Hüsnü Yazgan sözlerine ‘’Kimlik Nedir?’’ sorusunu yanıtlayarak başladı. Kimliğin, kim olduğumuzu ve nereye ait olduğumuzu açıklayan, bizi çeşitli açılardan tanımlayan ve bizi biz yapan değerler/nitelikler bütünü olduğunu belirtti. İnsanların belli bir sosyal ortamda doğduğunu, sahip olduğu bazı kimlikleri başlangıçta kendisinin oluşturmadığını, fakat Rabbimizin bizleri irade sahibi olarak yarattığına vurgu yaparak tercihlerimizle inanç bağlamında bir kimlik oluşturma iradesinin elimizde olduğunun altını çizdi.
Bir mü’min kimliğinden bahsedebilmek için kişinin bazı özellikler taşıması gerektiğini söyleyen Yazgan, bu vasıfların; Adalet, Güven, Basiret, Fedakarlık ve Ahlak olduğunu ifade etti.
‘’Adalet, fıtrat ve dengenin bozulmaması için sahip olunması gereken ilk temel vasıftır, Tevhid inancından sonra Rabbimizin insanlara emrettiği en önemli ilke adalettir.
Temel ilkelerden biride güvenilir olmaktır. Muhatap kitlenin, İslami davete olumlu yanıt verebilmesi için, davet misyonunu yüklenen kişilerin güvenilir olma konusunda hassasiyet sahibi olması gerekir.
Basiretli olmak, her şeyi yerli yerince yapmak, davetçi bir Müslümanın temel ilkesi, temel hassasiyetlerinden biri olmalıdır.
Bilinçli bir şekilde İslamı tercih edenler, İslami değerler uğruna ödenmesi gereken tüm bedellere hazır olmalıdır. Allah’a teslim olmayı tercih ederler, iradesiyle Allah’tan yana tercihler yaparlar.
Şuan yaşadığımız en büyük sorunlardan biri ahlak problemidir. Unutmamak gerekir ki İslam ahlakı emredicidir ve sorumluluklar yükleyen bir ahlaktır. İslamı kabul ettikten sonra insan bu ahlaki emirlerle ilgili ‘’amalar, tereddütler v.s’’ geliştirmez.’’ dedi.
Bir mü’min kimliği geliştirmenin üç temel ayağı olduğunu ifade eden Yazgan, bunlardan ilkinin aile, ikincisinin sosyal çevre, üçüncüsünün ise model şahsiyetler olduğunu söyledi. Mümin bir kimlik için aile ortamının çok önem arz ettiğini, bunun içinde doğru eş seçiminin/ mü’min kişinin hayat tarzına uygun bir eş seçiminin olmazsa olmazlardan olduğunun altını çizdi. Aileden sonra sosyal çevrenin insanın kimlik gelişiminde önemli bir rol oynadığını, Müslüman kimliğe sahip insanların mekanlar oluşturarak buralarda toplanıp Müslüman kimlikler yetiştirmesi gerektiğini söyledi. Son olarak rol modellerin şahıslar üzerindeki etkisine binaen geçmiş rol modellerin iyi tanıtılması ve gelecekte de rol model şahsiyetlerin aramızdan çıkması için uğraş vermemiz gerektiğini ifade etti.
Oluşturmaya çalıştığımız kimliğimizi bozmaya çalışacak hastalıkların da olabileceğini, bu hastalıklara karşı mü’min kişinin hazırlıklı ve uyanık olması gerektiğini, bu hastalıkları ise; Günah, Kibir, Enaniyet, Ümitsizlik, Dünyevileşme, Korku, Alaya Alma ve Lakap Takma, Zan/ Kusur Araştırma, Çekiştirme, Minnet, Kavmiyetçilik olarak özetledi.
Son olarak ‘’Oluşturduğumuz mü’min kimliği nasıl koruyacağız?’’ sorusuna yanıtlayan Yazgan; ‘’Evvela kulluk bilinci ile kuşanacağız, Allah’ın bize koyduğu sınırları gözeteceğiz. Şahitlik ve Tebliğ görevimizi yerine getireceğiz. Kendimizi devamlı gözden geçireceğiz. Vahiyi başta kendimize okuyacağız. Salt bilgi edinmek için değil, başta hayatımızı vahiy ekseninde değiştirmek için okumalar yapacağız. Zikri hayatın her alanına yayacağız. İstikrarlı olacağız ve sapmalara karşı dikkatli olacağız. Kendilerini gördüğümüzde, yaptığımız günahlardan haya edeceğimiz Müslümanlarla bir arada olmak önemlidir. Tevhid hassasiyeti önemlidir. Allah’ın her an bizi gördüğü hakikatini unutmadan yaşamamız gerekir.’’ diyerek sunumunu tamamladı.
Seminer katılımcıların katkıları ve sorularının ardından sona erdi.