HAKSÖZ HABER / Eurotopics
Birçok Avrupa ülkesinde yıllardır uygulanan çarşaf ve peçe yasağı, İsviçre’de de yürürlüğe giriyor. İsviçreliler pazar günü yapılan oylamada yüzde 51,2'yle örtünme yasağını onayladı. Böylelikle İsviçre’de sokaklarda ve kamu kurumlarında burka ile gezinmek yasak haline getirildi. Kamusal alanda yasağa uymayanlar, yüklü para cezasına çarptırılabilecek.
Müslüman kadınlar bundan sonra kamusal alanda burka ya da peçeyle dolaşamayacak. Yüzünü gizleyen gösterici ve holiganlara da para cezası getirilecek. Avrupa ülkeleri bu yasağın amacı konusunda her ne kadar haklı gerekçeler sunduklarını iddia etseler de Müslümanların inanış biçimlerinden kaynaklanan giyim kuşamlarına büyük bir müdahalede bulunulmuş olduklarını da biliyorlar.
Avrupa’da yabancı milletlerden insanların bulunması Avrupa’nın geleceği açısından çok büyük bir tehdit olarak görülüyor. Bu tehdidi: “İslamcılık, İslamcı Terörizmi ve İslamofobi” kavramları ile yaygınlaştıran Batı dünyası kendi iddiası olan, “ifade özgürlüğü ve giyim kuşam özgürlüğünü” son dönemde aldığı kararlar ile baltaladı.
Benzeri yasaklara birçok Avrupa ülkesinde de rastlamak mümkün: Fransa, Hollanda, Belçika, Bulgaristan, Avusturya, Danimarka ve son olarak İsviçre yüzü kapatmayı yasaklayarak bireysel yaşama müdahaleyi güvenlik meselesi sorunu olarak gösterdi.
Avrupa basını kararı tartışırken Avrupa’nın ifade özgürlüğünü engellemediğini düşünenlerin sayısı da bir hayli fazla. Bütün karşıt bileşimlere rağmen özgürlüğün böylesine kısıtlanmasının “Avrupa siyasal aklının iflas ettiğini de işaret ediyor” diyenlerin sayısı da bir hayli yüksek.
Örtünme yasağına evet denmesinin merkezindeki unsur İslam değil, İslamcılık
Almanca yayımlanan İsviçre gazetesi Neue Zürcher Zeitung'a göre yasak, İslamcılığa yönelik olduğu için son derece yerinde: “Karşıtları, 'Burka İnisiyatifi'nin, semboller üzerinden yürütülen bir politikadan ibaret olduğunu söylerken haklı. İnsanları hor gören, totaliter bir ideolojinin sembolüne karşı. ... Örtünme yasağına evet denmesinin merkezindeki unsur İslam değil, İslamcılık. İsviçre'de siyasal İslam olmadığını ileri sürmek naiflik olacaktır. Burada da camiler, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt ya da Türkiye tarafından finanse ediliyor. Burada da paralel toplumlara rastlanıyor. 'Burka İnisiyatifi' bunu değiştirmiyor. Tek yaptığı şey, siyasetçileri, bu alana daha dikkatli bakmakla görevlendirmek.”
Müslümanlarla konuşmayı tercih etmeyenler Müslümanlar hakkında konuşmayı tercih etti
Alman basınının dominolarından Der Spiegel: “Fransa'da getirilen benzer yasaklar söz konusu grupların kendilerini daha çok izole etmesine ve daha da radikalleşmelerine yol açtı. Asıl derdi baskı gören göçmen kadınlara yönelik politika yapmak olanlar, konuya farklı bir açıdan yaklaşmak zorunda. Örneğin zorunlu Almanca dersleri işe yarayabilir. Siyasi ve toplumsal haklar konusunda bilgilendiren, eğitim olanaklarını tanıtan, hukuki destek sunan ve topluluk bilinci yaratan eğitim programları da başarılı oluyor. ... Pazar günü yapılan oylamada kazanan taraf, Müslümanlarla konuşmayı değil, Müslümanlar hakkında konuşmayı tercih edenler oldu. Kıl payı kazandıkları bu zafer, cehaletin zaferidir.”
Kendi dar görüşlü bakışları ile zihinsel iflaslarını ispatladılar
İrlandalı The Irish Times: “Peçe ve burka yasağı, sağ eğilimli milliyetçileri, İslamofobları, hatta militan seküler solcuları geniş bir koalisyon çatısı altında birlik olmalarını sağlıyor. ... Örtünmeyi, Müslüman kadınların baskı altına alınmasının bir aracı olarak gören bazı feministler de aynı yasağı destekliyor. ... Ağırlıklı olarak liberal bir toplumda böylesine uğursuz bir ittifakın çoğunlukta olması, ülkedeki siyasetin iflasının kanıtıdır. Siyasi yönetim, popülist sağdan bir kazık daha yememeye o kadar odaklamış durumdaydı ki, çoğulculuğun özündeki hakikati savunmak akıllarına dahi gelmedi. Bu hakikat, başkalarına kendi dar dünya görüşlerimizi dayatmak yerine kültürel farklılıkları kabul etmemiz gerektiğidir.”
Demokrasiyi 30 kişi etkilemiyor mu?
Fransızca yayımlanan İsviçre gazetesi Le Temps ise yasağa sebep olan süreçten övgüyle söz ediyor: “Hakkında ne düşünürseniz düşünün bu inisiyatifin, işin kontrolden çıkabileceğine dair tüm endişelere rağmen 2009'daki [minare inşa edilmesi yasağıyla sonuçlanan] minare kampanyasındaki tartışmadan farklı olarak, onurlu ve saygılı bir üslubun dışına çıkmamış olması memnuniyet verici. Daha da iyisi son tartışmada sessiz kalmış, Müslüman toplumun çok sayıda kanaat önderinin -bazıları lehte, bazıları aleyhte- kampanyaya katılmış olması. Böylece fikirlerini söylemeye ve topluma uyum sağlamaya hazır olduklarını gösterdiler. Kampanyadan çıkarılacak en önemli ders, ancak 30 kişinin etkileneceği bu oylama sonucundan ziyade bu olsa gerek.”