Müziğin Hükmüne Dair Tartışmalar Üzerine

Faruk Beşer, Yeni Şafak’taki köşesinde müziğin hükmüne dair tartışmaları değerlendirmiş.

Faruk Beşer’in Yeni Şafak’taki köşesinde yayınlanan konuyla alakalı bugünkü (11 Mayıs 2018) yazısını ilginize sunuyoruz:

Müziğin Hükmü Konusunda Benim Anladığım

Böyle yelpazesi geniş bir konuda yanlış anlama ihtimalimizi her zaman var sayıyoruz.

Müziğin bütünüyle haram, ya da bütünüyle helal olduğunu söylemek doğru değildir. Müzik bir araçtır ve araçlar araç kılındıkları şeye göre hüküm alırlar. Müziğin her çeşidiyle haram olduğunu söylemek de, her çeşidiyle helal olduğunu söylemek kadar hatalıdır.

Müziğin her türlüsünün haram olduğuna dair mezhep imamlarına nispet edilen görüşlerin oldum olası doğru olmadığını İbn Recep el-Hanbeli açıklar.

Müzik küfür ve şirk ve haram sözler içeriyor, ya da haramlar eşleğinde kullanılıyorsa, haramları mazur gösteriyor ve teşvik ediyorsa, haramı çağrıştırıyorsa, sadece haramlarda kullanılan bir şekilde icra ediliyorsa, helal olduğunda dahi kötü bir niyetle yapılıyorsa, dinleyende karamsarlık, ümitsizlik, isyan gibi kötü duygular oluşturuyorsa, zikir ve ibadet eşliğinde yapılıyorsa müziğe helal diyecek bir âlim bulmamız mümkün değildir.

Müziğin her türlüsü haram olmayınca bütün insanları aynı kefeye koyup hepsi için aynı hükmü vermek de doğru olmaz. Müziğe hiç ihtiyaç duymayanlar olabileceği gibi, onsuz hayatı çekilmez görenler de olabilir. O halde böyle olanlar onun caiz kısmından yararlanabilirler. Kaldı ki, bu konuda bir insanın her zamanı da aynı değildir. Değişik tabiatlar varsa ihtiyaçlar da değişik olacaktır.

Müzik kategorik olarak oyun ve eğlence grubunda sayılır. Oyun ve eğlencenin bazıları için ihtiyaç olduğu ve bu ihtiyacın meşru çerçevede giderilmesinin caiz hatta gerekli olduğu açıktır. Resulüllah Efendimiz’in bazı oyunlara izin verdiği, hatta bazılarını teşvik ettiği bilinen bir husustur. Oyun ve eğlencenin bazı insanlar için bir ihtiyaç olduğunu ve bu ihtiyacın meşru çizgilerde karşılanma yolu yoksa başkalarına özenileceğini, toplumun zemininde başka düşünce, inanç ve kültürlere kaymaların olacağını, onlara yer açılacağını bilmek gerekir. Burada müziğin en etkili kültür taşıyıcısı olduğu gerçeğine de bir kez daha işaret edelim.

Resulüllah Efendimiz’in (sa), bayram günü kendi evinde def çalıp şarkı söyleyen cariyelere/genç kızlara Hz. Ebubekir’in müdahale etmesi üzerine, ‘bugün bayram, bırakın eğlensinler’ buyurduğu meşhurdur. Bununla birlikte evinde o genç kızlar def çalıp şarkı söylerken kendisinin örtüyü başına çekip, onlarla ilgilenmediği de bilinmektedir. Aynı şekilde ve üstelik camide Habeşli gençlerin oyunlarına Hz. Ömer’in müdahale etmeye kakışması üzerine onlara, ‘siz devam edin gençler, bugün bayramdır. Ta ki, Yahudiler bizim dinimizde bir genişliğin olduğunu görsünler’ buyurduğu da meşhurdur. Ama en yakın iki arkadaşı olan Ebubekir ve Ömer’in onun eğitiminden aldıkları refleks ile öyle tepki göstermeleri de bir şeylere işaret ediyor olmalıdır.

Şu hadisi şerif bu konuya da ışık tutan çok anlamlı bir bilgi içerir:

‘Din gerçekten kolaydır. Kim onu zorlaştırırsa mağlup olur. O halde orta yolu tutun, en iyisini yapamasanız da ona yaklaşmaya çalışın. Sabah, öğlen akşam, gece ne zaman zinde olursanız o zamanı arayın ve yapabildiğinizle sevinç duyun’ (Buhari).

Diğer yandan bu cevaz çizgisine rağmen Resulüllah Efendimiz’in de, onun seçkin arkadaşlarının da, günümüze kadar onları ihsan ile izleyen âlimlerin de müzikten hoşlandıklarına ve onu teşvik ettiklerine dair bir bilgi mevcut değildir. Bu durumun izahı şu olabilir: Müzik, özel durumlar hariç, zevkin, sefanın, eğlencenin, dünyadan kâm almanın bir aracıdır. Bir ölçüde helal olsa bile büyük insanlar buna çok nadiren ihtiyaç duyarlar. Hatta denebilir ki, bazen müzik insandaki manevi bir boşluktan kaynaklanan bir ihtiyaç olarak ortaya çıkar. Bu boşluğu ondan daha iyisi ile mesela zikirle, fikirle, ilimle, ibadetle, davetle, insanlara hizmetle dolduran insanlar için artık o yavan ve zevksiz bir malayani sayılır. Bunu yapamayanlar için bir ihtiyaç olmaya devam edebilir. Ayrıca müziği mutlak olarak öven bir nas da yoktur.

Ve mademki, müziğin caiz olanı da, hatta bazen gerekli olanı da vardır, o halde böyle caiz ve gerekli olanın en iyi şekilde yapılması da caiz ve gerekli olur. Çünkü yaptığı işi en güzel ve en mükemmel yapma anlamındaki ihsan ve itkan İslam’ın temel ahlaki ilkelerindendir. Böyle olunca da müziğin sanat yönü gündeme gelir ve bunu en iyi yapacak sanatçıların olması da kaçınılmaz olur. Ta ki, başkalarının müziğine özenti duyulmasın.

Şu da var ki, bunlara rağmen İslami hayatın sıklet merkezi müzik ya da müzikli eğlenceler değildir. Bunu yapanlar yapsın, ama ilimle, davetle, hizmetle meşgul olabilenler daha faydalı olanı varken daha azına talip olmasınlar. Bilindiği gibi, satrancın mutlak anlamda haram olduğuna dair bir delil yoktur, ama Hz. Ali (kv) satranç oynayanları gördüğünde onlara, ‘Allah aşkına, siz bunun için mi yaratıldınız?’ diye sitem etmişti.

Bir de teganni ile Kuranıkerim okumak kaldı.

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!