İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği’in (MAZLUMDER) çağrısı ile birçok ilin cezaevi önünde “İçeriden Dışarı Özgürlük İftarı” yapıldı. Yapılan iftarlara birçok sivil toplum kuruluşu ile mahkum yakınları katıldı. “Bu Son 28 Şubat Olsun” merkezli konuşmalarda ordu, medya ve yargı üçgeninin hukuksuzlukları bir defa daha dile getirildi ve lanetlendi. Mahkum yakınlarının özlemleri yürekleri burktu. Her konuşma bir acıyı ve beraberinde yılların tüketemediği umudu barındırıyordu. Fakat Bolu Cezaevi’ndeki Müslüman mahkumların kaleme aldıkları ortak metin hepsinden farklıydı. Çoğunluğunun tek kişilik hücrelerde tecrit altında olmasına rağmen, Müslüman coğrafyalarda yaşanan zulümleri kendi durumlarından önce dile getirmeleri, onurlu duruşlarını bir kez daha tescillemiş oldu. Bu tavırları ile “Müslüman Tutsaklar Onurumuzdur” sloganının ne kadar isabetli olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldular.
Kaleme alınan metinden de anlaşılacağı üzere yaşananları tekrar tekrar anlatmanın, yazıp çizmenin anlamsız olduğu kendileri tarafından da yakinen müşahede edilmişti. Mahkum yakınlarından birinin “28 Şubat zulmünü Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a mı anlatacağız? Kendi çektiklerini O’na anlatmaya gerek var mı?” minvalindeki soruları bunun en açık göstergesiydi. Evet, gerçekten de hükümet yetkililerinin, Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’ına, Adalet Bakanı’ndan diğer tüm bakanlarına, milletvekillerinden müsteşarlarına kadar bir bütün olarak bilgisi dahilinde olan bu konu ile ilgili daha ne söylenebilir ki? Ne yazık ki biz de kardeşlerimiz ile aynı kanaatteyiz. Anlatacak bir şey kalmamış, yapılması gerekenler defalarca söylenmiştir. Fakat yine de “Muhakkak ki hatırlatmak müminlere yarar sağlar.” şiarından yola çıkarak, iki adımlık hücrelerde geçen her bir anın vebalinin 28 Şubat zulmünü çekip bugün iktidarda olanların omuzlarında olduğunu tekrardan hatırlatmadan da geçmemek gerekir.
“Kim din kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümanın bir sıkıntısını giderirse Allah da onun kıyamet sıkıntılarından birini giderir.” hadisi ile başlayan metinlerinin önemli vurguları şu şekilde:
“Rabbimizden, çaba gösteren fedakar kardeşlerimizin çabalarını boşa çıkarmamasını diliyoruz. Ülkemiz ve ülkemiz Müslümanlarının dünya mazlumlarına sahip çıkma, hak ve adaletin sözcülüğünü yapma gayreti umudumuzu artırıyor. Dünyada bu kadar mazlum varken ve bunca korkunç acılar yaşanırken, kendi dertlerimizin öncelikli sorun haline gelmesini istemek vicdanımıza kabul ettirebileceğimiz bir şey değildir. Kendimiz ile başka ülkelerdeki mazlum kardeşlerimiz arasında kıyas bile yapmıyoruz. Yine de adalet konusundaki duyarlılıklarını bildiğimiz yetkililerin kolaylıkla üstesinden gelebilecekleri bir sorunun çözümünü ısrarla ertelemeleri doğrusu tuhaf geliyor. Müslümanlar olarak haklarımızı elde etme konusunda maalesef yetersiziz. Duyarlı kardeşlerimizin ısrarla göstermiş olduğu çabaların henüz sonuç vermemesi bunun bir göstergesidir. Biz yine de hem kendimiz için hem de Müslümanların geleceği için umutluyuz. Müslümanlar sarp yokuşa tırmanmaya talip insanlardır. Gayretlerimiz bize çok şey öğretecek.
‘28 Şubat Son Olsun’ kampanyasının sonucu ne olursa olsun biz kardeşlerimizin çabalarına müteşekkiriz. Takdirin Rabbimiz tarafından belirlendiğine inanıyoruz. Allah’u Teala’nın çabalarınızı hak üzere muvaffak kılmasını diliyoruz. Gök kubbenin altında özgürce yürüyeceğimiz günlerin yakın olması duasıyla. Allaha emanet olun.”
Rabbimiz Müslüman mahkumların, kendileri için çaba gösteren kardeşleri ile mazlumlar için kaleme aldıkları bu metinden ibret almamızı nasip eylesin.