Haşimi, Telâfer’de mezhep katliamı uyarısı yaptı. Al Jazeera’den Can Hasasu, Tarık Haşimi'yle, Musul operasyonu ve Haşdi Şâbi tehlikesini konuştu.
İşte o röportajın özeti:
Irak eski Devlet Başkanı Yardımcısı Tarık Haşimi, Selahaddin, Enbar, Diyale ve Felluce gibi bölgelerde IŞİD’a karşı yürütülen operasyonlarda Sünni halka karşı işlenen insanlık suçlarının Musul’da tekrarlanmaması için gerekli önlemlerin alınmadığını ve başta Telâfer olmak üzere kentin birçok bölgesinde katliam riskinin bulunduğunu söyledi.
Musul operasyonunu İstanbul’daki ofisinde Al Jazeera'ye değerlendiren Haşimi, Irak güvenlik güçlerinin ve peşmerge birliklerinin üç hafta önce başlattığı taarruzun sivil halk için her geçen gün daha da riskli hale geldiğini savundu:
"Operasyon kentin dış mahallelerine dayanmışken, DAİŞ’ın şiddetli direnişi ile karşılaşılıyor. Örgütün lideri Ebubekir Bağdadi’nin yaptığı, ‘savaşın’ çağrısı çatışmaların uzun ve kanlı olacağını gösteriyor. Bunun en büyük bedelini Musul halkı ödeyecek. Musul operasyonu insani bir felâket olma yolunda ilerliyor. Ama herkes DAİŞ ile savaş konusuna odaklanmış ve kimse Musul halkının ödeyeceği bedeli konuşmuyor. Gerçek şu ki, ne Bağdat yönetimi, ne de koalisyon güçleri bölgedeki sivil halkın güvenliği için gerekli kaynağı ayırmadı, planlamayı yapmadı. DAİŞ sivilleri kalkan olarak kullanıyor, evlerini terk etmelerine izin vermiyor. 1 miyon 250 bin kişinin yaşadığı bu şehirde BM’nin ön gördüğü sayılarda göç olursa, onları karşılayacak sayıda kamp yok. Sivilleri bombardıman, açlık, susuzluk ve hastalıklarla mücadele edecekleri bir süreç bekliyor."
"Ameliyat başarılı, hasta öldü"
IŞİD ile mücadeleyi sonuna kadar desteklediklerini söyleyen Haşimi, Musul’un sivil kayıplar pahasına kurtarılmasının bir anlam taşımayacağı düşüncesinde.
"Eski bir asker olarak söylüyorum: Musul operasyonunun en zor tarafı, sivillerle DAİŞ unsurlarının iç içe olmasıdır. Nihai iki hedef vardır. Birincisi, kenti DAİŞ’tan kurtarmak. İkincisi ve daha önemlisi de, Musul halkını kurtarmak. Halkın can güvenliğine rağmen yürütülen bir operasyon başarılı olmuş sayılmaz. Bu, tıpkı bir doktorun, ‘ameliyat başarılı geçti ama hasta öldü’ demesi gibi bir şey olur. Bir Amerikan kanalı, Irak ordu birliklerinin, elini havaya kaldıran yaşlı bir taksi şoförünü nasıl öldürdüğünü gösterdi. Vurulduktan sonra adamın masum olduğu anlaşılıyor ama oracıkta ölüyor. Bunun gibi birçok olay her gün medyanın objektiflerinden uzak bir şekilde gerçekleşiyor."
Telâfer’de katliam tehlikesi
Haşimi, Bağdat yönetimi ve koalisyon güçlerinin, IŞİD’a karşı Irak’ın diğer bölgelerinde yürütülen operasyonlarda, mezhepçi ve intikam güdülü milis güçlerin Sünni Arap halka karşı katliamlar gerçekleştirdiğini hatırlatarak, benzer olayların, Sünni Türkmenlerin yaşadığı Telâfer kasabasında tekrarlanma tehlikesinin ciddiyetle değerlendirilmesini istedi.
"Biz Telâfer'de, burada yaşayan Sünni Türkmenleri hedef alacak bir katliamdan korkuyoruz. Bu halk DAİŞ girince yerinde kaldı. Bu, onların işbirlikçi oldukları anlamına gelmez. Korkularından ve çaresizliklerinden kaldılar. Ordu buraları bırakıp giderken halkın tahliyesine yardımcı oldu mu? Tahliye olanların yerleştirileceği yerler hazırladı mı? Telâfer'de kalan Türkmenler DAİŞ'ın elinde rehine konumundalar. Haşdi Şâbi ise intikam duyguları ile Telâfer'e geliyor. Kentin ileri gelenleri, bu konuyla ilgili İbadi hükumetine ve koalisyon güçlerine çağrı yaptı. Türkiye'den de yardım istediklerini biliyoruz."
"Haşdi Şâbi polis üniforması giydi"
Iraklı Şii din önderi Seyid Ali Sistani’nin çağrısı üzerine IŞİD’a karşı oluşturulan Haşdi Şâbi milislerinin Sünnilere karşı işlediği insanlık suçlarının İnsan Hakları İzleme Örgütü raporlarıyla da belgelendiğini hatırlatan Haşimi, Musul operasyonu öncesinde hem Sünni çevrelerin, hem de dünya ülkelerinin, Haşdi Şâbi güçlerinin operasyona katılmaması için baskı yaptığına dikkat çekti. Operasyonun başında Irak Başbakanı Haydar İbadi bu birliklerin Musul’a girmeyeceğini duyursa da, bazı Haşdi Şâbi güçleri kentin batı tarafını kuşatmak için harekete geçti bile.
Ancak Haşimi’ye göre tehlike daha büyük:
Şu anda gerçek şudur ki, Irak İçişleri Bakanlığı Bedir Örgütünün kontrolü altındadır. Haşdi Şâbi bayrağı altındaki dört Bedir tugayı ulusal polis teşkilâtına dâhil edildi. Bunlardan, ‘Seçkin Birlikler’ adı altında bir Tümen oluşturuldu. Bu tümenin komutasına da Abu Durgam El Mutavvari getirildi. Dolayısıyla da Musul'a girecek Irak Polisi'ne bağlı bir tümen, aslında Haşdi Şâbi birliklerinden oluşturuldu. Bunların kentte neler yapabileceğini siz düşünün."
Iraklı siyasetçi, benzer bir durumun Musul operasyonunda en ön saflarda savaşan terörle mücadele güçlerinde de olduğunu savundu.
"Başbakanlığa bağlı Terörle Mücadele güçlerine de gene aynı milis güçlerden unsurlar girdi. Eskiden Haşdi Şâbi olan bu güçler bugün Irak bayraklı üniformalarıyla Musul cephelerinde savaşıyor. Dolayısıyla Haşdi Şâbi ile ilgili kaygılarımız bugün Irak Polisi ve Irak ordu birliklerine kadar ulaşmış durumda."
2012 yılında terör saldırıları planlamak ve yönetmek suçlamasıyla üç kez idam cezasın çarptırılan Haşimi, yargılamanın adil olmadığını savunarak Irak dışına çıktı. O tarihten bu yana Türkiye’de sürgünde yaşıyor.
Aralık 2012 tarihinde Uluslararası Polis Teşkilâtı (INTERPOL) tarafından Tarık Haşimi hakkında çıkartılan kırmızı bülten, Mayıs 2016’da "sunulan deliller hükümde ciddi kuşkulara yol açtı" gerekçesiyle iptal edildi.
Kaynak: Al Jazeera