Müslüman demokrat ve laik olur mu?

Hayrettin Karaman

Sayın Kongar'ın sorularına cevabı bu yazıya bırakmıştım. Birinci soru "Bir insan hem Müslüman hem de demokrat ve laik olabilir mi?" şeklinde idi.

Türkiye şartlarında bana göre doğru soru şudur: "Türkiye'de Müslümanların, laik düşünceye sahip insanlarla bir arada, barış içinde, hak ve özgürlüklere saygı göstererek yaşamaya ve demokrasiye rızaları var mıdır?

"Bir Müslüman aynı zamanda laik olabilir mi?" sorusu dayatmacı, kıstırıcı bir sorudur ve akide (inanç) ile ilgilidir. Müslümanlara mahsus bir çeşit demokrasi olabilir, ama sıra laikliğe gelince hiçbir Müslüman "Ben biraz Allah'a, biraz da O'nu tanımayan, O'nun hakimiyetini bölen 'rakiplerine' itaat ederim" diyemez. Bir önceki yazımda ifade ettiğim gibi İslam yalnızca iman, ibadet ve ahlaktan ibaret değildir, vahiy aynı zamanda hayatın diğer alanları ile ilgili talimatı da ihtiva etmektedir. Bir siyasi rejim/sistem hayatın belli alanlarında dini dışlıyor, işe karıştırmıyorsa müminler, inanç olarak onu benimseyemezler.

Benim isabetli bulduğum soru ise sosyal ve siyasi hayatla ilgilidir. İnancı ve ideolojisi farklı olan fertler ve gruplar -başka türlüsü mümkün olmadığında- inançlarını, dünya görüşlerini muhafaza ederek farklı olanlarla ortak alanı düzenleyen bir sözleşme (mesela anayasa) çerçevesinde birlikte yaşayabilirler, bir ülkenin vatandaşları olabilirler.

İkinci sorunun cevabı, birinci soruya verilen cevabın içinde vardır.

Üçüncü soruya gelelim:

"Kendini Müslüman olarak tanımlayan bir kadın başını açmakta, tesettüre girmemekte özgür müdür?"

Kendini Müslüman olarak tanımlayan bir bayan ya kendi bilgisi ile veya güvendiği bir bilenin fetvası ile "başını açmanın caiz olduğu" inancında ise başı bakımından "tesettüre girmemekte özgür" olur. Başı örtmenin farz, açmanın haram olduğu inancında ise "açmakta özgürlük" söz konusu olamaz. Açmak günah olur ve özgürlük "günah işleyip işlememe" konusunda devreye girer. Tesettür dahil bütün dini emir ve yasaklara itaat inancın gereğidir, tabii sonucudur, ancak Allah dünya hayatında insanlara hem inanma, hem de uygulama konularında hürriyet vermiştir. İnanmayanlar, inanıp da amel etmeyenler zorlanamazlar; çünkü zorla ne iman olur ne de ibadet ve ibadet manasında itaat. Müdahale ancak siyasi ve sosyal olarak da Müslüman bir toplumda kamu düzeni ve umumi ahlak bakımından bahis mevzuudur.

Sonuç

Türkiye'de AK Parti'nin de, genel olarak Müslümanların da herkese dini dayatmaya yönelik bir hedefleri ve planları yoktur. Siyasal İslam olmadığı gibi Ak Parti de bir "siyasal İslam partisi" değildir. Sosyal araştırmalar da gösteriyor ki istenen, "hak ve özgürlüklere saygı göstererek farklılarla barış içinde birlikte yaşamak, eşit şartlarda değerler yarışı yapmaktır".

YENİ ŞAFAK