Mütevazi bir şair: Abdurrahim Karakoç

Nuriye Çakmak Çelik, Abdurrahim Karakoç'un hayat hikayesine odaklanıyor.

Nuriye Çakmak Çelik / Yeni Şafak

Halkın, mücadelenin ve Mihriban’ın şairi: Abdurrahim Karakoç

Abdurrahim Karakoç, 7 Nisan 1932 tarihinde Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesine bağlı Cela köyünde dünyaya geldi. Çiftçilikle geçinen ailesinin 5 erkek çocuğundan ikincisiydi. İlkokulu köyünde okudu ve 4 yılda tamamladı.

Dedesi Mehmet Efendi, İstiklal ve Maraş savaşlarına katılan babası Gazi Ümmet Efendi ve abisi Bahaeddin Karakoç şairdi ve o da bu geleneği sürdürerek ilk şiirlerini küçük yaşta kaleme almaya başladı. Okumaya büyük bir iştiyak duysa da imkansızlıklardan ötürü eğitimine devam edemedi ve ilkokuldan sonra çiftçilik ve çobanlık yaptı.

Ağabeyi Bahaettin Karakoç’un “İster bir şiir kitabı ister bir roman ve ister bir kanun kitabı olsun, okuduğunu adeta beynine resmeder, ufak bir ayrıntıyı unutmazdı” diye tarif ettiği Abdurrahim Karakoç’un okuma azmi dillere destan oldu. Ortaokula gidemeyen, köyde babasına yardım eden ama okumayı da hiç bırakmayan Karakoç o günlerden böyle bahsediyordu: “Devamlı okudum. Hiçbir yerde bulunmayan kitapları temin eder okurdum. Babam rahmetlik alırdı, ben alırdım, ağabeyim getirirdi. Derken oku, oku, oku…Ben bir okuma hastası olmuştum.”

Kursa giderek marangozluk öğrendi ve bir süre marangozluk yaptı. Yaşadığı köy Ekinözü adıyla belde olunca yapılan sınavı kazanarak 1958 yılında belediye mesul muhasibi olarak memuriyete girdi. 1981 yılında emekli oluncaya kadar bu görevini sürdürdü.

İlk şiirleri Elbistan’da çıkan Engizek gazetesinde yayınlandı. Askerden bir bavul dolusu şiirle dönse de ilk şiirlerinin çoğunu yaktı. “Şiire nasıl başladınız?” sorusuna “Besmeleyle” cevabını veren Abdurrahim Karakoç, 1958 yılından itibaren yazdıklarını birbirini takip eden 22 şiirden oluşan ‘Hasan’a Mektuplar’ kitabında toplayarak 1964 yılında yayınlandı.

En unutulmaz şiirlerinden biri olan Mihriban’ı 1960 yılında yazan şair, “Yar deyince kalem elden düşüyor / Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor / Lambada titreyen alev üşüyor / Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban” dörtlüğünün de yer aldığı şiirin belki de en anlamlı mısrasını anlatırken şöyle diyordu: “O zamanlar elektrik yoktu. Lamba ışığı altında yazıyordum. Şiire başladığımda lambadaki alev titremeye başladı. ‘Lambadaki alev üşüyor’ çıktı...”

Mücadeleci bir dille halkın dertlerinin, imkansızlıkların, haksızlıkların anlatıldığı, İslami ve Milli bir davanın kaleme alındığı şiirlerin şairi olan Abdurrahim Karakoç, 70’li yıllarda doğan oğluna ‘Türk İslâm’ adını vermiş ve ‘Kör dünyanın göz bebeğine hak yol İslâm yazacağız!’ dizesi marşlara, afişlere konu olmuştu.

Tek parti döneminin baskıcı uygulamalarını, 27 Mayıs Darbesini eleştirdiği, halkın şikayetlerini dile getirdiği şiirleri ve yazıları nedeniyle onlarca defa mahkemeye verildi. Hiçbir zaman avukat tutmadı ve kendi kendini savundu. Bu günleri anlattığı ‘Hâkim Bey’ gibi şiirleri en çok okunan şiirleri arasındaydı. Bütün suçlamalardan beraat eden ama bir türlü rahat bırakılmayan şair, 1984 yılında çocuklarının eğitim hayatlarını sürdürebilmeleri için Ankara’ya taşındı.

Vefat edinceye kadar yaşayacağı Ankara günlerinde Büyük Birlik Partisi’nin kuruluşunda yer aldı ve siyasete de girdi. Kısa süre sonra siyasetten ayrıldı ve sebebini soranlara “Siyasete Allah rızası için girmiştim, Allah rızası için ayrıldım” cevabını verdi. Aynı yıllarda gazeteciliğe de başlayan Abdurrahim Karakoç; Yeni Ufuk, Yeni Düşünce, Yeni Hafta, Gündüz ve Vakit gazetelerinde düzenli olarak köşe yazıları yazdı.

Hasan’a Mektuplar eserinin ardından, Hasan’dan Gelen Mektup, Haberler Bülteni, Vatandaş Türküsü, Masal gibi birçok şiir kitabına imza atan Karakoç’un 100’e yakın şiiri bestelendi ve dönemin en ünlü sanatçıları tarafından icra edilerek geniş kitlelere yayıldı.

Karacaoğlan geleneğinin varisi olarak görülen ve halk şiirine yeni bir soluk getiren “Temizlen de gir mezara/ Toprak senden incinmesin” mısralarının sahibi Abdurrahim Karakoç, 7 Haziran 2012 tarihinde Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde vefat etti. Kocatepe Camii’ndeki törenin ardından Keçiören’de bulunan Bağlum Mezarlığı’nda Şeyh Abdülhakim Arvasi Türbesi’nin yanına defnedildi.

Biyografiler Haberleri

Muslih bildiklerimizden Şeyho Duman ve mirası
"Afiye Sıddıki'ye yönelik Amerikan zulmü sürüyor"
İşgal rejimi Gazze kuzeyinde 20 günde 770 kişiyi katletti
Türkiye Yazarlar Birliği Kurucu Başkanı Mehmet Doğan vefat etti
İşgalci İsrail’in kabusu Yahya Sinvar kimdir?