Mehmed Garip Tanyıldızı / Akşam
Biz neden oruç tutarız?
Bir değeri gözeterek, somut bir karşılık ummaksızın fedakarlık yapmak, meşakkatlere katlanmak insanın ulvi yönüne işaret eder.
İnsanın ahlaki bir varlık olmasının koşulu ulvi bir yöne sahip olmasıdır. İnsanın ulvi yönünü hesaba katmaksızın dile getirilen bütün ahlakilik iddiaları bağlayıcılıktan yoksundur.
Ahlaki idealler zorlayıcı ve bağlayıcıdır. Çünkü ahlaki talepler kendi düşünce ve kararlarımızdan değil yüce bir varlıktan gelmektedir.
Sadece insanlar nezdinde bir anlamlılığın insan için kafi gelmesi mümkün değildir çünkü bu anlamlılık tamamen sübjektiftir.
İnsanoğlu aşkın ve ilahi bir anlamlılığa ihtiyaç duyar.
Hakikati idrakin yolu tefekkür, hakikatin duyumsanmasının yolu ibadettir.
Bu bağlamda, oruç ibadeti hakikati mesaj olarak taşıyan ahlaki bir ameldir.
Sahurdan iftara kadar kendimizi bazı nimetlerden mahrum bırakmamız bize nefis terbiyesinin ötesinde bir mesaj verir.
Bu mesajı alırsak ahlakımızın sebebi olan hakikati duyumsarız.
İsmet Özel bu mesajı şöyle ifade ediyor:
"Biz oruç tutmak suretiyle bütün yaratılmışlara bir ümmet olarak, hitap ediyoruz: Bizi yaratan Allah'tır. Biz cinsi münasebet sebebiyle ortaya çıkmadık. Bizi Allah yarattı. Biz hayatta kalıyorsak yediklerimiz, içtiklerimiz yüzünden değil. Allah bizi yaşattığı için hayattayız."
Gavur orucu
Küçük yaşlarda sahur yapmaya uyanmamak için yiyip yatmayı istediğimde annem, Hristiyanların sahursuz oruç tutuğunu, Müslümanların ise uykularından uyanarak sahur yapması gerektiğini söyleyerek beni uyarmıştı.
Müslümanlar dinlerini Müslümanlardan öğrenerek yaşarlar. Annem de kendi anne ve babası nasıl sahur için uyanmaya özen göstererek oruç tutuyorlarsa, aynı şekilde, buna dikkat ederek oruç tutuyordu ve bana da bunu öğretiyordu.
Okuma yazması olmayan annemin söylediği elbette kitabi bir bilgi değildi. Bugün de Hristiyanların oruç tutarken sahur yapıp yapmadıklarına dair bir bilgim yok. Annemin söylediğinin doğru olduğunu düşünüyorum.
Bu bilgi doğru olsun ya da olmasın, annemin o günkü uyarısı Müslümanların tuttuğu oruç ile Hristiyanların ya da diğerlerinin tuttuğu oruç arasında bir fark olduğunu zihnime kazımıştı.
Üstelik, bu fark yalnızca muhteva bakımından bir fark değil, aynı zamanda formel bir farktı.
Yani, mesela, Müslümanlar için bir ümmet olarak Ramazan ayının tayin edilmiş olması bir kendine özgülük ifade ediyordu.
Ramazan ayı en fazla namaz kılınan ve en çok infak edilen aydır.
Oruç bütün hayatı kuşatır.
Müslümanlar, Yahudi ve Hristiyanlar gibi perhiz yapmazlar.
Müslümanlar Budistler gibi çile çekmezler.
Müslümanların mescid içinde, insanların arasında girdikleri itikaf manastır tipi inziva ile aynı şey değildir.
Müslümanların orucunun şekli de anlamı da gavur orucundan farklıdır.