HAKSÖZ HABER
Hicret ehli olmak Allah Resulü’nün (s.a.v) hayatında anladığımız kadarıyla oldukça zor bir şey. İnsanların cebren memleketlerini terk etmek durumunda bırakılmaları sosyal, siyasal, psikolojik bir çok değişikliği de beraberinde getiriyor.
Muhacir yeni yurduna çok iyi uyum sağlasa dahi gurbet olma hali hayatı boyunca onun yakasını bırakmıyor. Hele geri dönecek bir memleketi kalmamış olanlar için mültecilik bir kimlik haline geliyor. Bugün dünyanın en büyük mülteci toplulukları arasında ise Suriyeliler yer alıyor.
Esed ülkesini yerle bir etti. Katliamlara karşı direnişle cevap veren Suriye halkının Esed’e karşı yapacağı çok şey vardı ama dünyanın sessizliğine karşı elinden bir şey gelmedi. Zira bu adil bir savaş değildi. Onlara da hicret etmekten başka çare kalmadı…
İşte bu mültecilerden birisi Fadi Madrouni, memleketindeki katliamdan kaçmak için gittiği Cezayir’de çok büyük bir cesaret örneği ortaya koydu. Cezayir’in Oran kentinde tüpten dolayı çıkan yangına müdahale eden Madrouni içerde iki yaşında bir çocuğun kaldığı haberini alıyor.
Çocuğu kurtarmak için eve giren Madrouni azmi ve cesaretiyle bebeği kurtarıp görevlilere teslim ediyor. Ancak kronik astım rahatsızlığı olan 26 yaşındaki genç çok fazla zehirli duman soluduğu için fenalaşarak bayılıyor. Hastaneye yetiştirilmeye çalışırken de ruhunu rabbine teslim ediyor…
Dünyanın dört bir yanına savrulan Suriye halkı ‘acı’ imtihan olmaya devam ediyor. Bu bir bakıma insanlığın hikayesi. Ancak Suriyeli kardeşlerimizin durumu Rusya ve İran tarafından dünya kamuoyunda ‘görünmez’ kılınmaya çalışılıyor. Madrouni gibi daha binlercesi çıktıkları umut yolculuğunda hayrın peşinden koşarken canlarından oldular.
2019 senesinde İstanbul Fatih'te ikinci kattaki dairenin penceresinden düşen 2 yaşındaki Suriyeli bebeği, 17 yaşındaki Cezayirli genç havada yakalamıştı. Mültecilerin dünyanın her yerindeki ‘kahramanlık’ hikayeleri ise az evvel dediğimiz gibi görmezden geliniyor. Medya nefret objesi haline getirmeye çalıştığı mülteciler hakkında ya doğrudan dezenformasyon üretiyor ya da olumsuz örnekleri ön plana çıkartıyor.
Irkçı saldırganlık ise buradan bulduğu zemin sayesinde düşmanlık kusmaya devam ediyor. Mültecinin yolculuğu ise bir şekilde hep aynı menzile çıkıyor. Yoklukla ve zorlukla olan mücadelesi terk etmek zorunda kaldığı ülkesinden, umut olarak gördüğü diyarlarda da peşini bırakmıyor. Şairin dediği gibi: “Acının gurbeti yine acıdır.”
Fadi Madrouni unutmayalım! Onun için yapabileceğimiz tek şey bu şuan. Dualarımızda Fadi kardeşimize de yer ayıralım…
Fadi'nin hikayesinden bizleri haberdar ettiği için Peren Birsaygılı'ya teşekkürü borç biliriz.