Myanmar'daki Müslümanların ahvali

Güney Asya’da Müslümanların en çok eziyet çektiği ülkelerden biri olan Myanmar son günlerde askeri darbe sebebiyle yine gündeme geldi. 

Myanmar Müslümanların en çok eziyet edildiği ülkelerden. Geçtiğimiz günlerde Müslümanları katleden ordunun generali bir darbe ile iktidarı ele geçirdi. Bu süreçte Müslümanların geleceği daha da belirsizleşirken durumu yeniden hatırlamak gerekiyor. Ahmet Varol Yeni Akit’teki köşesinde Myanmar’daki son durumu ve Müslümanların ahvalini hatırlatıyor.

 

Güney Asya’da Müslümanların en çok eziyet çektiği ülkelerden biri olan Myanmar son günlerde askeri darbe sebebiyle yine gündeme geldi. 

Daha önce Burma ve Birmanya olarak adlandırılan bu ülkenin şimdiki resmi adı Myanmar Birliği Cumhuriyeti. Budistlerin çoğunlukta olduğu bu ülke daha önce uzun süre Hindistan’ın ve İngiltere’nin işgali altında kaldı. Buranın bağımsız olmasında Müslümanların büyük katkısı oldu. Bağımsızlık sonrası oluşturulan ilk parlamentoda 12 Müslüman milletvekili, ilk hükümette de iki Müslüman bakan yer aldı. Müslümanlar diğer halklarla eşit haklara sahip olacaklarını umuyorlardı. 

Fakat öyle olmadı. Devlet yönetimini ele alanlar tamamen Budist ırkçı bir politika izleyerek Müslümanların mağdur olmalarına yol açtılar. Budist saltanat özellikle Müslümanların çoğunlukta olduğu Arakan bölgesindeki Rohingyaların bölgeye dışarıdan getirildiklerini, bölgenin asıl ahalisinden olmadıklarını ileri sürerek onları vatandaşlığa bile kabul etmedi. Oysa bu topluluğun asırlardan beri bölgede yaşadığı, çok az bir kısmının göçmenlerden oluştuğu, onların da çok erken dönemlerde iş için gelip bölgeye yerleşmiş ve bölge halkıyla kaynaşmış oldukları biliniyordu. Fakat Budist zulüm yönetimi bölgeyi Müslümanlardan tasfiye etmek amacıyla bu iddiadan yararlanmaya çalıştı ve onlara çeşitli şekillerde eziyet etti.

Bu uygulama Budist yönetimle Müslüman halk arasında şiddetli çarpışmalara neden oldu. Müslümanlar bu mücadeleleri sonunda bölgede kendilerinin söz sahibi oldukları bir özerk yönetim oluşturdular. 

Fakat 1962’de General Ne Win ülkede askerî bir darbe gerçekleştirdi ve komünist rejimi hakim kıldığını ilan etti. Komünist rejim İslâm’a doğrudan savaş açtı. İslâm’ı baş düşman ilan ettiği için ona karşı devletin medya araçları vasıtasıyla geniş çaplı bir propaganda savaşı başlattı. Bu amaçla muhtelif yalan ve iftiralara başvurdu. Bir yandan da silahlı güçleri vasıtasıyla Müslümanlara karşı çeşitli zulüm uygulamaları başlattı. Öyle ki Müslümanların İslâmî anlam içeren isimler kullanmalarını bile engelliyor, Budistler arasında yaygın olan veya komünist mesajlar içeren isimler kullanmalarını şart koşuyordu.

Ülkede 2007’de budist rahiplerin komünist rejime karşı devrim girişimi başarılı olamadı. Ama 2008’de kabul edilen yeni anayasayla sözde cumhuriyet rejimine geçildi. Fakat özellikle Arakan bölgesindeki Müslümanlara yönelik zulüm uygulamalarında bir değişiklik olmadı.

Myanmar Müslümanlarının büyük çoğunluğu Arakan bölgesinde yaşar ve bölge Rakhine eyaleti olarak da adlandırılır. 

Myanmar’daki zulüm yönetimi Arakan Müslümanlarına karşı son dönemde birincisi 9 Ekim 2016’da ikincisi de 25 Ağustos 2017’de başlatılan geniş çaplı iki büyük operasyon gerçekleştirdi. Bu saldırılarına gerekçe olarak sınır ötesinden geçen birkaç yüz kişilik bir grubun Arakan bölgesindeki polis merkezlerine baskınlar düzenledikleri ve kesici aletlerle saldırılar gerçekleştirdikleri iddiasını kullandı.

Müslümanlara karşı zulüm uygulamalarını kesintisiz bir şekilde sürdüren Myanmar yönetimi kendi içinde de tam bir istikrara kavuşamadı. Elli yıla yakın süre ülkede yönetimi elinde bulunduran askeri cunta 2008’de sivil yönetime geçilmesinin önünü açan yeni  anayasayı kabul etmesinden sonra 2010’da gerçekleştirilen seçimlere binaen 2011 yılından itibaren sivil yönetime geçildi. 

O tarihten bu yana gerçekleştirilen seçimlere hep şüpheyle bakıldı. Kaybedenler seçimlerde hile yapıldığını ileri sürerek sonuçlara itiraz ettiler. Ordu da zaman zaman açıklamalar yaparak tavrını belli etmek suretiyle siyasi mekanizma üzerinde söz sahibi olmaya devam etti. 

Sonuçta ordu on yıl aradan sonra, fiili bir şekilde müdahalede bulunarak darbe gerçekleştirmek suretiyle yeniden yönetime el koydu. 

Müslümanlar açısından eski cunta yönetimi döneminde zulüm vardı. Bu zulüm sivil yönetime geçilmesinden sonra da aynen devam etti. Şimdi yönetimi ele geçiren cuntacılar da Müslümanlara karşı savaşın üst kademelerinde bulunmuş diktatörlerden oluşuyor. 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!