerde okuduk. Benim eşim de Yargıtay üyesi. Hep birlikte yemek yiyorduk” demesine..
İngiliz dili ve edebiyatı bölümünden mezun Sinan Aygün Bey, ne zamandan beri hukuk fakültesi mezunu olmuş?
Dahası, ismi sayılan o kişiler, nerede aynı dönemin öğrencileri imiş?
Cihaner 1968 doğumlu.. Emine Hanım 1963 doğumlu..
Arada tam 5 yıl fark var..
Emine Hanım kontenjanından hukukçu olan Sinan Aygün ise, 1959 doğumlu..
Süheyl Bey mi?
Affedersiniz, yaşını söylemek zorundayım, 1955 doğumlu..
Yani, Cihaner’e 13 fark atar..
Emine Hanım’ın “Hepimiz Ankara Hukuk’tanız” lafını da boşverin..
Sinan Bey hukuk fakültesinin kapısından bile geçmemiş.
Süheyl Bey ise, Fransa’dan..
Ankara’dan kala kala, İlhan Bey kalıyor..
İyi de, bu yemek olayını,“Nadi Bey orda yok” denilmesine rağmen, niye bu kadar önemsedim?
Çünkü, Ergenekon sanığı iki kişi ile, Yargıtay üyesi baş başa oturmuşlar da, onun için..
Sinan Bey Ergenekon sanığı. İlhan Bey Ergenekon sanığı.. Ve karşılarında, Yargıtay üyesi Umur Bey.
Oldu mu ya şimdi?
Umur Bey diyebilir ki, “Onların sanık olduğu davalar, benim görev yaptığım 11. Hukuk Dairesi’ne gelmez..”
Doğrudur, gelmez..
Ama gelen davalar da var.
Mesela benim sorumlu yazıişleri müdürlüğü yaptığım dönemden kalan, aleyhime açılmış bir dava, sizin daireye geldi Umur Bey..
Ben sizin aleyhinize, üyesi olduğunuz YARSAValeyhine onlarca yazı yazmışım..
Eşiniz hanımefendi, YARSAVbaşkanlığı yapmış, defalarca eleştirmişim.. CHP milletvekili olmuş, yine eleştirmişim..
Hani şöyle bir olay yaşanmamış olsaydı, yine itiraz etmezdim..
Hatırlarsanız; isminizi vererek, Genelkurmay Adli Müşaviri ile telefon görüşmenizi aktarmıştım.. Yargıtay üyeliği için yaptığınız kulis çalışmasını eleştirmiştim.Sonrasında da bir açıklamanız geldi..
Açıklamanızı aynen yayınladım ama..
Sonuçta bir ihtilaf çıkmıştı aramızda..
Bundan sonra, benim davalı olduğum bir davaya, siz artık nasıl bakarsınız Umur Bey?
Bakamazdınız.Bakmamalı idiniz.
Ama siz baktınız..
İhtilafımız sadece sizinle de değildi.. Eşinizle, eşinizin partisi ile.. Üyesi olduğunuz dernekle..
Yargıtay’a üye olmanız için aradığınız Genelkurmay Adli Müşaviri ile..
Dahasını söyleyeyim, siz Yargıtay üyeliği için paşayı arıyordunuz. Benim aleyhime karar verirken de, paşanın mensubu olduğu OYAK lehine karar veriyordunuz..
Oldu mu ya şimdi?
Ben sizlere kökten muhaliftim..
Muhalefetimin cezası, sizin oyunuzla verilen kararda ortaya çıktı!
“Nadi Bey’i kurtaralım” diyenler, sizi eleverdiler!..
ALLAH RAHMET EYLESİN
Başbakan Tayyip Erdoğan, nice annelere, nice babalara, nice çocuklara hizmet için, ülke ülke dolaştı.. Bu yüzden belki de annesine, gerektiği kadar zaman ayıramadı.. Türkiye için koşarken; tüm anneler, tüm çocuklar için koşarken, dün annesini kaybetti.
Onbinlerce genç kızımızın üniversite kapılarında yaşadığı başörtü zulmünü, kısmen de olsa dindiren bir evladı yetiştiren anneye, Allah rahmet eylesin..
Çocuklarımızı düne kadar Kur’an kursuna bile gönderemediğimiz şu ülkede, yasakların kaldırılmasında aktif rol oynayan bir başbakanın annesi olması vesilesi ile aldığı dualar, Tenzile Anne’yi cennete ulaştırsın..
YENİ AKİT