Müzmin Muhalefetteki Erdoğanfobi

'Erdoğan Kürtleri eziyor çünkü Başkan olmak istiyor' diye çatıyorlardı. Şimdi de 'Erdoğan Kürtlerle anlaşıyor çünkü Başkan olmak istiyor' diye söyleniyorlar.

Hilal KAPLAN

Erdoğanfobi

Bu yazının muhatabı, PKK 'devrimci halk savaşı' diye cebelleşirken 'Vur, kır parçala; bu maçı kazan' diye tezahürat yapmadıkları kalan ve barış kapıya dayanınca nerdeyse PKK'yı 'davayı satmakla' suçlayacak noktaya gelen 'eski Ergenekoncu, yeni 'Kürt dostu' solcular' değildir.

'Asker çok meşgul, darbe yapamaz ki' deyip Silivri'yi tavaf eden, bir gün Deniz Gezmiş'in mezarını, ertesi gün Gezmiş'in idamına onay vermiş Demirel'i ziyaret eden, 30 yıllık savaşın bitme arifesinde tek katkısı tivitırdan bayrak sarkıtmak olan 'Gandi Kemâl'in sözlerinden 'yeni CHP' için boncuk çıkaranlar da değildir.

Referandumda 'Yargılayamazlar kiii' diye halkla dalga geçip 'Hayır'ı basan, 12 Eylülcüler yargılanmaya başlayınca üzümün sapını, armudun çöpünü beğenmeyenler de değildir.

Bu yazının muhatabı, Türkiye demokratikleşsin diye dilinde tüy bitmiş, bu uğurda sandıkta hezimete uğrasa da parti bile kurmuş, referanduma evet dedikleri için kendi cemaatlerinden dışlanmış, 'akil adam' bilip bağrımıza bastıklarımızdır.

Bize yıllardır savaş ortamında demokrasinin kurumsallaşamayacağını anlatıp, barışa beş kala otoriter rejime yol aldığımızı söylemeye başlayanlardır.

'İkinci Cumhuriyet' gümbür gümbür gelirken, Avrupa'daki bebek ölüm oranlarına bağlayıp, topu taca atmaya kalkışanlardır.

Ergenekon'a silah bıraktıran Erdoğan, PKK'yı silah bırakmaya ikna etmişken, 'Başörtülü first lady istemezük' mitingleri sırasında tehlike çanlarını çalanlardan nöbeti devralanlardır.

Geçtiğimiz sene, 'Erdoğan Ankaralılaştı' diye şikâyet ediyorlardı. Süreç başlayınca Erdoğan'ın Ankaralaşmadığı, bilâkis Ankara'nın Erdoğan'laştığı ortaya çıktı.

'Erdoğan milliyetçi oylara oynuyor' analizleri döşüyorlardı. Geçtiğimiz ay, 'milliyetçi-muhafazakâr' partinin lideri Erdoğan, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Veda Hutbesi'ne atıfla her tür milliyetçiliği ayaklarının altına aldı.

'Erdoğan'da çözüm iradesi yok' diye yakınıyorlardı. Otuz yıllık kanlı tarih boyunca, ilk defa, gerçekten çözüm iradesi gösteren ilk ve tek Başbakan'ın idarede olduğu anlaşıldı.

'Erdoğan Kürtleri eziyor çünkü Başkan olmak istiyor' diye çatıyorlardı. Şimdi de 'Erdoğan Kürtlerle anlaşıyor çünkü Başkan olmak istiyor' diye söyleniyorlar.

Tutarsızlıklarından ötürü mahcubiyet duymayı bırakın, bir de 'Ben demiştim' pozlarına yatıyorlar. Halkın hafızasına süs balığı muamelesi yapıyorlar. O halde kendilerine hatırlatalım:

Yangın yerine dönmüş bir memleket devralmış Erdoğan, şunları yaptı:

Kendisine suikast düzenleyen PKK ile devleti masaya oturttu,

Üstelik daha geçen sene 'acemi paralel devlet'in elleri kendisine uzanmak üzere harekete geçmişken bunu yaptı.

Darbe planları düzenleyenleri bertaraf etti,

'Yeter, söz milletin' parolasına sadık kalıp statükocularla işbirliğine gönül eğdirmedi.

Bazen direndi, bazen sustu, bazen tereddüt etti, bazen dengeleri gözetti, bazen diklendi, bazen dik durdu. Ama tek bir şeyi asla yapmadı:Teslim olmadı.

Bu yüzden 10 yıl 10 gündür Recep Tayyip Erdoğan devletin başında.

Atatürk kültünün façasını bozdu. (Endişeye mahal yok; seçmeninin 'Bizim Tayyip' diye andığı birisi 'yeni baba'mız olamaz. Hem O, Atatürk'ten farklı olarak 'sandıkların efendisi'; sandıktan çıkmazsa, çekilmesini bilir.)

Ülkeyi 'Ne mutlu Türküm diyene'den 'Biz hep birlikte Türkiyeyiz'e getirdi.

Devleti, Laik-Sünni-Türk olmayanlarla da barıştırmaya başladı.

Halkı darbe planlarına meze olmaktan kurtardı.

Devlet-hükümet ikiliğini ortadan kaldırdı.

90 yıllık zulmün en büyük hedefi olan, devlete küsmüş Kürtleri, silahtan uzak bir hak mücadelesi olabileceğine ikna etti.

Global krizden beli bükülmüş Avrupalı liderlerin imrendiği bir ekonomik gelişmeye ön ayak oldu.

İsrail'e yüksek sesle 'One minute' diye karşı çıkan tek lider olarak değil, kuruluşundan bu yana ilk defa özür diletebilen tek lider olarak da tarihe geçti.

Ortadoğu'da diğer liderlerle sandıkta yarışabilecek kadar popüler hale geldi.

Ülkeyi Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi zorladığı günlerden, Türkiye'nin Avrupa Birliği kapılarını zorladığı günlere getirdi.

'Hayaldi' denilen PKK-Devlet barışını, inanmakta zorlandığınız her halinizden belli olan 'Gerçek oldu galiba' seviyesine getirdi.

Uzun lafın kısası, bir zamanlar kurduğunuz o partinin hedeflerinin hemen hepsini gerçekleştirmiş olan Erdoğan'la artık barışma vaktiniz gelmedi mi?

En azından sözünüzün

'Yurttan Sesler Korosu' kadar kıymeti harbiyesi kalması için...

YENİ ŞAFAK

Yorum Analiz Haberleri

Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye
Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm