Musul'un kurtarıcıları nasıl işgalci oldu?

Irak'ın Musul kentindeki siviller, IŞİD'ten kurtarılan Musul'un yeni yöneticileri olan Şii milislerin gücü ve zorbalıklarından şikayet ediyor. Musul’daki milisler zenginleşirken, siviller ise kuyruğa giriyor.

Fatih Demir / HAKSÖZ HABER

Irak'ın ikinci büyük kenti Musul'da benzin istasyonlarının önünde araçlar uzun kuyruklar oluşturuyor. Bu durum ekonomisi yozlaşan ve 2017'de IŞİD’ten kurtarılan Sünni nüfusun çoğunluk olduğu, Şii milislerin yönetiminde olan şehrin genel durumunu yansıtan bir gösterge.

Musul'a elektrikli ev aletleri ithal eden bir şirketin yöneticisi olan mühendis Muammer Samir Sadun, kendisinden kesilen haraç için, "Bu onlara yeni bir meslek gibi geliyor" diyor. Şirketi IŞİD işgalinden yeni kurtuldu. Ancak bu kurtuluş şirketi ve onun için bir rahatlama getirmedi. Sadun, “IŞİD, benim gibi şirketlerin kazançlarından yüzde isterdi. IŞİD için bu yüzde ondu. Ancak şimdi Şii milislere yüzde 14 ila 15 oranında ödeme yapmamız gerekiyor.” dedi.

IŞİD için haraç önemli bir gelir kaynağıydı. Irak güvenlik güçleri de haraçla iş yapıyordu. Sadun, şimdiki farkın yakalanma korkusunun memurları kısıtlaması olduğunu söylüyor.

Buna rağmen milisler vergi adı altında olmasa da haraçlarını almaya devam ediyorlar. Sadun gibi iş insanlarının başka çaresi de yok gibi görünüyor. Aksi halde mallarını, milislerin de yönettiği ve şehre erişimi kontrol eden kontrol noktalarından geçiremeyecek. Musul’daki milisler zenginleştikçe Musul'da yaşamını sürdüren siviller kuyruğa giriyor.

Neredeyse tamamı Şabak Şii azınlığından gelen savaşçılar olan 30. Tugay üyeleri, Irak'taki herhangi bir savaştan sonra önemli bir gelir kaynağı olan hurda metalde adeta bir tekele sahipler. Irak’taki savaşın yıkımı ve Musul'daki son yıkımın ölçeği göz önüne alındığında bu tekelin nasıl oluştuğu daha iyi anlaşılabilir.

Havadan Musul görüntülerini medyada görenler ne demek istediğimiz daha iyi anlayacaklardır. Kürdistan'dan Şabak topraklarına kadar olan bütün Musul bölgesinde hurda yığınlarını görmek mümkün. Araba enkazlarının ve bükülmüş metallerin üzerinde Şii bayrakları “zaferle” dalgalandırılıyor.

Şabaklar, Ninova Ovası ve Musul'da uzun süredir yaşayan yaklaşık çeyrek milyon nüfuslu bir etnik grup. IŞİD'e karşı savaş sırasında savaşçıları, diğer milisler gibi Halk Seferberlik Güçlerinin veya PMF'nin bir parçası oldu. ‘Kurtuluş’tan sonra, Sünni bölgelerin güvenliğini sağlamak için polise ve orduya yardım etmek için bölgeden ayrılmadılar. Böylelikle de bir azınlık grubundan kendilerini güçlü bir oyuncuya dönüştürmeyi başardılar.

Sadun, IŞİD'e karşı savaş verilirken şirketinin binasını kaybetti. Yeni bir yer aradı. Ancak, “Şehir çevresinde, yerel yönetim sanayiye özel alanlar ayırdı. Ama milisler bunları böldü, kendi halkı arasında paylaştırdı ve konut karşılığı sattı.” diyen Sadun, bölgedeki yeni talan düzenini anlattı.

Sadun, bu durumu protesto etmek mümkün değil diyor. İtiraz edenler kaçırılma riskiyle karşı karşıya kalabilir veya Batı Musul'daki yozlaşmış memurlara ödeme yapmayı reddeden başarılı bir işyeri olan ‘Abu Leyla’ restoranı gibi, bir bombalı saldırının kurbanı olabilir. Bombalamadan sonra ağır hasar alan o restoran bir daha açılmadı.

Musul’daki milislerin bir diğer gelir kaynağı da yeniden inşa işlemleri için Bağdat'tan gönderilen paralar oluyor. Musul'un büyük bir kısmı hala harap durumda. Petrol zengini kentin yeniden yapılandırılmasını amaçlayan merkezi hükümetin gönderdiği paralar farklı iş sahalarında buhar oluyor.

Musul’a uluslararası STK’lar ve iş adamları fon göndermeye devam ediyor. Ancak Sadun, "Yardım için uluslararası STK'lara teşekkür etmeliyiz. Ancak herkes, yardım parasının belli bir yüzdesini milislere ödemeleri gerektiğini bile biliyor.” diyerek yozlaşmanın boyutlarını gözler önüne seriyor.

Musul'daki milislerin sevilmemesi, kısmen de şehrin İran ile olan zayıf ilişkisinden kaynaklanıyor. Irak milislerini eğiten ve parasını ödeyen komşu ülke İran, uzun yıllar Irak'ın ana düşmanıydı. Askeri akademileri ile Musul, uzun bir zamandır Irak'ın askeri başkenti olarak biliniyor. İranlılarla savaşan ordu burada eğitilmişti.

Bu sonuçlara bakıldığında, Sünni kenti Musul’da, Şiiler tarafından ‘Peygamber'in tek gerçek varisleri olarak görülen, Hz. Muhammed'in damadı ve torununun resimlerini taşıyan yeşil ve kırmızı pankartlara’ karşı sessiz bir öfke köpürüyor.

2020'de bir Amerikan insansız hava aracı tarafından öldürülen İranlı katil ve “Halep Kasabı” olarak bilinen general Kasım Süleymani ve Irak PMF lideri Ebu Mehdi el-Mühendis'in posterlerine karşı öfke duyuluyor. Her ne kadar IŞİD’e karşı olumlu bir rol üstlenseler de şehirde yaşayanlar, Şiilerin bu yozlaşmış hareketlerini görmezden gelemiyorlar. Birçok Sünni için dalgalanan flama ve posterlerdeki resimler İran'ın, Irak'taki gücünü sembolize ediyor.

Genç politikacı Abdullah el-Nuceyfi Şiilerin bu politikalarını, “Basit bir provokasyon” olarak tanımlıyor. Nuceyfi, “Artık bizim de bir Humeyni Okulumuz var! Sonuç olarak, insanlar giderek daha fazla baskı altında hissediyorlar. Sanki artık kendi ülkelerinde yaşamıyorlar." diyor.

Bu Ekim Irak parlamento seçimlerinde Sünni listesinde aday olan ancak sandalye kazanamayan Nuceyfi için buradaki her şey kimlikle ilgili: “Şehrin Sünni kimliği, IŞİD'in radikal Sünni biçimi tarafından tartışmalı hale getirildi. Şii milisler de bu kavramı istismar ediyor.” diyor ve ekliyor, "İnsanlar bu konu hakkında konuşmaktan korkuyor. Ne zaman bu konuyu ele almaya çalışsam korku görüyorum.”

Nuceyfi’nin babası Athel, IŞİD gelmeden önce Musul valisiydi ve amcası Usame Irak parlamentosunun başkanıydı. Genç Nuceyfi, milislerin artan gücünden endişe ediyor. Artık ‘Sağlık Müdürlüğü'ne bile hakimler’ diyor. Sonuç olarak, şehirdeki devlet hastanelerinin hiçbiri yeniden inşa edilmiyor. Üstelik şehrin 1,5 milyon nüfusu da birkaç acil durum taşınabilir kabiniyle yetinmek zorunda bırakılıyor.

30. Şabak Tugayı, İran yanlısı diğer üç milis örgüt ile güçlerini paylaşıyor: Kata'ib el-İmam Ali, Hizbullah ve Ashab-ül Ehlül Hak. Bağdat'tan 2018'den bu yana gelen üsse dönme yönündeki her emri de görmezden geldiler. Başkentin ‘milislerin ofislerini kapatma kararı’nın da hiçbir etkisi olmadı.

50. Hristiyan Tugayı ve Kata'ib Babiliyun da burada aktif olan örgütlerden. Bu örgütlerin liderleri olan Rayan el-Keldani ve Şabak tugayından Ebu Cafer el-Şebaki’nin kontrolündeki milislerin haraç, yasadışı tutuklama ve adam kaçırma yoluyla sivilleri korkutma gibi suçlardan dolayı Amerikan yaptırım listelerine eklendiği biliniyor.

İş insanı Muammer Sadun, uluslararası baskılar nedeniyle milis liderlerinin ekonomik ve askeri güçlerini güvence altına almanın yollarını aradıklarına dikkat çekiyor. Örgütlerin yöneticilerinin çoğu Ekim'de gerçekleşen seçimlerde parlamentoya aday oldu. Hatta sandalye bile kazandılar. Sadun, “Çalabildikleri paranın ‘sırayla’ onlardan çalınmasını önlemek zorundalar” diyor.

*Bu yazı Al Monitor'de Judit Neurink tarafından kaleme alınan yazıdan alıntılanmıştır.

Çeviri Haberleri

Clarissa Ward'ın 'kurgulanmış' Suriye haberi CNN'in önyargısını bir kez daha ortaya çıkardı
Suriye’nin ‘gulyabanisi’ Mahir Esed nerede?
Baas çetesini deviren 11 günün hikayesi
Bir zalim, Filistin'in özgürlüğünün gerçek müttefiki olamaz!
Ölüm her yerdeydi: Kimyasal silah kurbanları yaşadıklarını ilk defa korkusuzca anlatabiliyor!