İlginçtir, Türkiye’deki seküler kesimler AKP’nin dış politikasını Mürsi ile vurmaya yelteniyor ve Filistin kartını Mürsi’ye kaptırdığını söylüyorlar (belki de bu kartı şimdi Kılıçdaroğlu eline geçirmek istiyor!). Geçmişte ise Filistin konusunda fazla öne çıkmakla suçluyorlardı.
Mısır ve Arap dünyasında ise Mürsi, AKP’nin anlayışını takip edememekle ve ondan istifade edememekle suçlanıyor. Çevir kazı yanmasın! Mürsi’yi Türk modeliyle vurmaya ve yıkmaya çalışıyorlar. Hatta Türk modeli üzerinden Erbakan’a yaptıklarını bir şekilde Mürsi’ye yapmak ve yaptırmak istiyorlar. Şunu demek istiyoruz: 28 Şubat sürecinde ‘imam hatipler arka bahçemizdir’ dediği söylenen Erbakan Hoca’ya Kur’an kurslarını kapattırmak istemişlerdi. Arap dünyasının laikleri şimdi de Mürsi’ye Mübarek ve Enver Sedat’a yaptıramadıklarını yaptırmak ve anayasasının ikinci maddesini değiştirtmek istiyorlar. Mısır anayasasında öteden beri geçerli ve mer’i olan ‘yasamanın kaynağı veya birinci kaynağı İslam hukukudur’ maddesini Mürsi eliyle kaldırtmak istiyorlar. Daha önce laik iktidarların yapamadığını İslamcı Mürsi’ye yaptırmak istiyorlar. 28 Şubat sürecinde Türkiye’de oynanan oyun bir biçimde Mısır’da tekrarlanıyor. Bu oyunda Cezayir’den de parçalar var. 'İrticai' veya kimi yerlerdeki kullanım farkıyla 'aşırı İslami' akımlarla mücadelede İslami iktidarları göreve çağırıyorlar! Onlara göre şeriat hükümleri değil, laiklik hükümleri İslami oluyor! Ya da Şeriat kuralları İslam'a aykırı, laiklik kurallar İslam'a uygundur! Fas’ta içişleri bakanlığı veya ilgili bakanlıkların ‘aşırı dini grupları’ tarassut ve izlemesi bağlamında Fas AKP’sinin dini tabanının izlenmesi de bu suretle gündeme gelmişti. İslamcı iktidar kendi tabanını izleyecek! Nifak ile iş görmek bu olsa gerek. Bu, bir 28 Şubat klasiğidir.
¥
Mısır’da Anayasa Mahkemesi veya Cumhuriyet Savcısı Abdulmecit Mahmut, Şûra Meclisini feshettikleri gibi Mürsi’nin yetkilerini de kısmak istiyor ve onun dışında onlara yakın basın ve yayın organlarında yazanlar Müslüman Kardeşlerin kapatılması ve yeniden yasadışı hale getirilmesi talebini seslendiriyorlardı. Elbette Mısır’da eski rejim yıkıldı ve geride fulul denilen kalıntılar kaldı ve bunlar geçmişten devreden kurumlar üzerine çöreklenmiş vaziyette eski sistemi yeni bir surette üretmek istiyorlar. Elbette Körfez ülkelerinden, İsrail’e ve Batı’ya kadar eski sistemi özleyen pek çok kesim var. Bunu yaparken Mürsi’ye karşı, malzeme olarak Türk modelini kullanıyorlar. Sözgelimi Kuveyt’te yayınlanan el Kabas gazetesinden Dina Tarrah ‘Türkiye ve Denge’ başlıklı makalesinde Mürsi’den Türk tipi laikliği esas almasını istemekte ve bunun ihtilaf kültürü ve çoğulculuk için ilaç gibi geleceğini yazmaktadır. Halbuki, bahsettiği sistem, daha önce AKP’yi ve seleflerini darbelerle ve kapatmalarla boğmaya çalışıyordu. Mürsi’ye yapılanı yapmaya çalışıyordu. Ne çabuk unuttular! Sadece güç dengesi değiştiği ve oyun kuramadıkları için zoraki tahammül gösteriyorlar. AKP’yi bir de Türkiye’deki kendi benzerlerini sorsunlar! Elbette buna mukabil AKP’nin olgunlaştığını söyleyebilirler. Öyleyse Mürsi’nin olgunlaşmasını niye beklemiyorlar? Hızlı gidiyormuş! Mesele Mürsi’den çok karşı tarafın insafsızlığında ve tahammülsüzlüğündedir. Bu yüzden AKP ile Mürsi’yi, Mürsi ile AKP’yi vurmak ve terbiye etmek istiyorlar. Şeytanca bir plan değilse bile şeytanca bir mantık!
¥
Dina Tarrah, Mürsi’nin Mısırlılar için yeni bir laik sistem getirmesini ve üretmesini istemektedir. Halbuki AKP getirmedi sadece yönetti. Mürsi'den bir de getirmesini talep ediyorlar. Mürsi bunu yapsa herhalde tef çalarlar. Dina Tarrah, Mürsi’nin Türk modelinden saptığını, İran modeline yanaştığını ileri sürüyor. Mürsi’nin talimatlarını İhvan Mürşidi Muhammed Bedii’den aldığını ve dolayısıyla Muhammed Bedii’nin rehber olarak İran dini rehberine benzediğini yazıyor-çiziyor. Halbuki, Mısır’da bunu anayasal olarak yapmak mümkün değil. Teklif etmek dahi zor. Ve Müslüman Kardeşler liderini veya rehberini Humeyni veya Hamaney gibi bir konuma oturtmak da Mısır’ın gerçeklerine uymaz. Farklı dini anlayış, algı ve zeminlerden dolayı mümkün de değildir. Mürsi’yi Türk modeli seviyesini tutturamamakla suçladıkları gibi İran modeline dümen kırmakla da itham ediyorlar. İki modelle de hırpalıyorlar. Türk modelinden sapmak ve İran modeline yatkın olmakla suçluyorlar. Bu iki suçlamanın da gerçeklerle hiç alakası yok. Dina ve benzerlerine göre Mürsi, Türk modelinden gereği gibi yararlanamamış. Mısır’ın Koç’u olan Necip Savires’in gazetesi al Mısri al Yom’da yazan Amr Şubeki de yeni anayasaya itirazlarını gündeme getirirken aynı şeyi yapıyor. Türk modeliyle Mürsi’yi vurmaya ve devirmeye çalışıyor. Mısır’da Kurucu Cemiyet olarak anılan anayasayı hazırlama komisyonunun İhvan ve Selefilerle dolu olduğunu yeni anayasaya bunların damga vurduklarını belirtiyor. Yeni anayasayı ret gerekçesi için beş sebep sıralıyor. Kimileri bunu on sebebe çıkartıyor. Herkesin kendisine göre sebebi veya esbabı var! Türkiye’de ise yeni anayasayı hazırlamak için bir komisyon kurulduğunu ve partilerin milletvekili ve oy oranları dikkate alınmadan komisyon üyeliklerinin (12 kişi) dört partiye eşit bir şekilde dağıtıldığını hatırlatarak buradan yola çıkarak Türkiye örneğiyle Mürsi’yi vuruyor. Söyledikleri iyi de bu eşit dağılımın Türkiye’de anayasa yapmaya bir katkısı var mı? Nispetlerinin üzerinde temsil yetkisine haiz olanlar çok mu işbirliğine yanaşıyorlar? Başbakan Erdoğan yeni anayasa konusunda mutlak çoğunluk bulunamazsa makul çoğunlukla yola devam edebileceklerini söylemiyor mu?
Mısır’daki veya Türkiye’deki azgın çevrelerin derdi üzüm yemek değil bağcıyı dövmek.
YENİ AKİT