"Müslüman bir çığlık" olarak nitelediği Ali Emre'nin şiir kitaplarını değerlendiren İbrahim Tenekeci, daha ilk şiirlerinden itibaren hem bir huzur arayışı içine girmiş, hem de çağına karşı esaslı eleştiriler yönelten Ali Emre'nin şiirlerine dikkat çekiyor. Ali Emre'deki siyasi ve eleştirel duruşun ve muhalifliğinin tüm yaşamına yansıdığını belirten Tenekeci, Emre'nin "Kıyamet Mevsimleri" ve "Milyon Sesli Mızıka" adlı şiir kitaplarında hayat içinden ayrıntılara nasıl yer verdiğini de gözler önüne seriyor. Mahalli veya taşrayı çağrıştıran kelimeleri şiirlerinde ustalıkla kullandığını belirttiği Emre'yi halkına yabancı olmayan şair kategorisinde ele alıyor.
Ali Emre, sitemiz yazarlarından Ali Değirmenci'nin şiirlerinde kullandığı mahlas isimdir. Ali Değirmenci'nin şiir kitaplarının yanı sıra Ekin Yayınları'ndan çıkan "Dönüştürme Bilinci ve İslami Hareket", "Dilime Gerili Pankart", "Yozlaşma ve Baskı Ortamında Sanat" adlı kitapları da bulunuyor.
İşte İbrahim Tenekeci'nin kaleminden Ali Emre ve şiiri:
İbrahim Tenekeci / Ayraç
1968 Kastamonu doğumlu Ali Emre, bugüne kadar üç şiir kitabı yayımladı: Kıyamet Mevsimleri, Milyon Sesli Mızıka ve Onarılmış Yas Bitiği.
Kıyamet Mevsimleri, Merdiven Dizisi'nin birinci kitabı olarak 1998 yılında çıkmıştı. Milyon Sesli Mızıka da bir başka diziden, Kırklar Edebiyat Serisi'nden okuyucuya ulaşmıştı. (2001) Onarılmış Yas Bitiği ise Kasım 2008 tarihli. (Hece Yayınları)
Ali Emre'nin şiir serüvenini iki bölüme ayırmak mümkün. Kıyamet Mevsimleri ile Milyon Sesli Mızıka birinci bölümde; Onarılmış Yas Bitiği ve bundan sonra yazdıkları da ikinci bölümde yer alır.
İlk gruptaki şiirleri İstanbul'da öğrenciyken ve Sivas'ta öğretmenken yazmıştır. İkinci gruptaki şiirleri ise Ankara yıllarında...
Diyebiliriz ki, Ankaralı yıllar, Ali Emre şiirde önemli bir kırılmayı da beraberinde getirmiştir. Biz ise bu yazımızda, Ali Emre'nin ilk iki kitabı üzerinde duracağız.
Kıyamet Mevsimleri ve Milyon Sesli Mızıka'da toplam 66 şiir var. Bu şiirlerde, ölüm de hayata dâhildir. Şair, gözleriyle görüş ayrılığı yaşamaz. Her şey bir çerçevenin içindeki fotoğraf veya resim gibi nettir, göz önündedir.
Az Edebiyat dergisinde "Yazdığım hiçbir şiir bir çift göz etmiyor" diye imzasız bir cümle okumuştum. Bunu da 'görmek' bahsine ilave edelim.
Her iki kitap da bütünlüklü, derli toplu ve görsel yönü kuvvetli şiirlerden oluşuyor. Bir de yalınlık, duruluk...
Salah Birsel, Yaşlılık Günlüğü'nde, "Güzel bir şiir üzerine söylenecek söz pek sınırlıdır" der. (Remzi Yayınları, 1992, Sayfa 202) Ali Emre'nin birçok şiirinin durumu böyledir. Beğenilen, güzel bulunan ve fakat hakkında neredeyse hiç yazılmayan şiirler...
Ali Emre, ilk iki kitabında yer alan şiirlerin çoğunda, bir olay anlatır. Hulki Aktunç, Turgut Uyar için "Hikâyeden hiç korkmamış bir şair" diyor. Aynı şey Ali Emre için de geçerlidir. En başarılı örneği ise 'Afife' şiiridir.
Turgut Uyar demişken, burada biraz durmak istiyorum. Ali Emre, kendisiyle yapılan söyleşilerde genellikle Behçet Necatigil, Hilmi Yavuz ve Sezai Karakoç'u işaret etse de, bazı yönleriyle Turgut Uyar'a benzer.
Yaşar Kemal, "Sanatı insan meselesinden dışarı çıkarıyorlar" diyerek, İkinci Yenicileri eleştirse de; Turgut Uyar, 'Efendimiz Acemilik' başlıklı yazısında, "Meselemiz bir şiir meselesi değildir. Yaşama meselesidir. Hayatımızda olmayan mesele, şiirimizde de olamaz" der.
Ali Emre'nin sanatına ve hayatına baktığımızda, kusursuz sayılabilecek bir bütünlük görüyoruz.
Kıyamet Mevsimleri
Kıyamet Mevsimleri dört bölümden ve otuz yedi şiirden oluşuyor. Uzakta, Dönüp Bakınca, Şarkî, Yangın, Afife, Tay Huylu Gelinler ve Lirik Kızlar Konağı, kitabın başarılı şiirlerinden bazıları.
Bu kitap, adeta 'temizlik' üzerine kurulmuştur. Ali Emre, 'Yangın' şiirinde "İçimin beyazlığına uzanıyorum" derken, hem Ziya Osman Saba'ya gönderme yapar, hem de bulunduğu yerin altını çizer.
Kıyamet Mevsimleri'nin baskın karakteri çocuktur. En çok bu kelime tercih edilir. Çocuğun yanı sıra, anne, abla, bahçe, oyun, gül ve kuş çokça tercih edilen diğer kelimelerdir. Renk ise mavidir. 'Yakarış' şiirinde geçen "Masmavi bir şaşkınlık çocukların yüzünde" dizesi, birçok şeyi bir arada göstermesi bakımından önemlidir.
Kıyamet Mevsimleri'nin özgeçmiş bölümünde, Ali Emre kendisini şu şekilde tanımlıyor: "Henüz taşrada kalmakta ve taşralı duyarlılıkları biriktirmekte ısrarlı..."
Kıyamet Mevsimleri'nde "taşra" birçok kez geçer. 'Hangi Bildik Yağmur' şiirinde yer alan "Taşranın o ahbap koynunda" dizesinde olduğu gibi... Yine, bir başka şiirde "Taşralı ağıtlardan" söz edilir.
Taşranın yanı sıra, "uzak" imgesi de bazen bir şiir başlığı olarak, bazen de bir dize olarak karşımıza çıkar: "O uzak kasabayı düşününce, birden..."
Ali Emre'nin kelime seçimi de buna göredir. Mahalli veya taşrayı çağrıştıran kelimeleri sıklıkla kullanır: Gövermek, caymak, kiler, eğninde, yılık, tevatür, afat, hımbıl, çit, urgan, yüksünmek, bungun, tarazlanmak, yeğnik, bıldır, murdar, hızar, sünepe, yunmak, ucube, sedir, pörsümek, pürçek, çıngı, kopça, bakraç vs.
Hatta meyve seçimleri bile öyledir. Alıç ve Ahlât ağaçlarını tercih eder. (Bu da bize ait iki dize: "Alıç ve Ahlât'ın yeri ayrıdır bizde / Gelmemişlerdir çünkü köyden kente".)
Kıyamet Mevsimleri'nde taşrayı çağrıştıran iki şey daha var: Ümmilik ve naiflik...
Ali Emre, insanları özellikleriyle birlikte şiirine dâhil eder. Kıyamet Mevsimleri'nde bu şekilde onlarca örnek vardır: Sakar uşaklar, kısa donlu kahramanlar, yatalak ulular, ümmi yorgancı, zengin bakireler, işgüzar tayfalar, dilbaz bileyiciler, meymenetsiz kızlar, içli oğlanlar, hadım uşaklar, felçli oğlan, tiryaki dilenciler, gündelikçi kadınlar, çağ kırgını çocuklar, zarif kızlar, uslu dadılar, müzevir bekçiler, yaslı kızlar, tay huylu gelinler, çolak hafız, yaşlı eltiler, çok kedili ablalar, kekeme savaşçılar, güleç bir haydut, fazıl babalar...
İlk kitap vesilesiyle dikkatimizi çeken bir diğer şey de, Ali Emre'nin bir proje şairi olduğudur.
Kıyamet Mevsimleri'ndeki şiirlerden birinin adı 'Ölüm En Çok Hayatı Andırır' başlığını taşır. O şiirdeki dizelerden biri, yıllar sonra üçüncü kitabına ad olur: "Onarılmış bir yas bitiği..."
Yine, ikinci kitabı Milyon Sesli Mızıka'nın haberi de, "Milyon sayfa sıçramış seyislerin sözlüğü" ve "Mızıkasına kapanan dilenciyi uyandır" dizeleriyle verilir.
Kıyamet Mevsimleri, sürprizlere açık bir kitaptır. Mesela 'Sus' başlıklı şiirin ilk dörtlüğü ile 'Fayton' (Ece Ayhan) şiirinin ilk dörtlüğü arasında akrabalık, bu sürprizlerden biridir.
Milyon Sesli Mızıka
Ali Emre, Kıyamet Mevsimleri'nden üç yıl sonra yayımlanan Milyon Sesli Mızıka'da da benzer hassasiyetleri sürdürür.
Kelime seçimleri, yine taşrayı hatırlatır: Bıngıldamak, basma, eğninde, rençber, hasat, hayın, tebelleş olmak, mıh, çıngı, yeğnik, aharlamak, fistan, urba, döş, yün eğirmek vs.
İnsanları özellikleriyle beraber şiirine dâhil etmeye devam eder: Konuşkan esnaflar, narin kızlar, bungun savaşçılar, tutkulu hakanlar, hafız teyzeler, orta halli dülgerler, kambur bilgeler, elit enişteler, bitli tüccarlar, pasaklı bir kız, hadım lalalar vs.
Milyon Sesli Mızıka'da, ilk kitapta pek olmayan bir yenilik daha vardır. Sadece insanlar değil, nesneler de özellikleriyle birlikte şiirde geçmeye başlar: Dımdızlak odalar, bezgin çıkrıklar, bungun aynalar, hırçın aynalar, kekeme resimler, temkinlik tüfekler, utangaç kılıç, kırk odalı konak vs. Merkezde yine 'çocuk' vardır. Anne, kız, gül ve ölüm; sıklıkla kullanılan diğer kelimelerdir.
Kentin Bileğindeki Buhran, Ömrün Örselenmiş Kelebeği, Kaçar Gibi Bir Çocuktan, Hikmet, Ölümün Görkemine Mersiye ise kitabın öne çıkan şiirleridir.
Birinci kitap ile ikinci kitap adeta bir bütündür. Aralarındaki tek fark, şairin, özellikle ikinci bölümden itibaren siyasi bir tercihe veya duruşa doğru gidiyor oluşudur. Bunu da halk üzerinden yapar.
Kıyamet Mevsimleri'nde halk yoktur, insanlar vardır. İlk kitapta halkın geçtiği tek yer, 'Kıyamet ve Dirim Sözleri'nde yer alan "Halkın sedirine ilişmek" bölümüdür ve bu, kesinlikle siyasi bir söylem değildir. Daha çok, taşrayı imlemek için kullanılmıştır. Milyon Sesli Mızıka'da ise halk üzerinden verilen çok sayıda siyasi mesaj vardır. Üçüncü kitabı Onarılmış Yas Bitiği, işte bu kanal üzerinden ilerler. Özellikle son yıllarda yazdığı şiirler, bu durumu daha da belirgin hale getirir.
Birinci kitapta "Lirik bir uygarlıktır bebeklerle büyümek" diyen Ali Emre, ikinci kitabında "Epik şiirler, kışlalar, o konuşkan esnaflar" demektedir. Bu söylem, bilinçli bir tercih midir, orasını bilemem. Fakat Milyon Sesli Mızıka'da geçen kimi dizeler, mesela "Hiç ellemez eşelemez büyük kalbini halkın", "Bir halk şarkısını gömerken toprağa", Ezilmiş bir halkın yorgun gövdesi" gibi dizeler, epik ve siyasi bir hassasiyetin ürünüdür. "Sultanlara çarparak büyüyen" dizesi de öyle...
Kaçırmamamız gereken ayrıntı ise şudur: Ali Emre, daha ilk şiirlerinden itibaren hem bir huzur arayışı içine girmiş, hem de çağına karşı esaslı eleştiriler yöneltmiştir. Bir anlamda, direniş şiirleri yazmakta ve kötülüğü; sadece yazdıklarıyla değil, yaşantısıyla da eleştirmektedir. Mesela ilk kitabında yer alan 'Tahrif' şiirinde "Çağın çirkin sayfalarında ağlaşırdık" diyerek, günümüz dünyasına bakışını ortaya koymaktadır. Burada söylenmesi gereken şey, Ali Emre'deki siyasi ve eleştirel duruşun yeni bir şey olmadığıdır. Muhalifliğinin de...
İki bölümden oluşan Milyon Sesli Mızıka'nın ikinci bölümü, ağırlıklı olarak siyasi şiirlerden oluşmaktadır. Mesela 'Yüzbaşı ve Kurbağalar' ile 'Gemisini Kurtaran Kaptan', 28 Şubat için yazılmış ve ironiye de yer veren şiirlerdir. Tekrar edersek, bu şiirler, direniş ve tavır şiirleridir. Sanatsal kaygının yanı sıra, sorumluluk duygusu da taşımaktadır. Fakat bu yapılırken, müzikten ve imgecilikten fazla taviz verilmemiş, dümdüz konuşan ve bağıran bir üsluptan daima uzak durulmuştur.
Kıyamet Mevsimleri'nin temizlik üzerine kurulu olduğunu söylemiştik. Milyon Sesli Mızıka'nın "Ömrün Örselenmiş Kelebeği" başlıklı birinci bölümü ise iyilik üzerine kuruludur. Nitekim 'İyilik Güzellik' şiirinde; "Kötülüğün eli taş kesilir kıyımızda" der.
Sonuç olarak...
Ali Emre, günümüz Türk şiirinin değerli isimlerinden biridir.
Hem sanat, hem mesuliyet duygusu olan şairlerimizdendir. O, bizim için, "Müslüman bir çığlıktır." (Acı, Kıyamet Mevsimleri)
Selahattin Yolgiden, "Her şair, kendinden önceki şairlerin toplamıdır" diyor. (Üç Nokta Dergisi, 2010 Bahar, sayı 3) Ali Emre, şiirlerinde hem bunu, hem de farkını en güçlü şekilde ortaya koymuştur.
Kıyamet Mevsimleri ve Milyon Sesli Mızıka'da yer alan şiirleri bugüne kadar defalarca okudum. Bu şiirleri her okuduğumda, birçoğunu ilk defa okuyormuş hissine kapıldım. Bu da demek oluyor ki, iyi şiir, her gün yeniden başlar.
Attila İlhan, Kimi Sevsem Sensin'in sunuş yazısında, "Türk kulağı"ndan bahseder. Bu kulağa hitap etmeyen ve halkına yabancı olan şairin unutulacağını iddia eder. Bizim kuşağımız içinde, bunu en erken fark eden iki şairden birinin Ali Emre olduğunu düşünüyorum.
***
NOT: Milli Gazete'nin 05.10.2010 tarihli nüshasından iktibas ettiğimiz bu yazı, Ayraç dergisinin Eylül sayısında yayınlanmıştır.
HAKSÖZ-HABER