Süleyman Gülek / Yeni Akit
İman, ibadet ve güzel ahlaka önem vermeli
İslâm’da ilk önce iman gelir. Çünkü iman, her Müslümanın öncelikle sahip olması gereken bir özelliktir. Zaten insanın yaratılış gayesi, Allah’ı tanımak, inanmak, O’nu sevmek ve O’na kul olmaktır. Yüce Allah “Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve gerçekten Bize döndürülüp (hesap vermek için) getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?” (Mü’minun, 23/115) âyetinde insanların belli bir amaç üzere yaratıldıklarını bildirmiştir. Allah Teâlâ insanları en iyi ve en güzel şekilde yaratmış ve dünyadaki her şeyi de onlar için var etmiştir: “O (Allah) ki, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı.” (Bakara, 2/29)
Yeryüzündeki her şey insanlar için, insanlar da Allah’a kulluk için yaratılmıştır. Allah Teâlâ bu gerçeği Kur’ân-ı Kerim’de şöyle bildirmektedir: “Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zâriyât, 51/56) Allah'a kulluk yapmak için yaratılan insanlar, bu kulluk görevlerini yapıp-yapmamakla imtihan oluyor. Dünya hayatının bir imtihan yeri olduğunu, dünyayı ve insanları yoktan var eden Yüce Rabbimiz şöyle ifade etmektedir: “O (Allah) hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratandır.” (Mülk, 67/2) Ayetten de açıkça görüldüğü gibi, dünya hayatı insanlar için bir imtihandan ibarettir.
İmtihan ilk insanla başlamışır ve son insana kadar devam edecektir. Akıllı olup buluğa eren herkes için imtihan başlamıştır. Bundan kaçmanın ve kurtulmanın imkânı yoktur. Kimseye haksızlik edilmez. İyilik yapan da kötülük yapan da karşılığını eksiksiz görecektir. Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur: “O gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden hesaba çekileceksiniz.” (Tekâsür, 102/8); “Ve siz, mutlaka (dünyada) yaptığınız şeylerden sorumlu tutulacaksınız.” (Nahl, 16/93); “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür.” (Zilzal, 99/7-8) İslâm dini genel olarak; inanç, ibadet ve ahlâk olmak üzere üç alandan oluşur. “Allah sevgisi” imanın göstergesidir.
İman ebedi mutluluk yeri olan cennetin anahtarıdır. İman etmek, mutluluğa ermektir. İman, dünya zorluklarına karşı, insanın tek güvencesi, umudu ve sevincidir. İman, insanı sadakat ile Allah'a bağlayan ve yaşanan hayatı İslâm'a ayarlayan en üstün değerdir. İman, insanı yalnızlıktan, boşlukta kalmaktan kurtarır.
İmanlı mü’min, sorumluluklarının bilincine sahip insandır. Çünkü inanan insan, bir gün Allah’ın huzurunda yaptıklarının hesabını vereceğine inandığı için, Allah’a ve insanlara karşı olan görevlerini ve sorumluluklarını en iyi şekilde yerine getirmeye çalışır. Kul hakkı yememeye çok dikkat eder. Sözlerinde ve davranışlarında ölçülü olur. Her türlü aşırılıktan sakınır. Ailesine, çevresine, tüm insanlara ve hatta hayvanlara karşı şefkat ve merhamet gösterir. İyilik yapanların mükâfatını göreceğine, kötülük edenlerin de cezasını çekeceğine kesinlikle inanır.
Dolayısıyla Müslümanın en değerli şeyi imanıdır. Zira insan dünyada huzur ve saadete, âhirette ebedi mutluluğa ancak imanla kavuşabilir. İman itaat ister. İmanın gereği Allah’a ve Rasûlüne itaat etmektir. Rabbimiz Allah bu itaati bizlere emretmektedir: “Aralarında hükmetmesi için Allah’a ve Rasûlü’ne çağrıldıkları zaman mü’min olanların sözü: ‘İşittik ve itaat ettik’ demeleridir. İşte felâha (mutluluğa) kavuşanlar bunlardır. Kim Allah’a ve Rasûlü’ne itaat ederse ve Allah’tan korkup emirlerine uygun yaşarsa (iman, ibadet ve güzel ahlak sahibi olursa) ‘kurtuluşa ve mutluluğa’ erenler bunlardır.” (Nûr, 24/51-52) İslâm dininin temeli Allah’a ve Rasûlü’ne itaat esasına dayanmaktadır. Yüce Allah şöyle buyurur: “İman etmiş olarak, kadın-erkek kim sâlih amel işlerse ona (dünya ve ahirette) güzel bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını, yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.” (Nahl, 16/97); “Kim sâlih amel (iyi işler) yaparsa kendi lehine, kim de kötü amel işlerse kendi aleyhinedir (zararınadır).” (Fussilet, 41/46)
Allah Teâlâ’nın rızası gözetilerek, O’nun emrine uygun olarak yapılan işler sâlih ameldir. Bir Müslümanın imanını sâlih amellerle bütünleştirmesi, bütün davranışlarını güzelleştirmesi, İslâm’a uygun hale getirmesi gerekir. İnsanlara faydalı olmak, onlara her türlü iyilik ve yardımda bulunmak, insanlarla iyi geçinmek, onlara güzel davranmak, yararlı olmak da sâlih ameldir. Her Müslümanın, imanını sâlih amellerle ibadet anlayışı içerisinde bütünleştirerek bütün davranışlarını güzelleştirmesi ve iyi ahlâk sahibi olması gerekir.
Bize düşen bu fâni dünyanın geçici malına, mülküne, makamına, mevkisine, keyfine, zevkine aldanmayıp Allah’a iyi kul olmaya çalışmaktır. İçki, kumar, zina, faiz, haksızlık, ahlaksızlık, hırsızlık, rüşvet gibi haram olan şeylerden de sakınmakır. Yüce Allah şöyle buyurur: “Asıl hayat (dünya hayatı değil) âhiret hayatı; işte asıl hayat odur. Keşke bilselerdi!” (Ankebût, 29/64) Bu gerçeği bilenler; huzuru ve mutluluğu İslâm’a aykırı olan şeylerde değil, İslâmî anlayış ve yaşayışta ararlar, onun gereği ne ise onu yaparlar ve böylece dünya ve âhirette mutlu ve huzurlu olurlar.
İman zorunlu olarak ibadeti, iman ve ibadet de güzel ahlâk sahibi olmayı gerektirir. Bu nedenle bir Müslüman dünya ve ahirette huzur içersinde olmak istiyorsa iman, ibadet ve güzel ahlaka önem vermeli ve İslâmî anlayış ve yaşayış üzere olmaya özen göstermelidir!