HAKSÖZ HABER
Cumhuriyet’in kireçlenmiş kalemlerinden Mustafa Balbay bugün “Sığınmacılar anayasaya sığar mı?” başlıklı bir yazı kaleme almış. Özetle devletin göçmenlerin uyum ve entegrasyonlarını sağlamaya yönelik çabalarını karalayan bir yazı. Hepsinin ardında bir bit yeniği arayan, Türkiye’nin ulusal kimliğini bozma çabasının aşama aşama planlandığına dair tipik komplocu bir yaklaşım!
2018 yılında hazırlanan “Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planı” hakkında akla zarar iddialar ileri sürüyor. Şunları söylüyor:
“…İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nce hazırlanıp uygulamaya konan, Cumhurbaşkanlığı’nın da himayesinde olan bu planın özünde şu vardı:
Toplumda fazla toz kaldırmadan Suriyelilerin Türkiye’ye uyumunu sağlamak!
Sağlıktan eğitime her alanda sürdürülecek çalışmaların merkezinde Diyanet İşleri Başkanlığı yer alıyordu.
Belgenin sekizinci sayfasından bir paragrafı aynen aktaralım:
“Uyum Strateji Belgesi ve Ulusal Eylem Planının ilk bileşeni olan toplumsal uyum; göçmenlerin kültürel, sosyal ve ekonomik olarak yaşadıkları topluma dahil edilerek ortak bir aidiyet hissi geliştirilebilmesi, kültürlerarası etkileşim, istişare, toplumsal diyalog çerçevesinde farklılıkların karşılıklı tanınması, saygının devam ettirilmesi ve bir arada yaşamalarının sağlanması olarak tanımlanmaktadır. Göçmenlerin sağlıklı bir şekilde kimliğinin tanınması, kısaca çeşitliliğin toplumsal kabulü toplumsal uyum için önemlidir. Ayrıca göçmenlerin toplumda kendi yetenek ve çalışmalarından dolayı takdir edilmesi ve faydalı bir birey olarak algılanması toplumsal uyum için önemli faktörlerdir.”
Burada alıntıladığı paragrafı bir daha okuyun lütfen! Normal bir insan bu cümlelerden neden ve nasıl rahatsızlık duyar? Tabii sözümüz Kemalistler, laikler, ulusalcıları kapsamıyor! Onlar doğal olarak “tehlikenin farkında mısınız?” korkularıyla büyüyüp yetiştikleri için bu tür çabalardan bile derin korkular üretmeye mahirdirler.
Bu yüzden de yazısının devamında Mustafa Balbay’ın şunları söylemesi hiç kimseyi şaşırtmaz:
“…Bütün parçaları birleştirince ortaya şu çıkıyor:
2018-2023’ten sonrası için yazılı ya da yazısız bir plan yapılmış. Bu, sığınmacıların anayasal güvenceye de sahip bir şekilde Türkiye’de kalması, bunun her türlü koşuşunun oluşturulması diye özetlenebilir.
İktidar bunu “şu aşamada” kendisine oy verenler de dahil olmak üzere Türkiye’ye kabul ettiremeyeceğini gördüğü için tanıdık yöntemlere hazırlanıyor.
Nedir o?
Örneğin, sığınmacılarla ilgili sorun olduğunu söyleyen herkesi “ırkçı”, “terörist” ilan etmek, “kin ve nefret tohumları ekme” suçu üretmek!
Bırakıversen Türkleri bu ülkede sığınmacı ilan edecekler!”
Diyeceksiniz ki Mustafa Balbay gibi birini neden gündeme alıyorsunuz? Zaten çapı, düzeyi belli bir isim! Evet, gerçekten de Balbay konuşulmayı hak etmiyor ama bu kafa yapısının nasıl çalıştığının görülmesi lazım!
Bu ülkeye sığınmış insanların uyumuna, insanca yaşamasına yönelik gayretlerden bile rahatsız olan bir kafa yapısı bu. Ve ne ilginçtir ki kendilerine ırkçı denilmesinden de rahatsız oluyorlar. Oysa herkes taşıdığı vasıflarla anılmayı hak eder!