Mumcu, Küçük, Güney...

Ali Bayramoğlu

Ergenekon soruşturmasının ilk günleriydi. İfadeler gazetelere sırayla düşüyordu.

Herkes gibi benim de merakla okuduğum ilk ifade Veli Küçük'ünkü olmuştu…

Hakim karşısında birçok konuda soğukkanlı ve güvenli açıklamalar yapan Küçük'ün Tuncay Güney adlı şahıs söz konusu olunca sinirlendiği, soğukkanlılığını kaybettiği anlaşılıyordu. “Onunla devlet kurumları karşısında yüzleşmek isterim…” diyordu…

Bu durum o zaman dikkatimi çekmişti …

Hemen o günün akşamı, henüz tutuklanmamış olan Doğu Perinçek de Ulusal Kanal'da yine Ergenekon meselesiyle ilgili olarak, aynı isme Tuncay Güney'e yükleniyordu…

Bu da dikkatimi çekmişti…

Kimdi bu Güney?

Adı ilk kez 2001'de duyulmuştu…

2001 yılında bir araba dolandırıcılığı yüzünden gözaltına alındığı sırada verdiği, çapı dolandırıcılığı aşan, bugün Ergenekon şebekesini olaylar ve isimlerle adeta tek tek zikreden ifadeler vermişti…

Dönemin Organize Suçlar ve Kaçakçılık Şubesi Müdürü Adil Serdar Saçan bu ifadelerden sonra, o günün DGM savcısı bugünün İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'e bu işin üzerine gitmek için resmen başvurmuş ama “ifadeler çok soyut” gerekçesiyle ret yanıtı almıştı…

Güney'in ifadelerinin içeriği ve önemini Yeni Şafak Gazetesi İstihbarat Şefi Şaban Arslan vasıtasıyla öğrendik…

Şaban Arslan sorunun merkezini hisseden, ısrarlı ve takipçi gazeteciliğiyle önce Tuncay Güney'i bulmuş, internet aracılığıyla ilişki kurmuş, ardından da başka bir kaynaktan 2001 tarihli ifadelere ulaşmıştı…

İkisini birleştirdi ve Yeni Şafak Gazetesi beş gün boyunca Tuncay Güney'in ve ifadelerinin üzerinde durdu…

Bu ifadeleri arka arkaya manşet yaptı…

Her bir manşet dün ve bugüne ilişkin yaşanan karanlığın başka bir boyutu üzerinde duruyordu…

İlk manşet “Susurluk'un kara kutusu”ydu…

Değil mi ki Tuncay Güney ifadelerinde “ben 9 yıl boyunca Veli Küçük'ün mutemetliğini yaptım…” diyor, adı her geçtiğinde Perinçek, Küçük gibi isimleri paniğe sürüklüyordu..

Ardından Kanada'dan Mehmet Ali Birand'ın 32. Günü'ne bağlandı Güney…

Deli saçması bir görüntü verdi…

Ama ifadeler okununca 2001 sonrası ortaya çıkmış, bugüne oranla geçmişte kalmış kimi olaylar doğrulanıyor; Susurluk dönemini içeriden yaşayan, kimi uzmanların fikrine başvurulunca hayati nitelikte oldukları söyleniyordu…

Ergenekon iddianamesinde adı en çok geçen listenin 9. sırasındaydı Güney.

Adı tam 592 kez geçiyordu.

Ergenekon davasıyla ilgili delil kasetlerinin içerikleri gazetelerde yayınlanmaya başladığından bu yana, Güney adı tekrar akıllara takılmaya başladı.

Yeni Şafak'ta yayınlanan ifadeleri, yeni haberlerle, daha doğrusu yeni delillerle adeta doğrulanıyordu…

Güney 1991'de kendisinin de aralarında olduğu bir gazeteci heyetinin arkasına takılan iki TIR'la Talabani'ye silah götürüldüğünü söylemişti.

Dünkü Sabah Gazetesi, delil CD'lerinden hareketle şu haberi veriyordu:

“Uğur Mumcu'nun öldürülmesine ilişkin Veli Küçük'ün evinde kimi belgeler ele geçti. Mumcu, seri numarası silinmiş 100.000 silahın resmi otorite tarafından gayri resmi yollardan Talabani'ye gönderildiğini öğrendi ve bu yüzden öldürüldü… Eşref Bitlis de Mumcu'dan 25 gün sonra öldü…”

Bizce bu kez canavar kuyruğundan yakalandı…

Güney ifadelerine geri dönün, o canavarı anlatıyor…

Tekrar tekrar okuyun…

YENİ ŞAFAK