Münafıklar ve Tevekkül

MURAT KAYACAN

Müslümanlığın gereklerinden birisi de Allah’a tevekkül etmektir. Zorlu dünya hayatında insana aşılamaz gelen problemler bu sayede onun gözünde küçülür. Bunu anlamaktan uzak kesimlerden birisi de münafıklardır. Bu yazıda münafıklardan söz edilen ayetler bağlamında geçen tevekküle dair iki ayeti nüzul sırasına göre ele alacağız.

Allahu Teala kalplerinde İslam hakkında şüphesi bulunan, İslam’ın kalplerinde müstahkem hale gelmediği ve imanın kalplerini açıp ferahlatmadığı kimseler (Taberi, 2000, XIII: 12) hakkında şöyle demektedir: “Bunları (Müslümanları) dinleri aldattı. Oysa kim Allah'a tevekkül ederse, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Enfal, 8: 49). Bu münafıkların Evs ve Hazreç kabilelerinden kimseler oldukları, “kalplerinde hastalık bulunanlar”ın ise kalplerinde İslam’ın kökleşmediği ve bu nedenle de müminlerle birlikte hicret etmeyen Kureyşliler oldukları söylenmektedir. Söz konusu Kureyşliler, “Savaşta baktık ki Müslümanlar fazla onların safına geçeriz, az iseler kavmimiz ile birlikte kalırız.diyorlardı. Halbuki işini Allah’a teslim edenin ve O’na güvenenin koruyucusu, yardım edeni O’dur. Çünkü O azizdir, ona üstün gelecek yoktur ve O, hakimdir azabını düşmanlarına, rahmetini ve vereceği güzel karşılığı (sevap) dostlarına ulaştırır (Razi, h. 1420, XV: 493). Müminlerle ilgili Bakara suresi 3. ve 5. ayetteki ifade biçimi dikkate alındığında her iki kesimin aslında tek grup olduğu da söylenebilir: “Gayba iman edenler ve (…) sana indirilene iman edenler…” Kurtubi’ye göre ikisi kesinlikle sadece “bir inanlar grubu”ndan söz etmektedir (1964, cüz VIII: 27).

Rasulullah’ın kavminden olup “Rasul’ün Allah’tan hakkı getirdiği kimseler” eğer yüz çevirirlerse, arkalarını dönüp ondan uzaklaşırlarsa, Allah’a samimi bağlanışa dair getirdiğini kabul etmiyorlarsa (Taberi, 2000, XIV: 587) Hz. Muhammed’in onlara şöyle demesi istenir: “Bana Allah yeter. O'ndan başka ilah yoktur. Ben O'na tevekkül ettim ve büyük arşın Rabbi O'dur.” (Tevbe, 9: 129). Yani, “O’na güvendim. O’na ve O’nun yardımına dayandım. O, bana muhalefet eden ve benden yüz çevirenlere karşı benim yardımcımdır (Taberi, 2000, XIV: 587). Bu ayet hakkında şöyle de denilmektedir: Münafıkların ayıbını ortaya koyan bir sure indirildiğinde, Allah onların kalplerini iman etmekten ve akletmeyen bir topluluk olmaları nedeniyle müminler gibi kalplerinin açılıp ferahlamasından uzak tutmuştur (Zemahşeri, h. 1407, II: 325).

Görüldüğü gibi münafıklar Allah’a tevekkül edip zorluklara karşı sabretmekten uzak kimselerdir. Halbuki Allah kendisine tevekkül edenlerin dünyada da ahirette de yardımcısıdır.

***

Kurtubî, Ebû Abdillah Muhammed b. Ahmed el-Ensârî (ö. 671 h), el-Câmi’ li Ahkâmi'l-Kur'an, 10 c. (20 cüz), 2. bs., Daru’l-Kütübi’l-Mısriyye, Kahire, 1964

Râzî, Fahruddin (h. 606/1209), et-Mefâtihu'l-Gayb, 32 c., 3. bs., Daru İhyai Turasi'l-Arab, Beyrut, h. 1420.

Taberî, Muhammed bin Cerir (ö. h. 310), Câmiu'l-Beyan an Te’vîli Âyi’l-Kur'an, 24 c., Müessesetü’r-Risale, Beyrut, 2000.

Zemahşerî, Mahmud b. Ömer (ö. h. 538), el-Keşşâf an Hakâiki Ğavamidi’t-Tenzîl ve Uyûni’l-Ekâvil fî Vucûhi’t-Te’vil, 4 c., 3. bs. Daru’l-Kitabi’l-Arabi, Beyrut, h. 1407.