Muş İlci İnşaat Kız Anadolu İHL’de “Namaz Bilinci” Konferansı

Abdullah Yıldız’ın sunumuyla İlci İnşaat Kız Anadoluİmam Hatip Lisesi’nde “Namaz Bilinci” konferansı gerçekleştirildi.

Haksöz Haber

Muş İlci İnşaat Kız Anadolu İHL’nin konferanslar dizisinin konuğu, Namaz Gönüllüleri Platformu üyesi yazar Abdullah Yıldız idi.

Okul müdürü Hülya Kayacan'ın, konuşmacı hakkında kısa bir bilgi vermesinin ardından, “Hiç şüphe yok ki namaz, fahşâ ve münker’den alıkoyar.” (Ankebût / 45) âyeti ile konuşmasına başlayan Abdullah Yıldız, namazın her tür kötülüğü ve çirkinliği engellediğini belirtti.

Yıldız konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Uyuşturucu, alkol vb. kötü alışkanlıkların temel nedenleri bağlamında, gençliğimizin içine yuvarlandığı ‘manevî bir boşluk’ var; kalbi Allah’tan başka şeylere meyledenlerin hâlini tasvir eden ‘…sanki o, gökten düşmüş de kuşlar onu didikliyor yahut rüzgâr onu bir uçuruma sürüklüyor…’ (Hacc / 31) âyeti de, gençlerimizi uçuruma savuran rüzgârlara ve didikleyen kuşlara benziyor. Bu açıdan namaz ve onu teşvik eden imam hatip okulları adeta bir liman.

Bir ‘tevhid eylemi’ olan namaz, Allah’ın birliğine imanın ardından emredilen ilk farz ibadettir. “Vakitli olarak” farz kılınan (Nisa / 103) namazı Allah ve Resûlünün tanımladığı gibi ‘ikâme edenler’in, yani dosdoğru ve huşu içinde kılanların, asla ‘manevî boşluk’ yaşamayacağını ve kötülüklere de eğilim göstermeyeceğini ve bunu Rabbimizin garanti ettiğini hatırlatıyoruz.

İnanarak ikâme edenleri her türlü kötülükten alıkoyan namaz, müminleri aynı safta omuz omuza birleştirir, birbirine kenetler ve kendi aralarında hiçbir kin, düşmanlık, nefret, şiddet, terör bırakmaz. Evs ile Hazrec arasındaki 120 yıllık savaşa son verip onların kalplerini birbirine ısındırarak ‘kardeşler’ kılan ve böylece onları, ‘tam da bir ateş çukurunun kenarında iken’ (Âl-i İmran / 103) o badireden kurtaran namazın Rabbi, bugün de farklı etnik gruplara, mezhep ve meşreplere bölünerek ‘düşman kardeşler’ hâline gelen Müslümanları, Kur’ân ipine sımsıkı sarılıp huşu içinde namaz saflarına omuz omuza dizildikleri takdirde, ‘kurşunla kaynatılmış duvarlar gibi’ (Saff 4) gerçekten kardeş kılacaktır.

İşte o zaman, Allah’ın yardımına ve desteğine nail olunacaktır. Çünkü ‘Allah, kendisine (dinine) yardım edenlere kesinlikle yardım eder. Hiç şüphesiz Allah Kavî (Güçlü) ve Azîz (Galip)’dir.” (Hacc / 40).

Kuvvet ve izzet sahibi Rabbimizin, iktidar mevkiine getirip kendilerine birtakım güç veyetkiler bahşettiği kullarından ilk istediği şey ise, namazı ikâme etmeleri; dosdoğru kılmaları-kıldırmalarıdır:

‘Onlar (o müminler) ki, eğer kendilerine yeryüzünde iktidar verirsek namazı ikâme eder (dosdoğru kılar), zekâtı verirler, iyiliği emreder ve kötülükten alıkoyarlar. İşlerin sonu Allah’a varır.’ (Hacc / 41).

Kur’ân’da namazın ‘eqımi’s-salâte’, ‘eqîmu’s-salâte’, ‘yuqîmûne’s-salâte’ vb. şeklinde’iqâme’ lafzı ile emredilmesi dikkat çekicidir. ‘İqâme etmek’; ‘bir şeyi kaldırıp dikmek, düzeltip doğrultmak, dosdoğru yapmak, özenle ve şartlarına riayet ederek uygulamak, devamlı ve itibarlı hâle getirmek’ anlamlarına gelir. Dolayısıyla, namazın ikâmesi; ‘onu ta‘dîl-i erkân ile rükünlerinin hakkını vererek, huşû ve hudû içinde, dosdoğru bir şekilde kılmak ve hatta kıldırmak’ demek olur. ‘Namazı sevdirip yaygınlaştırmak için emr-i bi’l-ma‘rufta bulunmak, namazın önündeki engelleri ortadan kaldırmak, başkalarına namazı hatırlatmak, emretmek ve öğretmek’ de namazı ikâme içine girer.

‘Ehline namazı emret! Kendin de ona devam edip sabret!’ (Tâhâ / 132) ilahî talimatı da; namazı hem başkalarına emretmeyi yani öğretmeyi, benimsetmeyi ve sevdirmeyi, hem de namazda onlara örnek olmayı ve böylece namazı yaygınlaştırmayı içerir. Âyette geçen ‘ehl’ kelimesi; ev halkından yani aileden başlayarak bir şehirde, bir ülkede yaşayan halkı (ehâlî), hatta aynı dine inanan insanların tümünü ifade eden bir anlam genişliğine sahiptir. Demek ki namaz, aile ve yakınlarımızdan başlayarak çevremizdeki tüm Müslümanlara emredilmelidir. ‘Emr’ kelimesi ise, fiil ve sözlerin tümünü kapsayan genel bir lâfızdır; ‘bir şeyin yapılmasını buyurmak, emretmek ya da tembih etmek’; ‘çoğaltmak, sayıca artırmak’ anlamlarına gelir. Yani namazı emretmek; tembih, telkin, tavsiye ve teşvik edip buyurmak suretiyle daha çok insanın namaz kılmasına vesile olmak, böylece namazı yaygınlaştırmak demektir.

İmdi, gerçek şu ki; gençliğimizin büyük çoğunluğu, kendilerini her tür kötülükten ve bu kötülüklere zemin oluşturan ‘manevî boşluk’tan kurtaracak olan namaza ve câmîye uzak durumda. İşbu durum ise onları her türlü istismara, sinsi plana ve tuzağa açık hâle getiriyor. Öyleyse, gençliğimizi namaza ve câmîye teşvik ederek onları namazın ve câmînin koruyucu kanatları altına almak en akılcı çözümdür.

Diyanet teşkilatımızın, ‘Geç kalma, Genç gel’ çağrısıyla daha önce gençleri namaza yönlendirmesi ayrı bir güzellikti. Bu güzelliği siz gençler yaşayıp çevrencize de yaşatacaksınız inşallah.”.

Etkinlik-Eylem Haberleri

Bursa’da Suriye devrimi ve Gazze konuşuldu
"Sürünün İçinde Dijital Dünyaya Bakışlar"
Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi