Süleyman Gülek / Yeni Akit
Üzüntü ve sıkıntılarla imtihan
Bol rızık ve verilen nimetler birer sınav olduğu gibi, başa gelen üzüntü ve kederler, belâ ve musîbetler de birer imtihandır. Allah Teâlâ, bu hayatı bizler için bir imtihan vesilesi olarak yaratmıştır ve her hâlimizle bizleri sınar. (Tevbe Suresi, 126: Hacc Suresi 11) ayette bildirildiği gibi, insana bazen refah ve iyilik, bazen de sıkıntı isabet eder. Bu durum, kişinin imanını ve teslimiyetini sınayan bir imtihandır.
Dünya hayatındaki ölümler, kayıplar ve felaketler de bu sınavın bir parçasıdır. Bunlar karşısında, “Neden ben?” ya da “Bu kadarı da fazla” diyerek isyan etmek yerine, hayrı aramak ve bizleri yaratan Allah’a sığınmak, hem bu dünya hem de ahiret saadetini kazanmamızın bir yoludur. İmtihanların zorluğunu hafifleten ve başarıya ulaştıran en önemli anahtar sabırdır. Eğer imtihan hayatın kaçınılmaz bir gerçeğiyse, bizlerin bu imtihanlar karşısında nasıl bir tavır sergilemesi gerektiği önemlidir. Burada zihne gelen bir soru, bu imtihanların sonucunda bizleri bekleyen ödülün ne olduğu sorusudur.
Yüce Rabbimiz, bu konuda bizleri yönlendirmekte ve teselli etmektedir: “Andolsun ki sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile imtihan ederiz. Sabırlı davrananları müjdele.” (Bakara Suresi, 155). Bu ayet, bela ve musibetlerin iman edenlere yönelik bir sınav olduğunu ve sabredenlerin müjdelenmesi gerektiğini bizlere bildirir. Allah, kullarını korku, açlık, mal ve can kaybı gibi zorluklarla imtihan eder. Bu gibi hallerin müminlerin başına gelebileceği hatırlatılarak, bu imtihanlar karşısında sabretmenin önemi vurgulanmaktadır.
İnsanın dünya hayatındaki asıl gayesi, Allah’a kulluk etmek ve O’nun rızasını kazanmaktır. Hayatın bir imtihan süreci olarak tasarlanmış olması nedeniyle, insan bazen üzücü olaylarla karşılaşır, acı ve zorluk yaşar. Bu olaylar, kişinin Allah’a olan bağlılığını ve sadakatini ortaya koyar. Peygamber Efendimiz, “Evet, mümini üzen, ona eziyet veren her şey musibettir” (Buhari, Merda 1) buyurarak, insanı üzen ve ona sıkıntı veren her durumu bir imtihan vesilesi olarak tanımlar.
Hayatta karşılaşılan hastalık, sakatlık, ölüm, savaş, doğal felaketler gibi olaylar, Allah’ın müminleri sınadığı durumlardır. Rabbimiz, bizleri bu imtihanlara karşı sabırla davranmaya ve direnç göstermeye teşvik eder. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Şüphe yok ki her güçlükle beraber bir de kolaylık vardır” (İnşirah Suresi, 6). Bu ayet, başımıza gelen zorluklarda sabırlı olmamız gerektiğini, her zorluğun yanında bir kolaylık olduğunu hatırlatır. İnsan, hayatın geçici zorluklarını ebedi nimetlere ulaşmak için bir fırsat olarak görmelidir.
Bu bağlamda, Allah’ın bizden razı olması için nasıl davranmamız gerektiği konusu üzerinde düşünmek önemlidir. Mümin, hayatın her anında “Allah bizden nasıl razı olur, hangi davranışlarımız Allah’ın sevgisine vesile olur?” sorularını zihninde taşımalı ve bu doğrultuda hareket etmelidir. Yüce Allah şöyle buyurur: “Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır kendisine, yaptığı kötülüğün zararı yine kendisinedir.” (Bakara Suresi, 286). Bu ayet, Rabbimizin bize gücümüzün ötesinde bir yük yüklemeyeceğini ve her zorluğun bir hikmet barındırdığını ifade eder.
Allah’a iman eden bir Müslüman, karşılaştığı her zorluğun, kendisini Allah’a daha da yaklaştırmak için bir fırsat olduğunu bilir. Bu zorluklar, mümini olgunlaştırır, sabrını ve direncini artırır. İnsanın dünya hayatında edindiği bu özellikler, ahirette sonsuz nimet ve güzelliklere, cennete ulaşmasına vesile olacaktır. İmtihan hayatın ayrılmaz bir parçasıdır ve bu imtihanlarla başa çıkmak, müminler için bir sorumluluktur. Sabır ve metanet göstermek, karşılaştığımız zorluklara göğüs germek, bizden beklenen en önemli tavırdır.
Kur’an-ı Kerim’de, “Hanginizin daha güzel işler yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratan O’dur” (Mülk Suresi, 67/2) ayetiyle, hayatımızın bir sınav süreci olduğu hatırlatılır. Bu bilinçle yaşayan müminler, her koşulda Allah’a sığınır, her durumda O’na yönelirler. Mü’min olmak, nimetlere erişince Allah’a şükretmektir. Mü’min olmak, sıkıntı ve meşakkatle karşılaşınca isyana sürüklenmeden sabır ve metanetle Allah’a teslim olmaktır.
Peygamberimiz (s.a.v.), sabrın en önemli özelliklerinden birini şöyle açıklar: “Sabır, musibet ilk başa geldiği anda ortaya konulan tavırdır” (Buhari, Cenaiz 31). Bu hadisten yola çıkarak, Müslüman bir kimse başına bir sıkıntı geldiğinde ilk anda sabırlı bir tavır takınmalı, isyana kapılmadan Allah’a tevekkül etmelidir. Bu tavır, sadece musibetler anında değil, nimetlere eriştiğimizde de Allah’a şükrederek sürdürülmelidir. Hayatın her ânını ibret alarak, İslam’a uygun yaşamalı, İslâm’a aykırı olan durumlardan ise sakınmalıyız. İslâmî değerlere uygun bir yaşam sürmeye çalışanlara ne mutlu!