Yargıtay’ın, Mustazaf-Der (Mustazaflar ile Dayanışma Derneği) hakkında yerel mahkemenin vermiş olduğu kapatma kararı onamasına yönelik tepkiler sürüyor. Bugün birçok ilde yapılan basın açıklamalarıyla verilen karar kınandı.
Marmara İnsani Hak ve Özgürlükler Platformu tarafından İstanbul'da Saraçhane Parkında bir açıklama yapılarak Yargıtay’ın Mustazaf-Der hakkında vermiş olduğu karar ve Gaziantep'te kızının başörtüsüyle okuması için mücadele eden Güllü Çevik'e verilen 2 yıl 6 ay hapis cezası kınandı.
İLKHA’da yer alan habere göre birçok sivil toplum kuruluşunun destek verdiği basın açıklamasına yüzlerce kişi katıldı.
"Zalimler İçin Yaşasın Cehennem, Zulme Karşı Omuz Omuza, Başörtüye Uzanan Eller Kırılsın, Allah'ın Emridir Başörtüme Dokunma" sloganlarının atıldığı basın açıklamasında, "Derin Ligte Çirkin Tezgah, Bacımın Direnişi Zalimleri Kahredecek, İstanbul'dan Güllü Bacıya Selamlar, Sayın Erdoğan Mustazaf-Der Kapatıldı" yazılı dövizler açıldı.
Bu Ülkede Hukuk Eliyle Cinayetler İşleniyor
Açıklama öncesinde bir konuşma yapan kapatılan Mustazaf-Der İstanbul Şubesi Başkanı Sait Şahin, "Maalesef yargı eliyle son iki haftada iki cinayet işlendi. Birincisi Mustazaf-Der kapatıldı. Bu STK’lara yönelik yapılan bir cinayetti. İkincisi kızının başörtüsüyle okumasını isteyen bir anneye 2 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Bunlar gerçektende insani hak ve hürriyetlere, dini hak ve hürriyetlere karşı üstelik sıradan olmayan hukuk adamlarının işlediği cinayetlerdir. Bu ülkede hukuk adamları eliyle mazlum ve mustazaf müslümanlara karşı çok ciddi cinayetler işleniyor. Bunlar işlenen son cinayetlerdir" dedi.
Şahin, "Birileri Müslümanlara karşı birçok kanaldan birçok yoldan mücadele yürütüyor ve çok ciddi zulümler uyguluyor. Bu yaşanan zulümlerin emniyet ayağı var. Emniyet ayağı içindeki karanlık yapılanmalar var bu işin içerisinde. Bu yaşanan zulümlerin medya ayağı var. Müslümanları karalayan, Müslümanlara iftiralarla onursuzlaştırmak ve Müslümanları toplumun gözünden düşürmek için medyayı kullanmak suretiyle medya üzerinden psikolojik operasyonlar yapılıyor. Bu yaşanan zulümlerin sivil toplum kuruluşu ayağı da var. Kemalist rejimle beraber hareket eden bu sivil toplum kuruluşları üzerinden Müslümanlara yönelik zulümler yapılıyor ve operasyonlar sürdürülüyor. Yargı üzerinden Müslümanlara yönelik zulümler ve operasyonlar da devam ediyor. Bu zulümlerin birçok ayağı var. Maalesef bu ülkede derin yapı eskiden beri süregelen kemalist zihniyet bu düşmanlığından vazgeçmedi bir türlü. Bu da bize gösteriyor ki bu rejimin Müslümanlara yönelik zulmü devam ediyor" şeklinde konuştu.
“Mustazaf-Der'in yaptığı çalışmalar ortada.” diyen Şahin, “Mustazaf-Der yasal zeminlerde çalışarak halkın fakirlerine, halkın mazlumlarına, halkın yetimlerine sahip çıkmıştır. Onbinlerce aileye yardım etmiş, yetimleri sevindirmiştir. Zulme uğrayanların yanında yer almış onların sesini yükseltmiş zalimlere karşı durmuşlardır. Ve bu halkın ihtilaflarından çekişmelerinden beslenenlere inat olarak Mustazaf-Der islam çatısı altında Kürdün-Türkün ve diğer halkların kardeşliğini tesis etmenin mücadelesini vermiştir. Bu topluma kardeşliği taşımak istemiştir. Birileri bu toplumun kavgasını, bu toplumun savaşını istiyor. Birileri bu toplumun cehaletini istiyor, birileri bu toplumun fakirliğini istiyor. Bu saydığım şeyler üzerinden birileri bu topluma tahakküm etmek istiyor" diyerek sözlerine devam etti.
Şahin, Cumhurbaşkanının eşi Hayrunnisa Gül ve Başbakanın eşi Emine Erdoğan'a da seslendi: "Çocuklarını başörtüsüyle okula gönderdikleri zaman Avrupa'da kendisine uzanan mikrofonlara Hayrunnisa Gül, "Bunlar cahildir, bunların anne babaları da cahildir" diye bir beyanatta bulunmuştu. Sayın Hayrunnisa Hanım müjde size böyle bir cahilin annesi cezalandırıldı. Üç yıla yakın ceza verdiler gönlünüz hoş oldu mu? Ve buradan sayın Başbakanın eşi Emine Hamıma da sesleniyorum: Çocuklarınız başörtüleriyle okuyamadıkları için Amerika'ya gidip Amerikalarda okuyan, 28 Şubat zulmünü çok ciddi yaşayan sizler, başörtüsü zulmünden dolayı çocuklarınızı Amerika'ya gönderme imkanlarına sahip olabilirsiniz. Ama bu mazlum ve mustazaf halkın çocuklarını Amerikalara gönderip okutacak gücü yok. Bunların hakları başörtüleriyle dinleriyle bu ülkede yaşamak ve okumaktır. Sayın Emine Hanım, siz bu annenin yerinde olsaydınız çocuklarınızın başörtüsü mücadelesi sırasında size hapis cezası verilseydi ne yapmanız gerekiyorsa şimdi onu yapın. Çünkü Allah bunu sizden soracak. Diclenin kenarında bir koyunun ayağı taşa takılır ve bacağı kırılırsa Allah onun hesabını Ömer'e sorar diyen ve kendi adaletine meşrutiyet kazandırmak için buna nispet eden sayın idareciler, bu ülkenin Diclesinin kenarında bir koyun yürürken ayağı taşa takılıp kırılmadı. Bir anneye kızı başörtüsüyle okumak istediği için hapis cezası verildi."
İnsanlık Tarihinde Örtüye İlk Düşmanlık Eden Şeytandır
Şahin'in konuşmasından sonra söz alan Marmara İnsani Hak ve Özgürlükler Platformu Başkanı Cemal Çınar, "İnsanlık tarihinde örtüye ilk düşmanlık eden şeytandır.” diyerek şöyle konuştu: "Maraş’ta iffetimize el uzatanlara Sütçü İmamlar karşı çıktı. Bu gün Gaziantep'te kızının elinden tutup kızımı başörtüsüyle okutmak istiyorum diyen bir bacımız cezalandırılıyor. Dün Maraş’ta, Antep’te başörtüsüne saldıranların kimliği ortada ve bunu savunanların da kimliği ortada. Bizim de kimliğimiz ortada Müslümanız, başörtüsü için binlerce başımız feda olsun diyoruz. Filistin'de müslümanlara baskı yapan siyonistleri anlamak mümkün, Kafkaslarda Çeçen mücahitlere karşı savaşan zalim Rusları anlamak mümkün, yeryüzünü tarumar edip gittiği her yerde ne namus ne mal bırakan ABD'nin zulmünü anlamak mümkündür" diye konuştu.
“Allah'ın emri olan başörtüsüne düşmanlık edenleri anlamak mümkün mü acaba?” diye soran Çınar, "Eğer sizin savaşınız Allah ile Kur'an ile edep ile ve din ile ise vallahi yenileceksiniz. Vallahi cezanızı hem dünyada hem ahirette çekeceksiniz. Biz biliyoruz bu milletin gönlü ve kalbi kimden yanadır. Bu millet neyi istiyor biz biliyoruz. Bilmeyenlerin kulakları çınlasın" şeklinde konuştu.
Ölçünüz Ne Ona Göre Hareket Edelim
Özgür-Der adına basın açıklamasında konuşan Haksöz Dergisi yazarı Bahadır Kurbanoğlu ise Mustazaf-Der'in hukuksuz bir şekilde kapatıldığını ifade ederek şöyle konuştu: "Mustazaf-Der'in kapatılması ve Güllü Çevik bacımıza verilen ceza, aslında bizleri şaşırtmıyor. Bizler yüzyıllık İttihat Terakkiden bu yana Kemalist bürokrasinin zulmü altında yaşıyoruz. İskilipli Atıf Hoca'dan Said Nursi’ye kadar yüzlerce kanaat önderi bu ülkede İstiklal Mahkemeleri vasıtasıyla türlü türlü zulümlere maruz kaldılar. Camilerimizin nasıl kapatıldığını ve ahırlara dönüştürülüp nasıl meyhanelere çevrildiğini ve satıldığını da biliyoruz. 2 bin beş yüz tane vakfımızın cumhuriyet tarihinde ne hale getirildiğini de biliyoruz. 28 Şubat sürecinde 20 tane vakıf kapatıldı. Son on yılda bazı iyileştirmeler oldu bunu kimse inkar etmiyor. Biz buradan şunu dile getirmek istiyoruz. Tutarlı olunması lazım. Sormak gerekiyor. Mustazaf-Der'in kapatılması ile ilgili 30 şubesi olan bir dernekten bahsediyoruz. Şimdi gerek Ergenekonculara gerek Kemalist rejimin bürokratlarına gerekse şu an hükümet edenlere sormak gerekiyor. İslami faaliyet yürüten bir kurumun sizin ölçünüze göre kaç şubesi olması gerekiyor? Kaç şubeye ulaştıktan sonra bizim üzerimize geleceksiniz? Ya da bunu kaç taneyle sınırlı tutmamız gerekiyor. Biz bu ülkede kaç bin insana seslenirsek bizim üzerimize geleceksiniz? Biz bunu bilelim bunun bir ölçütü ve kriteri var mı? Yok"
Kendi Adımıza Suç Duyurusunda Bulunuyoruz
Mustazaf-Der'in kapatılmasına gerekçe olan faaliyetler suçsa biz de kendi hakkımızda suç duyurusunda bulunuyoruz" diyen Kurbanoğlu, "Kendi adımızı da bir suç duyurusunda bulunalım. Biz de Filistin için kermesler düzenliyoruz. Bu ülkenin fakir fukaraları için bir takım faaliyetlerde bulunuyoruz. Bu suç mu? Suçsa biz de buradayız suçluyuz. Şunun altını çizmek lazım bir sürü dernek, Mustazaf-Der başta olmak üzere burada bir sürü faaliyetlerini sıralaya biliriz. Şu konuda tutarlı olmamız lazım. Eğer ortada bir şiddet, halkın maruf olarak kabul ettiği ahlaki değerleri erozyona uğratmak gibi bir çaba yoksa her türlü fikir ve örgütlenme durumu olmak durumundadır. Bu evrensel bir kaidedir. Bu eğer İsveç'te ve Kanada'da geçerli ise bu ülkede de geçerli olmak durumundadır" dedi.
"Bizler meseleye İslami açıdan baktığımız için kim olursa olsun Kürdü, Türkü insanların doğuştan gelen beş dokunulmazlığı olduğuna inanıyoruz. Ama biz size soruyoruz sizin sınırınız nerede başlıyor ve nerede bitiyor?" diye soran Kurbanoğlu, "Mustazaf-Der'in faaliyetlerinin neresinde şiddet var? Bu faaliyetlerin neresinde ahlaksızlık var ispatı mümkün mü? İfade ve örgütlenme hakları ile ilgili bu hükümet yeni anayasayı beklemeden bir an önce girişimlerde bulunmalı ve insanları mağdur olmaktan kurtarmak zorundadır. Bu Hükümetin boynunun borcudur. Hükümet başörtüsü konusunda çelişkiler yaşıyor olabilir. Biz ise her ortamda İslami mücadelemizi sürdürmekle yükümlüyüz" diye konuştu.