Arap Baharı sonucunda, Mısır’da, ilk kez İslami hareket içinde yetişmiş, karizması düşük olsa da İslâmî kimliğinin yanında teşkilatçı yönü ile de dikkatleri üzerine çeken bir kişi cumhurbaşkanı seçildi.
Arap dünyasının potansiyel lideri olan Mısır bundan sonra çok yakından takip edilecek. Çünkü yıllarca ABD’nin bölge jandarmalığını bölge aleyhine yapmış ama şimdi bölge ve Mısır’ın maslahatlarını önceleyecek bir niyet beyanı sergilemektedir. Çünkü İsrail’le sınırı ve yapmış olduğu savaşları var. Bir anlamda siyonist rejimi iyi tanıyan ve yeri geldiğinde savaşmayı göze alan bir ülke.
Yine İslam dünyasında fikir hareketlerine birçok yönden öncülük etmiş bir ülke. Son iki yüzyılın Kahire’si anlaşılmadan modernleşme serüvenimizin tam anlaşılması mümkün değildir. Kalabalık nüfusu, jeo-stratejik ve tarihsel derinliği bu ülkeyi hep önemli kılmıştır.
Böylesi bir ülkeye İhvanı Muslimin hareketinin öncü kadrosundan Muhammed Mursi cumhurbaşkanı seçildi. Kuşkusuz Mursi’nin önünde iç ve dış önemli sorunlar var. Seçilmişler ve atanmışlar arasındaki güç hiyerarşisini sivillerin lehine kurmak ve özellikle de askerleri ülke savunmasıyla ilgili aslî görev alanına çekmek, Mısır derin devletine gem vurmak gibi. Zira baskıcı, elitist ve laik rejimin Mursi’nin şahsında halka direneceği açık.
Peki Mursi kendisinden beklenenleri başarabilecek mi?
İhvanı Muslimin hareketi Müslüman dünyanın en uzun soluklu ve tecrübeli hareketlerinin başında gelir. 1928 yılında kurulmuş hareketin tatmadığı acı tecrübe, sınanmadığı zorluklar neredeyse kalmadı. Hatalar da yaptı ama hatalarından çok şey de öğrendi. Bu tecrübeye sırtını dayayacak Mursi’nin başarılı olma ihtimali bize göre yüksek. Bunun da yerel ve küresel korkuları beslediğini söyleyebiliriz.
Aynen Refah Partisi iktidara geldiğinde başta Batı dünyası olmak üzere muhalifler bu partinin başarısız olmasından değil, aksine başarılı olma ihtimalinden korktukları gibi. Bu yüzden dört bir koldan işbirliği yapıp illegal yollarla Refah Partisi’ni hükümetten düşürdüler, sonra da kapattılar.
İhvan hareketi kendi edindiği tecrübelere genelde Müslüman dünyanın özelde de Refah Partisi ve Ak Parti tecrübelerini de katarak Mısır’ın iç barışını önceleyecek ve sivil alanı oligarşik yapılar aleyhine genişletecektir kanaatindeyim.
İslâmî kişiliği ile öne çıkan Mursi ile Merhum Erbakan Hoca ve Tayyip Erdoğan arasında önemli bir farka da özetle değinmek isterim.
Konjonktürel ve yerel farklılıkları bir tarafa bırakarak benzer gözüken ama özünde farklı olan şu husus bizce önemlidir: Refah Partisi ve Ak Parti, Hürriyet ve Adalet Partisi gibi bir cemaatin kurduğu parti değildir. Bu iki partinin icraatlarını denetleyebilecek bir üst cemaat yapısı sözkonusu olmamıştır. Parti liderleri en üst merci olduklarından onların söyledikleri, siyaset tarzları, gelecek öngörüleri ve dinî anlayışları da parti içinde belirleyici olmuştur.
Refah ve Ak Parti dindarların kurduğu tüzükleri seküler partilerdir. Ama Hürriyet ve Adalet Partisi kurucuları İslâmcı, tüzüğü de anayasal çerçevede İslâm’ı referans alan bir partidir.
Her ne kadar Mursi Mısır halkının tümünün cumhurbaşkanı olabilmek için İhvan’dan istifa etmiş olsa da, manen bağlı bulunduğu cemaatin görüşlerine genel anlamda bağlı kalacaktır.
Bunun yanı sıra İhvan’ın üst yönetim kadroları gerektiğinde Mursi’ye rehberlik edebilecek, hata yaptığında ise cemaat çizgisinde tashih edebilecektir.
Buna dayanarak İhvan tecrübesinin İslâm’ı yönetimde referans alması sebebiyle özellikle de Ak Parti tecrübesinden farklı olacağını düşünüyorum.
Not: Algıda dijitalleşen toplum yazısına bölgemizdeki gelişmeler üzerine ara vermek durumunda kaldım.
YENİ AKİT