Müslüman Kürtler ve Kürtçüler

HAMZA TÜRKMEN

“Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık, sizi kabîlelere, halklara (soylara, boylara) ayırdık ki tanışasınız, haberiniz olsun ki Allah yanında en ekreminiz en takvalınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.” (Hucurât, 49/13)

Mü’minler kardeştir (49/10).

Ama saltanat rejimlerini devam ettirmek isteyen, dolayısıyla tevhidi kimliği içselleştiremeyen bazı Araplar, Arap olmayan kardeşlerini ‘Acem’ diye dışladılar.

Halk/şa’b ve kavimlerin biyolojik ve sosyal yapıları Rabbimizin ayetlerindendi (30/22) ve fıtri idi. Üstünlük takvadaydı...

Ama Kur’an’ın terk edilmiş bırakılma (25/30) oranıyla paralel bir şekilde ümmet içindeki kardeşliğimiz zayıflarken; kavmi, bölgesel ve mezhepsel cahili asabiyeler/hamiyetler (48/26) güçlenmeye başladı.

Ve sonra çözülmeye başlayan ümmet vakıası, I. Dünya Savaşı’ndan sonra seküler ulus yapılara bölündü. Zihinleri Batı tarafından devşirilenler için ümmetten uzaklaşıp, seküler ulusçuluğa yönelmek ilerlemeydi. Aslında bu kopuş, ilerlemecilik adına Türkçülük, Arapçılık, Farsçılık, Kürtçülük gibi mü’minlerin ellerini ve saflarını birbirinden ayıran asabiyeler oluşturdu.

Mustafa Kemal ve kadrosu, ümmetten sanal ve seküler bir Türk ulusu yaratmanın sevinci içindeydi. Ve 1925’te yayınlanan Şark Islahat Planı ile Türkiye adı konulan bu ülkede onlarca Müslüman kavmin ana dili yasaklandı. İttihad Terakki döneminde başlayan bir Türk ulusu yaratma dayatmasına karşı Şeyh Mahmud Berzenci de Şeyh Abdüsselam Barzani de, şer’i hükümlerin niçin uygulanmadığı ve ana dille eğitimlerinin niçin yasaklandığını sordular.

Şer’i kanunları kaldıran Kemalist Batılılaşmaya karşı çıkan Şeyh Said ve arkadaşları da, sırf bu soruları sordukları için kumpasa getirilip idam edilmişlerdi. Kürtçü şair Cigerhun’dan öğreniyoruz ki Said’in idam sehpasındaki son sözü ‘Yaşasın Şeriat’ olmuştu.

Yeni icadedilen Türk ulusu, tüm Müslümanlar, Oğuzlar ve ana dili farklı olan etnik unsurlarımız için bir Türk sorunu idi. Irk tartışmaları ve dayatmasıyla oluşan ‘Türk Sorunu’ süreç içinde karşımıza ‘Kürt Sorunu’nu çıkardı.

Seküler ulusun değil, fıtri olan kavmi kimliğin ve ana dilin savunması Rabbimizin kevni ayetlerini savunmak gibiydi. Zira renklerimizin ve dillerimizin farklılığı Allah’ın ayetlerindendi (30/22).

Ancak Kürt sorununa önce ırkçı ve ulusçu Batılılaşmayı savunan Jön-Kürtler, peşinden de sorunu marksist hedefler doğrultusunda kullanmak isteyen sosyalistler sahip çıktı. Şimdi de bu meseleyi, Müslüman Kürt halkını sekülerleştirerek Batılılaştırmak, diğer kardeşleriyle bağlarını çözmek isteyen AB, ABD ve taşeronları kullanmak istiyor.

İslami kimlikleri sindirilen Türkiye Müslümanları ve Müslüman Kürtler ise, kimliklerini cahili baskı ve pisliklerden arındırıp vahye yöneldikleri oranda Kürt meselesine ve diğer sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel sorunlara el atabildiler. 1993’de Mazlumder, 2006’da Özgür-Der geniş katılımlı Kürt sempozyumları düzenlediler.

Kürt sorununa çözüm bulmak, Türkiye’yi ve Ortadoğu’yu Batıcı oligarşik vesayetten kurtarmak için çaba sarfeden en önemli siyasi ekip, iktidardaki R. Tayyip Erdoğan ve dava arkadaşlarının hamleleri olmuştur.

Ancak sosyalist çizgiden gelen Kürtçü ve Batıcı HDP, ‘Biz Kürtler’ diyerek hem etnik bir algıyı temel ölçü edinerek vahyi kimliğin üstünü örtmeye çalışmakta, hem de Müslüman Kürtleri seküler Kürtçü söyleme boyun eğdirmeye uğraşmaktadır.

Ayrıca genel seçimlere girerken aday yapılarak Kürtler arasında LGPT’liler ile ifsad kapısı açılmak ve ‘Onlar insan değil mi?’ demagojisiyle çözülme ve Batılılaşma  yaygınlaştırılmak istenmektedir.

Türkiye’de 20 milyon Kürt var denilecek olursa, HDP oran olarak ancak onların dörtte biri kadarından oy alabilmektedir.

Müslüman Kürt halkının partiler arasında birinci tercihi AK Parti’dir. Kaldı ki Kürtler arasında HÜDA PAR ve partisiz mücadele yürüten Müslümanlar gibi bölgenin başka dengeleri de vardır.

Üstünlük sağlamak için söylenen ‘Biz Kürtler’ ifadesi ‘Biz Türkler’ ifadesi kadar bölücü ve ulusçuluk fitnesiyle maluldür.

Allah bizi ‘Müslimler’ olarak isimlendirmiştir (22/78).

Galat-ı meşhur olarak ‘tek millet’ mi denecek ‘tek ümmet’ mi denecek, densin. Ama bilelim ki bizleri birleştiren ve özgürleştirecek olan tek bağ İslam’dır.