'Müminin prensibi, ölesiye dürüst olmaktır'

Kuranı Kerim’de çokça zikredilen doğruluk vasıfları ve zıttı olan kizb kelimesini Resul’e ait rivayetler çerçevesinde yorumlayan Beşer, peygamberlerin olduğu gibi müminlerin en temel vasıflarının güvenilir olmak olduğunu belirtiyor.

Yeni Şafak / Faruk Beşer

Muvaffak olmak, sıddîk olmak ya da kezzab olmak

Geçen haftalarda yalan ile ilgili beş yazı yazdım, yapabildiğim kadarıyla meselenin vahametini anlatmaya çalıştım. Kalan bazı notlarımı verip konuyu bitirmek istiyorum.

Bir kelimenin Kuranıkerim’de çokça zikrediliyor olması, onun insan hayatındaki olumlu ya da olumsuz önemine işaret eder. Kizb/yalan kökünden Kuranıkerim’de tam 260 kelime vardır. Yalanın iyisi olmayacağına göre bunun bir anlamı da onun kötülüğüne Allah’ın bu sayıda vurgu yapılmış, zararına dikkat çekmiş olmasıdır. Çünkü yalan hakkın ve hakikatin ters yüz edilmesi demektir. Hak Allah’ın bir ismidir, o halde yalan söyleyen aynı zamanda Hakk’a ta’n etmiş olur. Yalanın en büyüğü Allah’ın söylemediğini O’na nispet etmektir. Kuranıkerim müşrikleri bu yönleriyle defalarca takbih eder. Çünkü Allah’ın vasıflarını O’ndan başkasında görmek Allah’a yapılacak en büyük yalan ve iftiradır.

Yalan emaneti, güveni ortadan kaldırır. Bütün problemler güvenilmemekten ve güvenmemekten kaynaklanır. Mesela eşler arasındaki sevgi ve saygının zedelenmesi güvensizliktendir. Güvensizlik karı koca arasında bir kez çatlak oluşturdu mu şeytan bu çatlaktan sızar ve karı koca artık birbirlerine hep şüphe ile bakarlar. Şüphe kurdu kalplerini kemirir durur ve hiç olmayacak konularda bile birbirinden rahatsız olurlar. Bu kurdun ya da virüsün gelişme imkânı bulamaması için güvenilir olmak öncelikli görevdir.

Müminin prensibi, ölesiye dürüst olmaktır. Böyle olunca insan diğer bazı kötülükleri de zaten yapamayacaktır. Çünkü yeri geldiğinde onları söylemek zorundadır. Resulüllah (sa) ile İslam’a girme pazarlığı yapan bir kabile içki, yalan, hırsızlık gibi alışageldikleri bazı şeyleri sayarak, “Biz bunlardan vazgeçemeyiz, bu halimizle bizi İslam’a kabul ederseniz Müslüman oluruz” demişlerdi. Resulüllah da diğerlerini yapabilirsiniz demeden, bana sadece yalanı terk etme sözü verir misiniz diyerek bu sözü alıp İslamlarını kabul etti. Çünkü yalan söylemeyince diğerlerini de yapamayacaklarını biliyordu.

Peygamberliğin temel vasıflarından biri ‘emanet’ yani güvenilir olma, hiç yalan söylememedir. Çünkü peygamberin hayatı Allah’ın dininin canlı halidir. İnsanlar onlar gibi yaşarlarsa dini doğru yaşamış olurlar. Onların hayatında yalan ve aldatma olsaydı din nasıl doğru yaşanmış olabilirdi? Bu sebeple Resulüllah’ın dini yaşama biçimi olan hadisleri sonrakilere nakleden râvilerden birinin bir kez dahi yalan söylediği duyulmuşsa artık ondan hadis alınmamıştır. Hatta yem torbasını uzatarak atını kandıran bir râviden hadis almamışlardır. Hayvanları kandırmak da yalandır. Mümin bu kadar hassas olamazsa imanı kemale eremez ve onun tadını alamaz.

Çocuklar da kandırılmaz, anne baba onlara ne söz vermişlerse yapmalıdırlar. Babam beni hafızlığa başlatacağı zaman beş ya da altı yaşımda idim. Hızlı okuyabilip ezbere hazırlıklı olmam için bana, “on günde bir hatim indirirsen seni ‘şehre’ götüreceğim” dedi. Ben bunun sevinciyle dokuzuncu günde hatmimi bitirdim. Babam da iş güç zamanı olmasına ve annemin itirazına rağmen sözünü tuttu ve yirmi kilometresi yaya olmak üzere beni şehre götürdü. Ama ben onun bu sadakatini hiç unutmadım.

Allah adına yalan söylemenin bir çeşidi de rüya konusunda yalan söylemektir. Resulüllah buyurur ki, ‘iftiranın/yalanın en çirkini görmediği halde kişinin, rüyada şunu gördüm demesidir’. Çünkü rüya Rahman’dan işaretler taşıyabilir. Bundandır ki, rüyada bazen gelecekle ilgili bilgiler alabiliriz. Bu bilgileri bize Allah’tan başka kim veriyor olabilir? Resulüllah (sa) ‘salih rüyalar vahyin kırk altı cüzünden biridir’ buyurmuştur. Ne var ki, biz rüyanın kaynağını ve hangi tür bir rüya olduğunu bilemeyiz ve rüya ile amel etmeyiz. Çünkü nefsi duygulardan ya da şeytani fısıltılardan da rüya görülmüş olabilir.

Gözlemlerime dayanarak ‘Başarının Manevi Sebepleri’ adıyla bir kitapçık yazmıştım. Başarma ile muvaffak olmayı da farklı şeyler olarak anlatmıştım. Orada başarının en temel sebeplerinden birinin dürüstlük, yani asla yalan söylememe olduğunu görmüş ve örnekleriyle anlatmaya çalışmıştım. Ticaretteki başarının esası dürüstlük olduğu gibi, aile ve toplum huzurunun esası da budur. Aslında azıcık imanı olan bir mümin için şu hadisi şerif her şeyi anlatır:

‘Dürüstlük/sıdk insanı iyiliğe götürür, iyilik de cennete götürür. Kişi dürüst olmayı sürdürür ve nihayet Allah katında sıddîk olarak yazılır. Yalan ise insanı günaha/fücura götür, fücur ise ateşe götürür. Kişi yalan söylemeyi sürdürür ve nihayet Allah katında kezzab olarak yazılır’. Çok yalan söyleyen anlamındaki ‘kezzab’ ‘sıddîk’in zıddıdır.

İslam Düşüncesi Haberleri

Kemalistlerin cehaleti uçsuz bucaksız saçmalama özgürlüğü sunuyor!
İ’tizâl ile itidal arasında Allah nerededir?
Mutlak kötüye karşı el-Kassam’ın özgürleştirici ribatı ve cihadı
Yaratılış gayesinden uzaklaşan insan huzurlu olamaz!
Öncelikli hedef neden tağuti otoritedir? Ve asabiye gündemleri geri itilmelidir!