Murat Kayacan’ın okuduğu Kur’an-ı Kerim ve mealinin ardından söze başlayan Boğatekin, “Seyyid Kutub, yaşarken de şehadete erdikten sonra da hem kendi ülkesi Mısır'da hem de tüm dünyada kişiliği, düşüncesi, eserleri ve aksiyonuyla tesir bırakan İslami hareket önderi, dava ve davet adamıdır.” dedi.
Çocukken hafız olan ve iki dünya savaşını görmüş Kutub’un değişik düşünsel evreler geçirdiğini söyleyen Boğatekin, onun bir dönen dinden şüphe ettiğini fakat daha sonra Kur’an’a yöneldiğini, onu edebi açıdan incelediğini ifade etti.
Kutub’un “Gördüğüm Amerika” adlı eserinden de söz eden Boğatekin, ondan şu nakilde bulundu: ''Amerikan halkını inceleyen bir kimse önce, dünyanın başka bir halkında görülmeyen bir vakıa ile karşı karşıya gelerek hayrete düşer; bilim ve aksiyon aleminde ilerlemenin zirvesinde bir halk ama bilinç ve ahlak aleminde ilkel insan arasında farkı yok hatta bazı alanlarda ondan daha geri.''
Boğatekin, Kutub’un hapishane yılları onun düşüncelerinin en fazla olgunlaştığı yıllar olduğunu, ümmetin hali üzerine Kur’an’ı merkeze alarak kafa yorduğunu, ümmetin yeniden dirilişi konusunda çözüm üretmeyen çalıştığını belirtti.
Kutub’un “Kur’an nesli” oluşturmayı hedeflediğini söyleyen Boğatekin sözlerini şöyle sürdürdü: “Seyyid Kutub, İslam'ın uygulanabilmesi için ümmetin gerekli olduğunu söyler. Müslüman ümmet, şu an fiili olarak yoktur. Tarih dışı kalmıştır. Ümmetin yeniden diriltilmesi ile işe başlamak gerekir. Bunun için kula kulluğun olmadığı özgürlük ortamlarının olması gerekir. Bu diriliş hamlesi öncü bir yapının mevcudiyetini gerekli kılar. İslami diriliş, ancak ilk Kur'an nesli olan sahabeyi kendisine örnek almış bir cemaatin gerçekleştireceği topyekûn bir silkinme ile varlık bulacaktır. Seyyid Kutub, ilk Kur'an nesli gibi bir nesil gelmedi. Çünkü Kur'an'ın yanında israiliyyat, mesihiyyat, mistisizm, diğer kültür ve uygarlıkların tortuları İslami kaynaklarımıza bulaştırıldı ve safiyet bozuldu demektedir.”
Sorular bölümünün ardından program sona erdi.