Müslim Şişani, Müslüman Gençlere Seslendi

Cund'uş Şam grubunun lideri Müslim Şişani, alimleri küçümsediğini söylediği gençler başta olmak üzere Müslümanların sorunlarıyla ilgilenen bütün Müslüman gençlere yönelik bir çağrı yayınladı.

Müslim Şişani'nin çağrısı:

Bugünlerde bazı sözde ilim talebelerinin ve cihada gelmesi hasebiyle mücahid etiketi alan tecrübesiz bazı yeni yetmelerin çok bilmiş tavırlar içerisine girmeleri ve Müslümanlara iftiralar atmaları fazlasıyla sıklaşan bir durum oldu. Şanlı cihad sancağına gölge düşürmekten başka bir şey yapmayan bu gibi kimselerle ilgili gençleri uyarmak istiyorum.

İlk etapta cahilce ve edep dışı şekilde sıradan Müslümanların hedef alınması mutat hale gelmişti. Ne var ki son zamanlar da Müslümanların önde gelen bazı isimleri de bu iftira ve karalama kampanyalarından nasiplerini almaya başladılar.Allah korkusunu kaybeden bu  kimseler 30 yıldır islamı ve Müslümanları müdafaa eden ulemaya ve cihad önderlerini de iftiralar atmaya ve onları karalamaya başladılar.

Bu nankörler şunu çok iyi bilmeliler ki bugün dillerine doladıkları bu kimseler geçmişte az da olsa kendilerinden ilim aldıkları şahsiyetlerin (cihad uleması) ta kendileriyken  bugün kibir ve hasedle  kendilerinin hak üzere olduklarını ve bu ümmetin ulemasının ise hatada olduklarını söyleyebiliyorlar. Onlardan bazıları ulemayı suçlayıp mücahidlerin safların katılmamakla itham ederek ‘Tağutların içinde oturmayıp cihada gelselerdi onları takip ederdik ‘ diyebiliyor.

İlk olarak bu cahillerin anlayamadıkları şey cihad amelinin yalnızca silahla ifa edilmediği gerçeğidir. Allah azze ve celle Kuran-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

Müminlerin hepsinin toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminde bir gurup dinde (dinî ilimlerde) geniş bilgi elde etmek ve kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları ikaz etmek için geride kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar. ( Tevbe Suresi 122.Ayet)

Ayrıca Ebu Said El Hudri’den (Allah ondan Razı olsun) gelen bir rivayette Allah Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle demiştir: ‘Cihadın en efdali zalim yöneticiye karşı hakkı söylemektir’’ 

İkinci husus ise Alimlerin cihada katılmadıkları yönündeki söylemlerinin asılsız olduğudur. Mücahid alim Doktor Eymen ez Zevahiri (Allah onu korusun) bunun en somut kanıtıdır. Ne zaman ki kendisine verdikleri beyatı bozmak istediler işte o zaman Zevahiri’yi günah keçisi ilan edip kendisine iftira ve karalamalar da bulundular. Ancak Allah’a hamdolsun kendilerinin uydurdukları asılsız ve mesnedsiz iftiralar dışında kendilerini destekler mahiyette ortaya bir tane somut delil koyamadılar. Kaldı ki Zevahiri dışında cihada katılan ve fiili olarak cihad amelinin içerisinde bulunan pek çok alim mevcuttur ki onlar: Halid el Ağa el Ensari, İbrahimRubeyş, Haris Nezari (Allah kendisine rahmet etsin) ve diğerleri.Yine Kafkasya’da Şeyh Ali Eşhab, Ebu Muhammed ve Şeyh Osman el Gimravi (Allah onları korusun) bunların arasındadır.

Bu cahillerin kendi konumlarını tahkim etme adına sıklıkla dile getirdiği ve İslam tarihinde de ulemanın kahir ekseriyetinin hakkın yanında durmadıklarını dillendirip Selahaddin Eyyubi (Allah ona rahmet etsin) dönemini örnek gösterdikleri tüm ulemanın hatalı olup cahillerin ise hak üzere olduğu söylemlerine arka çıkacak somut bir örnekleri de bulunmamaktadır. Belli ki bunlar geçmişte ümmetin nasıl bir durumda olduğunu,ulemanın cihadın öncülüğünü yaptığında ümmetin nasıl bir uyanış gerçekleştirdiğini ve bunun nasıl sonuçlar getirdiğini unutmuş olmalılar. 

İşte bazı isimler: 

İmam Ahmed bin Hanbel,Şeyhülislam İbnTeymiyye, İzz bin Abdusselam, Muhammed bin Abdulvehhab, İzzeddin El Kassam, AbdullahAzzam, Fethi Şişani, Muhammed Et Temimi (Ebu Ömer es Seyf) ve daha niceleri.Allah onlara rahmet etsin. 

Hakkın talebinde olan kardeşlerime sesleniyorum ve onlara soruyorum: Biz ne için mücadele ediyoruz ve bu mücadelenin temelini ne oluşturuyor? Küfre ve onun saldırganlığına karşı hakka davete ve onunla mücadele için bir ve beraber olmaya mı yoksa iyi-kötü,güçlü-zayıf deyip ümmeti parçalamayakendilerine karşı müşfik olup onlar tezkiye etmemiz gerekirken ilim ehlini tahkir edip onları ümmetimizden koparmaya mı? Çağrımız neye? 

Herkesin şunu çok iyi anlaması gerekiyor, Alimler bu ümmeti muhafaza eden kaleler ve kalkanlardır. Biz askeri tecrübemize binaen diyoruz ki kale düşerse savunma biter. Sevgili kardeşlerim muhtemeldir ki bazen kendilerinin ellerindeki deliller temelinde ortaya koydukları  içtihadlerindeki farklılıklardan dolayı bazı durumlarda alimlerle ihtilafa düşebiliriz. Dikkatlice incelersek bu alimlerimiz ki Müslümanların zihin ve inanç dünyalarında tahribata ve fesada neden olan şarkiyat araştırmaları adı altındaki faaliyetlere,ateist ve felsefi cereyanlara karşı inancımızın müdafileri olmuşlardır. 

Onlar aynı zamanda Nebevi sünneti müdafa eder ve bizlere fıkıh ve akide meselelerinin hallinde ve tedrisinde yol gösterici kimseler olurlar. Hal böyleyken onları itibarsızlaştırmak,karalamakta da bir hayr olabilir mi? 

Bunun için alimlerle olan ihtilafımızın mahiyetini çok iyi tetkik etmek zorundayız. Onlara olan muhalefetimiz şer'i bir delile mi yoksa bugünlerde gençler arasında sıklıkla gözlemlediğimiz hiçbir temele dayanmayan internet ortamındaki boş polemiklere ve sohbetlere mi dayanıyor? 

Eğer durum buysa ümmetimiz için, bizim için ortaya koydukları tüm bu çabaları, üzerimizdeki emekleri ve gayretleri bir çırpıda yok mu sayacağız?

Hele de cihadı ve mücahidleri destekleyen alimlerin sayısı bu kadar azken ve ümmet için ifa ettikleri rolleri ortada ve yerlerinin doldurulması mümkün değilken. Onlara bu zamanda böylesine ihtiyacımız varken Müslümanları doğru yola kim iletebilir? Bu cahiller İslam düşmanlarının inancımıza karşı yürüttükleri bu sistematik savaşa karşı koyabilirler mi? Herşey bir kenara bazı durumlarda onlara makul düzeyde getirebileceğimiz tenkidleri ve yaptığımız beyanları  daha ahlaklı ve İslami edep dairesi içerisinde gösteremez miyiz?

Şu daima akılda tutulmalıdır ki içi boş batı medeniyetini dize getirmenin başlıca unsuru İslam ahlak ve ruhunu ortaya koymaktan geçmektedir ki ancak o zaman hedefimize ulaşabilir ve uğrunda yola çıktığımız Rabbimizin rızasını elde edebiliriz.

Allah kendisine rahmet etsin Şeyh Ebu Musab Es Suri şöyle demişti: ‘Muhakkak ki pozisyonumuz bu şekilde kaldığı müddetçe tehlikedeyiz.Bu tehlike ümmeti yok eder demiyorum zira Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu ümmetin baki kalacağını ve muzaffer olacağını söylüyor lakin şimdikinden daha da fazla  zulümle, işkenceyle, acıyla, korkuyla, katliamlarla, zilletle ve utançla yüzleşmek durumunda kalabiliriz.’’

Buna binaen şunu diyebilirim ki eğer bu şekilde hatalarda ısrar edip daima kendimizin diğerlerinden daha üstün olduğu inancını nefislerimize telkin etmeye devam edersek yakın bir gelecekte bu durumun acı meyvelerini toplamaya başlayabiliriz. Ayrıca kısmi kontrol ve gücü ifade eden ‘temkin’ mefhumunu da iyi anlamak zorundayız ki şu anda bu mefhum tam anlamıyla tahakkuk etmiş değildir ve geçicidir. Bu yolla Allah şunu görmeyi murad ediyor: doğru zaman geldiğinde,gücü tam anlamıyla elde ettiğimizde şerri ve dünyevi sebeplere mi sarılacağız yoksa dünyevi kazanımlarımızla mutmain olup kendi gurubumuzun maslahatını ümmetimizin maslahatına tercih mi edeceğiz? 

Eğer nasıl amel edeceğimizi ve çalışacağımızı bilmeyip sebepleri göz ardı eder ve eylemlerimizin sözlerimizle tenakuzu söz konusu olursa Allah şahidimiz olsun ki çalışmalarımızın sonucu hali hazırdaki sonuçlardan daha acı olacak, zafer gecikecek ve Allah bizleri kendisinin sevdiği sevdiklerinin de kendisini sevdiği sadıklarla tebdil edecektir. 

İlim ehli bazı zatların ve mütefekkirlerin de hazır bulunduğu; Cihad ve tekfir meselelerinin mütalaa (görüşüldüğü) edildiği bir mecliste Şeyh Atiyetullah el libbi’ye (Allah ona rahmet etsin)  alimlerle ilgili bazı sorular sorulduğunda cevabı şöyle oldu: ‘’ Bazı meselelerde ihtilaf ettiğimiz alimlerin yanlarında bizim tefakkuh (fıkhetme) edemediğimiz, fehmedemediğimiz(anlayamadığımız), ulaşamadığımız deliller olabilir. Bizler onlara karşı tutumumuzda tazimde bulunmaktan tereddüt etmez ve onlara adilane muamele ederiz.

Allah Kuranı Kerim’de şöyle buyurur: Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendiniz, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, büker (doğru şahitlik etmez), yahut şâhidlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır. (Nisa Suresi 135.Ayet)

Mevzuya şöyle devam etti Libbi:  ‘’ İnsanlarla bir meseleyi münazara ederken usül ve adap sınırını aşamayız.Ayrıca muhalefet ettiğimiz kimselere karşı saygı göstermekten geri durmaz ve kimden gelirse gelsin en ufak dahi olsa kendilerinden sadır olan hakkı reddetmez hata ve yalanı ise reddederiz.Ve en önemlisi ne olursa olsun onlara karşı muamelemizde ahlakı,metaneti ve saygıyı elden bırakmayız. Hakka sarılmakla muvaffakat (uyum sağlamak) etmediğimiz insanlara saygı göstermek arasında bir tenakuz (çelişki) söz konusu değildir. Hele de bu kimseler İslam’da önümüzde (bu yönüyle bilinen) olup bu hususta kavi (kararlı) olmuş kimselerse.Bu alimler fazilet sahibi ve kendilerinde hayr bulunan kimselerdir ve ayrıca yaşça bizden büyüktürler.Ömürlerini ilim talebiyle ve Allah’a davetle geçirmişlerdir.’’

Alimleri izleyip de İslam ülkelerindeki yöneticileri tekfir etmeyen kimselerle ilgili ise El Libbi şöyle söylemiştir:

‘’ Ortalama bir Müslümanın genel meselelerde alimleri izlemesinde fayda vardır ancak dinlerini öğrenip hakka sarılmaları hususunda insanlara nasihatte bulunmak, açıklamalar yapmak  görevimizdir zira alimler arasında çeşitli meselelerde ihtilafların olması hepimizin malumudur.İlim talebesi olmayan her Müslümanın güvenilir,dindar,hakkı söyleyen emri maruf ve nehyi ani’lmünker yapan bir alime danışması uygundur.’’

Müfsid alimlerle ilgili ise şöyle demişti:

‘’Gençlere böyle kimselere yönelmelerini öneririz.Onları kendi hallerine bırakın,onlar size zarar veremeyeceklerdir.Onlarla olan işlerinizde sınırları da aşmayın,çünkü Allah azze ve celle şöyle buyurmaktadır: 

Gerçek şu ki, zalimler iflah olmaz!» dedi. (Yusuf Suresi 23.Ayet)

Bir kimsede hayr ve şer bulunabilir,her Müslümanda biraz hayr olmak zorundadır ki bu sebeple kendimizi dengelemeli, durumumuzu gözden geçirmeliyiz. Bazı meselelerin çözümünde yetersiz kalırsak meseleleri uzun bir süredir cihadın içerisinde yer alan alim ve mücahidlere götürmeliyiz.

Sevgili kardeşlerim,Yüce Allah bizlere İslam'ın zaferini vaat etti ve alimleri de buna sebep/vesile kıldı.Kafirler aramızda fitne ve karmaşa çıkarmak için ellerinden geleni yapıyorlar ve bunu başarmak için alimler itibarsızlaştırmak gerektiğini çok iyi bilmekteler. 

Ancak Allah’a hamdolsun alimlerimiz bu dinin en ufak bir parçasını dahi tahrif etme imkanını onlara tanımamaktalar.E ğer alimlerin çoğunluğu ifsad olmuş olsaydı pek çok hatalı ve uydurma hadisle yüzyüze kalmış olacak ve büyük alimlere karşı yöneltilen asılsız ithamlar ve açıklamalar hususunda bilgisiz olmuş olacaktık. 

Abdullah bin Amr’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah’tan sallallahu aleyhi ve sellem: 

“Şüphesiz ki Allah-u Teâlâ ilmi insanlardan çekip alıvermez. Lâkin ilmi, âlimleri almakla kaldırır. Nihayet hiçbir âlim bırakmadığı vakit, insanlar bir takım kara cahilleri baş edinirler. Onlara sual sorulur. İlimsiz fetvâ verirler. Bu suretle hem kendileri saparlar, hem de başkalarını saptırırlar.” (Buhari,Müslim) 

Bu hadis bizleri ümmetin alimlerine karşı sergileyeceğimiz tavırlarla ilgili bizleri yeniden düşünmeye sevkediyor çünkü Allah’ın mücahidleri ve liderleri değil alimleri alacağından bahsediyor.

Allah’a şükürler olsun ki Hak üzere sımsıkı sabit kalan ve bu dini muhafaza eden alimlerimiz var.Cahillerin nasıl darabbani alimleri ve cihad ulemasını zalim liderlerlere arka çıkan ve onların maslahatına uygun fetvalar veren alimlerle mukayese ettiklerini görmekteyiz. 

Bu cahillerle hak ile batılı ayıramıyorlar. Dar bir ufukları ve sınırlı bakış açıları var.Bu dini dar bir çerçeveye sokmak istiyorlar.Mücahidlerin saflarını parçaladılar ve kendilerine muhalefet edenlerin kanlarını akıtmakta bir beis görmediler. 

Kardeşlerimizden birinin enfes bir sözü var: ‘’ İlimsiz ve zayıf imanlı bir mücahid zalimdir lakin alim her daim alimdir’’

Allah’a hamdolsun herşeyin ardında bir hikmet vardır.Eğer bu kargaşa ve savrulmalar yaşanmamış olsaydı ümmeti aldatanları tanıyamayacaktık. 

Yüce Allah Kitabında şöyle buyurur: Şüphesiz biz seni, şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. (Fetih Suresi 8.Ayet)

Allah’a hamdediyoruz ki batıl beyanlara kulak asmayan ve alimlere kulak kabartan ve onların nasihatlerini dinleyen Müslümanlar var; Allah’ın rızasını kazanmak için sıkı çalışalım, kazanılması gereken onun katındadır. Sözlerimi bitirirken saygıdeğer şeyhlerimize şunu söylemek istiyoruz: Desteğiniz bizleri onurlandırıyor, nasihatleriniz ve sözlerinizi dikkate almaya devam edeceğiz ta ki sizden bir yanlış sadır (ortaya konmuş)  olmuş olana dek Allah’tan sizleri muvaffak kılmasını ve size hayırla mükafat vermesini niyaz ediyoruz.

Sadık takipçileriniz, Cunudu’ş Şam

Editörün notu: İki yılı aşkın süredir Suriye'de bulunan Müslim Şişani, Cunduş Şam isimli gruba liderlik yapıyor. Daha önce Kafkasya'da da Rus Ordusu'na karşı savaşan Şişani'nin grubu Lazkiye ve çevresinde operasyonlar düzenliyor. 

Kaynak: TimeTürk

Suriye Haberleri

Katil Esed güçleri ve İran’a bağlı çeteler İdlib’e saldırdı
Tel Abyad'a saldıran PKK/YPG bir çocuk öldürdü
Umutol İnsani Yardım Derneği, Suriye’de 150 briket ev yaptı
Hamas yöneticisi Nassar: “Halkını katleden Esed direnişin timsali olamaz”
Suriye’ye dönüşlerin “gönüllü” olduğundan emin misiniz?